Turizm sektöründe genel görünüm olumlu seyrederken, bazı otellerin konkordato ilan etmesi dikkat çekici bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor. Geçtiğimiz yıl itibarıyla turizm gelirleri artış gösterdi, yeni yatırımlar yapıldı ve mevcut tesisler yenilendi. Döviz bazında otel fiyatları yükseldi, rezervasyonlar hız kazandı ve sektör genel olarak istikrarlı bir çizgide ilerlemeye devam etti. Ancak tüm bu olumlu gelişmelere rağmen, son dört ayda 20 otelin konkordatoya başvurmuş olması, sektörün finansal açıdan farklı bir tablo sunduğunu gösteriyor.
Konkordato, özünde dürüst yatırımcılar ve işletmeciler için bir kurtuluş yolu olarak görülür. İşletmelerin mali sıkıntıya düşmesi durumunda, borçlarını yapılandırarak ödeme şansı tanıyan bu yöntem, firmaların iflastan korunmasını ve faaliyetlerine devam etmesini amaçlar. Ancak, zaman zaman kötü niyetli kişilerin konkordato sürecini suiistimal ettiği de gözlemlenebilir. Alacaklıların haklarını gasp ederek kendini koruma çabası içine giren bazı işletmeler, aslında mali durumlarını düzeltebilecek durumda olmalarına rağmen bu yola başvurabiliyor. Bu tür yaklaşımlar, konkordato mekanizmasının güvenilirliğini zedeleyebilecek etik sorunları da beraberinde getiriyor.
Turizm sektörü özelinde değerlendirdiğimizde, pandeminin yarattığı ekonomik baskılar, sektörün borç yükünü ciddi oranda artırdı. Küresel salgın süresince dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de turizm sektörü büyük kayıplar yaşadı. Oteller ayakta kalabilmek için borçlandı, krediler aldı ve çeşitli finansal çözümlerle faaliyetlerini sürdürmeye çalıştı. O dönem alınan önlemler sayesinde birçok işletme kapanmaktan kurtulsa da, bugüne gelindiğinde o borçların geri ödenmesi işletmeleri zorlamaya başladı. Bankalar, turizm sektörüne yönelik destekleyici politikalar çerçevesinde borçları yeniden yapılandırma yoluna gitmiş olsa da, borçların ötelenmesi ve faiz yükünün artması, işletmelerin mali durumunu daha da zora soktu.
Bugün turizm sektöründe işler yolunda gitmesine rağmen, bazı otellerin geçmişten gelen borçlarını ödeyemez hale gelmesi konkordato sürecine girmelerine neden oluyor. Özellikle yüksek finansman maliyetleri, döviz kurundaki dalgalanmalar ve işletme giderlerindeki artış, otellerin mali dengelerini korumasını zorlaştırıyor. Bu süreçte, yatırımcıların ve işletmecilerin stratejik yönetim eksiklikleri de iflas riskini artıran faktörler arasında yer alıyor.
Önümüzdeki dönemde konkordato başvurularının artması bekleniyor. Turizm gelirleri artsa da, otellerin geçmişten kalan borç yükünü kapatmakta zorlandıkları görülüyor. Mevcut durumda, konkordato ilan eden işletmelerin her birinin mali yapısı detaylı bir şekilde incelenmeli ve gerçekten zor durumda olanlarla, süreci fırsata çevirmek isteyenler birbirinden ayrılmalı. Sektördeki aktörlerin ve yetkililerin bu süreci dikkatle ele alarak, turizm sektörünün sürdürülebilir büyümesini sağlamaya yönelik adımlar atması gerekiyor.
Sonuç olarak, Türkiye turizmi güçlü bir yıl geçirirken, borç yükü nedeniyle sıkıntıya giren işletmelerin mali yeniden yapılanma sürecine ihtiyaç duyduğu açıkça görülüyor. Önümüzdeki dönemde daha fazla otelin konkordato ilan edebileceği göz önünde bulundurularak, sektöre yönelik destekleyici adımların atılması büyük önem taşıyor. Ancak bu süreç, etik sınırların içinde tutulmalı ve suistimale açık hale getirilmemelidir.