Yoklamaya dijital dokunuş

Sercan Bakaç

Vergi Müfettişi

Vergi denetiminde mükellef ile ilk temas çoğu zaman sahada yapılan yoklama ile başlar. Mükellefin fiili durumunu tespit etmeye yönelik bu işlem, yalnızca bilgi toplamakla kalmaz; denetimin yönünü, kapsamını ve dayanağını da şekillendirir. Bu nedenle yoklama sürecine ilişkin yapılan her düzenleme, sadece uygulamayı değil, idarenin denetim gücünü ve mükellef haklarını da yakından ilgilendirir.

20 Temmuz 2025 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen “Ekonomiye İlişkin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ile Vergi Usul Kanunu’nda yer alan yoklama hükümlerinde önemli bir değişiklik yapıldı. Vergi denetiminde dijitalleşme yeni bir eşik atladı: Artık yoklama, şahit imzasına değil, dijital delillere dayanıyor.

Mevcut uygulama ve sorunlar

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’na göre yoklama, fiili durumun yerinde tespiti anlamına gelir. Bugünlerde bu süreç, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın (GİB) Elektronik Yoklama (e‑Yoklama) Sistemi üzerinden elektronik ortamda yürütülmekte. Yoklama memuru, sahada yaptığı tespitleri tablet aracılığıyla sisteme giriyor, sistem tarafından benzersiz kod üretilerek yoklama fişi oluşturuluyor. Ancak Kanun’un 131. maddesi gereğince, yoklama yapılan kişinin imzadan imtina etmesi veya bulunamaması durumunda, bu fişin polis, jandarma, muhtar veya ihtiyar meclisi üyelerinden birine imzalatılması zorunluluğu devam ediyordu.

Bu uygulama, özellikle sahte belge düzenleme riski yüksek olan mükelleflerle ilgili yoklamalarda sorun yaratmaktaydı. Sahada bu kişilere ulaşılamaması veya imza vermek istememeleri durumunda, yoklama fişinin delil gücü tartışmaya açılıyor, yargı nezdinde şekli sebeplerle iptal kararları verilebiliyordu.

Yeni düzenleme ne getiriyor?

20 Temmuz 2025 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen “Ekonomiye İlişkin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, işte bu sorunu çözmeye yönelik kritik bir düzenleme içeriyor. (Not: Bu yazının kaleme alındığı tarih itibarıyla düzenleme henüz Resmî Gazete’ de yayımlanmamıştır.)

Buna göre;

Elektronik ortamda düzenlenen, konum bazlı ve fotoğraflı yoklama fişlerinde, artık polis, jandarma, muhtar veya ihtiyar meclisi üyelerinin imzası aranmayacak.

Bu değişiklik, özellikle dijital kayıtların artık delil olarak çok daha güçlü şekilde kullanılabilmesini sağlayacak. GPS koordinatı, tarih ve saat bilgisi, sistem logları ve fişe entegre görseller, artık fişin şahit imzası olmadan da hukuki geçerlilik kazanmasının önünü açıyor.

 Kanun gerekçesi ve yargı kararı

Kanun gerekçesinde açıkça belirtildiği üzere, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 26.04.2024 tarihli ve E.2023/10, K.2024/5 sayılı kararı uyarınca elektronik yoklamalar için dahi 131. maddede sayılan kişilerin imzası aranmaya devam edilmekteydi. Mahkemeler bu imzaların yokluğunu usul yönünden iptal gerekçesi saymakta, bu da özellikle sahte belge ile mücadelede önemli boşluklar doğurmaktaydı.

“213 sayılı Kanun’un 131. maddesinde yer alan nezdinde yoklama yapılan veya yetkili adamı bulunmaz veya imzadan çekinirlerse keyfiyetin fişe yazılması ve yoklama fişinin polis, jandarma, muhtar veya ihtiyar meclisi üyelerinden birine imzalattırılması yönündeki düzenlemenin, elektronik yoklamalar için de geçerli olduğu” (Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 26.04.2024 tarihli ve E.2023/10, K.2024/5 Sayılı Kararı)

Ayrıca kanun gerekçesinde; şehirlerin büyümesi, söz konusu kişilere ulaşımın fiilen mümkün olmaması, ulaşılsa bile tutanağın düzenlendiği yere gelinmemesi ya da imzadan çekinilmesi gibi gerekçelerle fişlerin geçersiz sayılmasının denetimin etkinliğine ciddi zarar verdiği vurgulanmıştır.

 e-Yoklama uygulamasında sayılar ne diyor?

Elektronik yoklama uygulaması, GİB tarafından geliştirilen dijital denetim araçları arasında en yaygın kullanılanlardan biri. GİB’in yayımladığı faaliyet raporlarına göre son beş yılın e-yoklama verileri aşağıdaki tabloda yer verilmiştir. Uygulamanın yıllar içinde ulaştığı sayı, hem sistemin oturduğunu hem de sahadaki denetimin büyük ölçüde dijitalleştiğini gösteriyor.

 

Bu artış trendi, vergi denetiminin dijital araçlarla yürütülmesinin artık olağan hâle geldiğini ortaya koyuyor. Özellikle son dört yılda gerçekleşen yüksek hacimli yoklamalar, sistemin fiilen oturduğunu ve mevcut düzenlemenin bu uygulamayı yalnızca hukuki zemine oturtma işlevi gördüğünü teyit etmektedir.

Bu çerçevede yeni düzenleme; pratikte hâlihazırda kullanılan, ancak zaman zaman şekli eksiklikler nedeniyle hukuki tartışmalara konu olan bir süreci netleştirmiş olup sahadaki denetim kapasitesini daha da güvenli bir zemine taşıyacaktır.

 Değerlendirme

Yapılan değişiklik, hem uygulamayı hızlandıran hem de vergi denetiminin hukuki altyapısını güçlendiren bir adımdır. GPS verisi, görsel belge ve dijital log kayıtlarının yoklama fişinin ayrılmaz parçası haline gelmesi, bu tutanağı artık yalnızca idari bir form olmaktan çıkarıp hukuki delil vasfına kavuşturmaktadır.

Bugüne kadar yoklama fişinin içeriğinden çok, kimin imzaladığına ilişkin şekli tartışmalar sıklıkla yargı süreçlerini meşgul etmekteydi. Yeni düzenleme ile denetim süreci, artık kanıtın objektifliği ve denetlenebilirliği üzerinden değerlendirilecektir. Özellikle fotoğraf, konum ve zaman gibi dijital veriler; tespitin maddi doğruluğunu destekleyen güçlü unsurlar olacaktır.

Bu gelişme yalnızca idarenin denetim gücünü artırmakla kalmadığı gibi aynı zamanda mükellef açısından da bir güvence oluşturmaktadır. Çünkü denetimin yalnızca sonucu değil, hangi koşullarda yapıldığı da sistemsel olarak kayda alınmaktadır. Böylece mükellefler, gerektiğinde kendi lehlerine kullanabilecekleri delillere daha kolay erişebilecektir. Dolayısıyla e-yoklama uygulamasının güvenilir ve denetlenebilir hale gelmesi, yalnızca yaptırıma dayalı bir denetim anlayışını değil, aynı zamanda mükelleflerin dolaylı olarak gönüllü uyum davranışlarını da teşvik eden bir yapı ortaya koymaktadır. Denetim sürecinin şeffaf, izlenebilir ve delil temelli yürütülmesi, mükelleflerin vergiye uyumlarını artırma potansiyeli taşımaktadır.

Öte yandan, bu dijital dönüşüm süreci, kişisel verilerin korunması ve mükellef haklarının gözetilmesi yönünden de dikkatle yönetilmelidir. Elektronik yoklama sırasında toplanan konum bilgileri, görseller ve sistem kayıtları; 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında kişisel veri niteliği taşıyabilir. Bu verilerin yalnızca mevzuatta öngörülen amaçlarla işlenmesi, yetkisiz erişimlere karşı korunması ve güvenli şekilde saklanması büyük önem arz etmektedir.

Sonuç ve öneri

Bu sade ama etkili düzenleme, yalnızca şekli usul sorunlarını ortadan kaldırmakla kalmıyor; aynı zamanda sahte belge düzenleme fiilleriyle mücadelede delil gücünü artıran bir mekanizma sunuyor. Artık elektronik yoklama, sadece bir tespit tutanağı olarak değil; dijital olarak denetlenebilir ve ispatlanabilir hukuki bir belge olarak değerlendirilmelidir.

Bununla birlikte sahadaki denetim süreçleri hızlanacak; mükellef ile idare arasındaki hukuki ilişki daha sağlıklı bir zemine oturacaktır. Ancak bu sürecin sağlıklı işlemesi için, veri güvenliği ve mükellef haklarıyla uyumlu bir yapı kurulması şarttır.

Bu doğrultuda;

- e‑Yoklama Sistemi’nde toplanan verilerin, Kişisel Verilerin Korunması mevzuatına uygun biçimde işlenmesi ve güvenli şekilde saklanması sağlanmalıdır,

- Mükelleflerin, yoklama sırasında kendileriyle ilgili oluşturulan dijital verilere, gerekli hallerde hukuki yollarla erişim sağlayabilmeleri, denetimin şeffaflığı açısından desteklenmelidir,

- Uygulayıcılara yönelik hazırlanacak hizmet içi rehberler ve idari açıklamalar aracılığıyla, sistemin kapsamı, sınırları ve veri işleme ilkeleri net biçimde tanımlanmalıdır.

Bu sayede hem etkin bir denetim sistemi kurulacak hem de kişisel veri güvenliği ile mükellef hakları arasındaki denge sağlanmış olacak ve mükelleflerin gönüllü uyumuna katkı sağlayacaktır.

(*Bu yazıda yapılan açıklamalar, tamamıyla yazarına ait olup, hiçbir şekilde yazarın çalıştığı kurumunu bağlamaz, kurumunun görüşü olarak kullanılamaz ve değerlendirilemez.)

Tüm yazılarını göster