Adil bir kent hayal etmek

Ekin Al Yeni Bir Ekonomi

2 gün sonra Türkiye için önemli bir gün! Özellikle demokrasiyi sadece sandığa gitmekle özdeşleştirdiğimiz bu coğrafyada önemli bir dönemeçten geçiyoruz. Bir kentin ekonomisini, varlığını yani aslında yaşamımızın ana hatlarını kime teslim edeceğimize karar vereceğiz. Teslim edecek diyorum çünkü biz Türkiye’de katılımcılığı çözebilmiş değiliz. Oyumuzu verip, yukarıda bizler yerine karar veren ve çoğunlukla bizlerin o kadar da gözetmeden karar verenlere teslim ettiğimiz yaşamımız, mahallelerimiz, sokaklarımız, parklarımız, kamusal alanlarımız ve daha fazlası. 

Peki bugün bir belediyenin görevi nedir? 21. Yüzyılda yerel yönetimler hangi meseleleri edinmeli? Biz oy verirken aslında ne seçiyoruz veya mahallerimizde adil ekonomi laboratuvarları kursak bu neye benzerdi? Bunu şehir ve ilçeler ölçeğinde hayal edebilecek bir adayınız var mı? Bu son birkaç ayda Siyasetle (politika değil siyaset) harmanlanmamış, açık net ve hepimize umut veren bir kent hayali dinlediniz mi? Sizinle birlikte adım adım yürüyerek kente mahallelere duvarları ötesinde kalanlara yahut duvarlarla bölünmüş olanların ardına bakan bir aday gördünüz mü? Peki ya aslında hiç içinize sinmeyen o adaya neden oy vermek zorunda hissettiğinizi neden buna mecbur kaldığınızı? Tüm bu sorulara cevap vermek ve yeni bir yerel yönetim paradigması yaratmak için meseleyi adil, hakkaniyetli, ekolojik, onarıcı ve dağıtıcı bir kent ekonomisi meselesine çekmemiz gerekiyor çünkü bugün bir kentin tasarımı o kentin ekonomisinin tasarımın doğrudan yansımasını oluşturuyor. 

Eğer siz betona yenik düşmüş, müşterekleri satılmış, kültürel alanları sermayeye verilmiş, doğal alanları tahrip edilip yapılaştırılmış, belirli bir gruba bitmeyen ayrıcalıklar tanınmış, yolsuzlukları alıp başını gitmiş, adım başı kronik yoksulluğu artırılmış özetle tüm kent adaleti yitirilmiş veya yitirilmeye yüz tutmuş bir şehir görmek istemiyorsanız bu şehrin ekonomisini yaşamı onaracak, refahı dağıtacak, müşterekleri çoğaltacak ve temel hakları herkes için sağlayacak şekilde tasarlamanız gerekir! Peki ya siz hiç yanında kendi güven alanındakiler dışında başka bir sese bir gence, yeni ekonomiye inanlara yer açmış bir aday gördünüz mü yahut adil bir kent için adil bir kent ekonomisi sözü veren bir aday! Sahiden bizim kentlerimizin, mahallelerimizin, sokaklarımızın bizim evimizin içini temsil edecek bunun için bir ekonomi tasarlayacak adaylarımız var mı? 

Aslında her şey oldukça net, büyüme odaklı neoliberal politikalar kendini kent yaşamının kent tasarımında karar alma mekanizmalarının her yerine sirayet ettiği noktada bugün Yeni Bir Ekonomi Tasarımını belediyelerle ele almamız gerekiyor. İdema Yeni Nesil Belediyecilik Konuşmaları serisinde de dediğim gibi: “21. yüzyılda çözmemiz gereken sorunlarımız var. Bunlardan bir tanesi de elbette sürdürülebilirlik. Hatta sürdürülebilirliğin bile bizim için yeterli olmadığı bir dönemde onarmak. Artık yeni bir paradigmaya, onarıcı bir ekonomiye geçmemiz gerekiyor. Şehirler ve bölgeler bunun çok önemli bir ayağı. Çünkü yaşama dair her şeyi yerel yönetimlerde, yerelde, şehirlerde, kentlerde ve mahallelerimizde yaşıyoruz. Bu yüzden onarıcı bir ekonomiyi yeni bir ekonomiyi tasarlamak için yerel yönetimlere 21 yüzyılda iki büyük görev düşüyor. Bir tanesi ekolojik tavanı görmek yani artık dünyanın yaşam destek sistemlerinin dışına çıkmayacağımız,iklim krizini, biyoçeşitliliği, suların kirliliğini, deniz asitlenmesi kısacası kentin ekolojk varlığını ve doğayı zorlamayacağımız bir kent yaşamı, bir yerel yaşam ve ekonomi çizmemiz gerekiyor. Bununla birlikte de aslında bir sosyal tabana ihityacımız var. Her bireyin kendini var edebildiği, yoksullukla mücade ettiğimiz daha da doğrusu yoksulluğun ortadan kalkacağı dağıtım sistemlerini yarattığımız; eğitim, barınma, sağlık gibi refah ve insan haklarının temel seviyede herkes için ulaşılabilir olduğu bir şehir hayal etmemiz gerekiyor. Ve aslında sanırım 21 yüzyılda belediye anlayışında da gerekli olan bu bir şehri bir bölgeyi bu iki sınır bu tavan ve taban arasına alabilmek. Çözmemiz gereken oyun bu. Bu elbette kolay değil ama daha fazla kent adaletini konuşarak, yoksulluğu, insan haklarını, iklim krizini, çocuk haklarını, engellenen bireylerin haklarını, kültüre erişim haklarını ve aslında kendini bu şehir ekonomisinde var edemeyen herkesin, elbette doğanın haklarını konuşarak daha iyi bir belediye daha iyi bir şehir daha iyi bir yerel yaratabileceğimize inanıyorum. Müşterekleri artırmak, diyalog alanlarını güçlendirmek, kamusallık zihniyetini yeniden tasarlamak, karşılaşma alanlarını çoğaltmak çok önemli. Daha çok kamusal alanda daha çok onarıcı ekonomi konuşmak zorundayız” 

Bu onarıcı ekonomiyi tasarlarken ve bu yolda çalışırken en önemlisi de kentlerin sahipliği üzerine yeniden düşünmek. Kent adaletsizlikleri ile köşelere itilen yoksullaştıran insanları görmek, yeni bir şehir ekonomisini bu şehrin ürettiği değerden herkesin adil bir şekilde pay alabileceği şekilde tasarlamak zorundayız. Bir şehrin veya bir belediye başkanının savunması gereken hikaye biz herkesi kapsıyoruz değil biz herkesin zaten sistemin içinde olacağı herkesin her sesin var olabileceği sosyal iklimi bu şehre getireceğiz demek olmalı. Sevgili adaylar, liderler otobüs tepelerinden, efsaneleştirilmiş lider koltuklarınızdan inin. Çocuklarla gençlerle kadınlarla engellenen bireylerle hayvanlarla yan yana gelin. Kameralarınızı bırakın ve sahici diyaloglarda adil bir kent ekonomisini nasıl tasarlayacağımızın hikayesini beraber tartışalım. Partilerinizin ekiplerini değil bizler gibi adil bir yaşam tasarlamak için emek veren ve sizleri eleştirmekten hiç çekinmeyecek isimlerle yan yana gelin. Kapıları açın, sorunları görün ve gelin yeni bir ekonomiyi beraber tasarlayalım. Sevgili okuyucu biz de gelin verdiğimiz her oyda adil bir kent ekonomisi isteme hakkımızı diri tutalım. 1 Nisan itibari ile her gün adil bir kent söylemlerimizi güçlendirelim! Gelin başkanları koltuklara çıkararak değil yanımıza çağırarak bir kentin ekonomisini nasıl tasarlayabileceğimizi tüm renkliliğimizle gösterelim!

Tüm yazılarını göster