Yapay zekâ mı, insan mı? Cevap: Denge

Didem Eryar ÜNLÜ YAKIN PLAN

TBV’nin 30. yılı vesilesiyle düzenlenen “Yapay Zekâ Üzerine Yarının Denklemi” etkinliği, teknolojinin hızla dönüştürdüğü dünyada insanın yerini sorguluyor. Yapay zekâ, yalnızca algoritmaların değil, insanın da aynası. Faruk Eczacıbaşı ve Karen Hao’nun ortak çağrısı net: Geleceğin hikâyesi, insanla teknoloji birlikte denge kurabildiğinde anlam kazanacak.

İMECELAB’DEN YENİ BİR BAŞLANGIÇ:

“Geleceğe Köprüler Kurmak"

ATÖLYE, S360 ve Zorlu Holding kurucu ortaklığında 2016 yılında hayata geçirilen ve 2026 yılında 10. yaşını kutlayacak olan sosyal inovasyon platformu imece, 2018 yılından bu yana devam ettirdiği gençlik programı imeceLAB’de 7. yılı geride bıraktı. imece’nin “gençler için değil, gençlerle birlikte” yaklaşımıyla kurduğu imeceLAB, geçen 7 yılda 57 ayrı kurumla 18 ayrı programı hayata geçirdi, Türkiye genelinde 70’den fazla şehirden 10 bini aşkın gençle süreçlerini yürüttü. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na hizmet eden çalışmalar için günümüzün değişen ihtiyaçlarına paralel bir yenilenme sürecine giren imeceLAB, bu doğrultuda yeni bir komünite oluşturmaya yönelik kararları da gençlerle beraber almak üzere bir etkinlik gerçekleştirdi. 18 Ekim Cumartesi günü Zorlu Holding’in ana partnerliğinde, imeceLAB’in yürütücülüğünde, S360’ın bilgi ve strateji partnerliğinde Zorlu PSM’de düzenlenen “Geleceğe Köprüler Kurmak” etkinliği, farklı üniversitelerden öğrencileri ve gençlik alanında çalışan profesyonelleri bir araya getirdi.

imece Direktörü Zeynep Erdoğan etkinliğe dair: “imeceLAB bizim için yalnızca bir öğrenme alanı değil, geleceği birlikte tasarladığımız bir laboratuvar. 7 yıldır gençlerle birlikte üretiyor ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na konu olan meseleleri birlikte tanımlıyoruz. Bugüne kadar 57 kurumla gerçekleştirdiğimiz 18 ayrı programda gençlerle bir araya geldik. Geleceğe Köprüler Kurmak etkinliği, topluluk deneyimini yeniden inşa edebilmek adına çok değerli bir alan yarattıYeni dönemde de imeceLAB komünitesi, edindiği birikimini kalıcı bir topluluk kültürüne dönüştürmeyi sürdürecek. Bu komünite, gençlerin birbirinden ilham aldığı, birlikte düşünebildiği ve harekete geçebildiği bir alan olmaya devam edecek, çünkü biz kolektif üretimin gücüne ve gençliğin dönüştürücü potansiyeline inanıyoruz” dedi.

imece Yönetim Kurulu Başkanı ve S360 CEO’su Kerem Okumuş, etkinliğe dair açıklamalarında “Gelecek, yalnızca gençlerin hayalinde değil; kuşakların birbirini dinlemesinde gizli. Bu etkinlikle geçmişin deneyimiyle geleceğin hayal gücünü, akılla kalbi, vizyonla umudu bir araya getiriyoruz. Çünkü sürdürülebilir bir gelecek, birlikte düşünme, hissetme ve dönüştürme cesaretiyle kurulur. imece olarak biz, gençlerin hayal gücünü sahanın ihtiyaçları ile buluşturuyor; fikirlerin gerçeğe, hayallerin çözüme dönüşmesi için yeni bir etki ekosisteminin kurulmasına öncülük ediyoruz” ifadelerine yer verdi.

Gençler, iş dünyası birlikteliğiyle dünya sorunlarının çözümünde aktif rol alıyor

Zorlu Holding Kurumsal İletişim ve Sürdürülebilirlik Genel Müdürü Şahika Özcan Ortaç: “10. yılına kısa bir süre kala imece’nin en önemli hedef kitlelerinin başında gelen gençler ile gençlik alanında çalışan birey ve kurumlarla bir araya gelmek ve etki ekosistemine hizmet eden çalışmalara katkı sunmak bizleri çok mutlu etti. Zorlu Holding olarak gençlerin iş dünyası birlikteliğiyle dünya sorunlarının çözümünde aktif rol almalarını çok değerli buluyoruz. Bu anlamda imeceLAB 7 yıl boyunca gerçekleştirdiği işbirlikleri ve oluşturduğu programlar ile Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na hizmet eden süreçlerde gençlerin daha aktif yer almasını sağlarken, üyelerinin birbirinden güç aldığı bir yapıyı da hayata geçirdi. Bugün burada edindiğimiz içgörülerle imeceLAB’in yoluna güçlenerek devam edeceğine ve etkisini her geçen gün artıracağına inanıyoruz” dedi.

Türkiye Bilişim Vakfı (TBV), 30. yılında Kurucusu Faruk Eczacıbaşı’nın da ifade ettiği gibi “gelecek için kafa patlatmaya devam ediyor.” Faruk Eczacıbaşı ile geçen sene yaptığımız söyleşide bir fotoğraf göstermişti: Voyager 1’in çektiği “Soluk Mavi Nokta”. Carl Sagan’ın sözleriyle, “Bütün sevdiğimiz herkesin, bildiğimiz her insanın, bütün tarihimizin yaşandığı tek yuva.” Yani dünyamız…

Şöyle demişti Eczacıbaşı: “Teknoloji bir araç. Nereye çekerseniz oraya gider. Önemli olan, bu mavi noktayı koruyacak yeni hikâyeyi nasıl yazacağımız.”

İşte Türkiye Bilişim Vakfı’nın 30. yılında attığı adım tam da bu sorudan doğuyor: Yapay zekâ, yarının denklemini bizim yerimize çözmek için değil; yarını nasıl düşüneceğimizi yeniden hatırlatmak için burada. TBV, dijital çağın vicdanını “Yapay Zekâ Üzerine Yarının Denklemi” etkinliğiyle masaya yatırdı.

Şöyle diyor Faruk Eczacıbaşı; “Yapay zekâ, yarının denklemini bizim yerimize çözmek için değil, yarını nasıl planlamamız gerektiğini yeniden düşünmemiz için bir fırsat sunuyor. Bugün algoritmalar ve verilerle şekillenen bu yeni dönem, insana hem daha fazlasını üretebilmeyi hem de ürettiğinin anlamını sorgulamayı hatırlatıyor. Gerçek ilerleme, insanı teknolojiden ayırmakta değil, aralarında yeni bir denge kurmakla mümkün. Eğer bu değişimi endişeyle değil merakla, rekabetle değil iş birliğiyle karşılarsak; yarının denklemi sadece teknolojinin değil, insanlığın da ortak hikâyesi olabilir.

Faruk Eczacıbaşı’nın “Bir paradigma bitti. Yeni hikâyeyi birlikte yazmalıyız… Peki, bir hikâye var mı?” sorusu, bugün yalnızca felsefi değil, aynı zamanda varoluşsal bir sorgulama haline geliyor. Bu sorgulama, New York Times Bestseller Empire of AI kitabının yazarı, gazeteci Karen Hao’nun analizlerinde de karşımıza çıkıyor.

Hao, “Yapay zekâ bu kadar veri, enerji ve ölçek gerektirmiyor; bu bir tercih” diyor. Ona göre, bugünün dünyasında algoritmalar artık yalnızca bilgi değil, iktidar da üretiyor. Dolayısıyla asıl mesele teknolojinin ne kadar ilerlediği değil; kimin değerlerini, kimin çıkarlarını ve kimin hikâyesini temsil ettiği. Belki de asıl soru şu: Yapay zekâ çağında insan hâlâ kendi hikâyesinin yazarı olabilecek mi, yoksa başkalarının kurduğu sistemlerin bir karakterine mi dönüşecek?

Algoritmik imparatorluklar çağında insan

Karen Hao, yapay zekânın yükselişini “yeni bir imparatorluk düzeni” olarak tanımlıyor. Ona göre bu imparatorluk; sınırları veriyle, gücü algoritmalarla çizilmiş bir dünya yaratıyor. Hao şu yorumları yapıyor: “Yapay zekâ için imparatorluklara ihtiyacımız var mı? Bu sistemleri kim kurarsa, onların değerleriyle şekilleniyor. Bizler bu tercihleri sorgulamaya başladığımızda, teknoloji imparatorlukları çatırdamaya başlayacak. Böylesine büyük bir belirsizlik döneminde, tarihin doğru tarafında olduğumuzu bilmenin olağanüstü bir gücü var. Tarihin akışını değiştirme potansiyeline sahibiz.” Bu cümle, Faruk Eczacıbaşı’nın “yarını birlikte planlayalım” çağrısıyla neredeyse kusursuz biçimde örtüşüyor. Çünkü her iki bakış da, teknolojiyi kader değil, seçim olarak görüyor. Ve bu seçim, etik, eğitim, yönetişim ve gezegenin geleceği arasındaki dengeyi yeniden kurmayı gerektiriyor. TBV’nin “Geleceğin Paradigması: Kırılım ve Sürdürülebilirlik Manifestosu”, tam da bu dönemin pusulası. Manifesto, sürdürülebilirlik, işbirliği ve yenilikçilik üçgeninde yeni bir paradigma inşasının çağrısı niteliğinde: Eğitimle bilinçlendirme; genç ve deneyimli zihinlerin ortak üretimi; bilimsel ve veriye dayalı düşünce; küresel katılımcılıkla yeni yönetişim modelleri.

Yapay zekâ üzerine yarının denklemi

TBV’nin 30. yıl etkinliği, ihtiyacımız olan yeni hikayenin giriş bölümüydü. Etkinliğin konuşmacılarından DIGITALEUROPE Genel Direktörü Cecilia Bonefeld- Dahl’ın ifadesiyle, “Avrupa ve Türkiye, teknolojiyi insanları güçlendirmek, sektörlerini güçlendirmek ve savunma direncini artırmak gibi önemli konularda ortak vizyona sahip doğal teknoloji müttefikleridir. Gelişmiş bir dijital girişimcilik kültürüne sahip olan Türkiye, yenilikçi ve güvenilir bir geleceği inşa etmek için eşsiz bir fırsatın eşiğinde. Ortak yatırımları artırarak ve inovasyona elverişli ortamları teşvik ederek, dijital dönüşümü her iki bölgede de rekabetçiliğin, sürdürülebilir büyümenin ve ortak refahın temel taşı haline getirebiliriz.” Karen Hao’nun cümleleriyle, “Tarihin doğru tarafında olmanın olağanüstü bir gücü var.” Ve Faruk Eczacıbaşı’nın sözleriyle, “Gerçek ilerleme, insanı teknolojiden ayırmakta değil, aralarında yeni bir denge kurmakta mümkün.” Belki de asıl mesele, yapay zekânın insanı nasıl taklit ettiği değil; insanın, kendi vicdanını ve merakını unutmadan yeni hikâyeyi nasıl yeniden tanımlayacağı. Çözüm de tam burada: İnsanı merkezde tutan, teknolojiyi araç değil, anlam üreticisi kılan bir yeni medeniyet inşa etmek.

SHELL & TURCAS VE CARREFOURSA’DAN SÜRDÜRÜLEBİLİR DENEYİM ORTAKLIĞI

Perakende ile mobilite arasında yeni köprü

CarrefourSA ve Shell & Turcas, sürdürülebilir müşteri deneyimi alanında örnek bir iş birliğine imza attı. Shell’in sevilen markası deli2go ilk kez istasyon dışına çıkarak CarrefourSA Lezzet Arası restoranında café formatıyla hizmet verirken; CarrefourSA’nın Bonheur markalı ürünleri de seçili Shell Select marketlerde tüketiciyle buluşuyor. Sabancı Holding ve Carrefour Grup iştiraki CarrefourSA ile Shell & Turcas’ın attığı bu stratejik adım, iki farklı ekosistemi, perakende ve mobiliteyi, ortak bir sürdürülebilirlik anlayışıyla buluşturuyor. Shell & Turcas’ın istasyonlarında başarıyla konumlandırdığı deli2go markasının artık istasyon dışına çıkması, kaynak verimliliği ve marka sinerjisi açısından “döngüsel deneyim”in yeni bir örneği olarak öne çıkıyor.

Her iki marka da bu iş birliğiyle karbon ayak izini azaltmayı, tedarik zincirinde verimliliği artırmayı ve müşteri deneyimini enerji, lojistik ve gıda tarafında tek ekosistemle yönetmeyi hedefl iyor. Shell & Turcas CEO’su Emre Turanlı, iş birliğini şu sözlerle değerlendiriyor: “Bu iş birliği, bizim için büyüme adımının yanı sıra misafirlerimize olan bağlılığımızın da bir göstergesi. Müşterilerimize sadece yakıt değil, kaliteli bir yaşam deneyimi sunmayı hedefliyoruz. deli2go markamızın istasyon dışına café formatıyla çıkışı, Shell’in ‘Hep İleride’ vizyonunda önemli bir kilometre taşı.” CarrefourSA CEO’su Kutay Kartallıoğlu ise, perakendede sürdürülebilirlik vizyonlarını şu sözlerle anlatıyor: “CarrefourSA olarak amacımız, müşterilerimizin hayatına yalnızca kaliteli ürünlerle değil, değerli deneyimlerle dokunmak. Shell & Turcas gibi güçlü bir markayla yaptığımız bu iş birliğiyle, lezzeti market dışına taşıyor, sürdürülebilir bir deneyim ağı kuruyoruz.” CarrefourSA ve Shell & Turcas iş birliği, Türkiye’de “tüketim” kavramını yeniden tanımlıyor: Alışveriş yalnızca rafl ardan değil, deneyim alanlarından da geçiyor. Enerji yalnızca araçları değil, yaşamı da besliyor.

Tüm yazılarını göster