Dış ticaretimizin seyrini değiştirmeliyiz

Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA

Rakamlarla dış ticaretimiz…

Önceki gün yayımlanan dış ticaret istatistiklerimize bir bakalım.

- 2015-2016 yılları hariç, 20221 yılına kadar 170-180 milyar dolar bandında seyreden bir ihracatımız var.

- Ancak 2021 yılında adeta şahlanan ve 225 milyar dolar ile Cumhuriyet tarihinin rekorunu kıran bir ihracat söz konusu. Buradaki en önemli faktör pandemi koşullarının Türkiye’ye sağladığı avantaj. Çin’in ve uzak doğunun üretim ve depolama merkezi olmaktan çıkması ve adeta dünyanın ortasındaki ve 3 kıtanın kesişme noktasındaki Türkiye’nin adeta bir üretim ve özellikle lojistik üssü haline gelmesi.

- İthalatımızın son 10 yıldaki seyri ihracatımız gibi rakamsal olarak oynak değil. Yani ithalatımız daha az değişkenlik gösteriyor. Özellikle 2013 ve 2014 yıllarında 250 milyar doları aşıyor ve 2021 yılında da 271 milyar dolara ulaşıyor.

- Son yıllarda 400 milyar doları aşan dış ticaret hacmimiz 2021 yılında 500 milyar dolar sınırına dayanıyor.

- İhracatımızda ilk beş ürünü motorlu kara taşıtları, mineral yakıt ve yağlar, makineler, demir ve çelik, elektrik ve elektronik, giyim eşyası oluştururken; ithalatımızda mineral yakıt ve yağlar, makineler, demir çelik, kıymetli taşlar ve elektrik elektronik alıyor.

- Öte yandan ihracatımızda ilk beş sırayı Almanya, ABD, İngiltere, Irak ve İtalya alırken; ithalatımızda Rusya, Çin, Almanya, İsviçre, ABD alıyor.

- Ancak; ithalattaki birim değer ve miktar endeksindeki artışın, ihracattaki birim değer ve miktar endeksindeki artıştan daha fazla olduğu dikkat çekiyor.

Dış ticaretimizdeki seyrin ayrıntısı…

Dış ticaretimizdeki oynaklığın temelinde dış dünyadaki talep değişimi yer alıyor. Yani hem ithalat ve hem de ihracat yaptığımız ülkelerdeki talep seyri ister istemez dış ticaretimizi etkiliyor.

Özellikle ithalatımızdaki değişimde en önemli nedenlerin başında petrol fiyatlarında yaşanan gelişmeler geliyor. Avrupa’nın doğal gazı kesen Rusya’ya karşı şimdiden kışa yönelik tedbirleri almaya başlaması ve kendi vatandaşlarını sıcak ülkelere göndermesi boşuna değil.

Bu arada dünyanın düzenini değiştiren ve halen risk olarak önemini koruyan Rusya-Ukrayna savaşının da dış ticaret üzerinde belirsizlikler yarattığı çok net biliniyor.

Pandemi sonrası değişen koşullar Türkiye’yi adeta bir lojistik üssü haline getirmiş bulunuyor. Şöyle ki Çin ve Uzakdoğu’nun artık üretim ve lojistik üssü olmaktan giderek uzaklaşması Türkiye’nin cazibesini artırıyor.

Türkiye’nin “Dahilde İşleme Rejimi” kapsamında hammadde ve ara malı ithal edip üreterek yeniden ihraç etmesi nedeniyle çok ciddi bir ithalata bağımlılığı bulunuyor. Yani ihracat yapılabilmesi için öncelikle ithalat yapmak gerekiyor.

Ancak; ne yazık ki son zamanlarda bu olumlu iklimi etkileyen çok önemli engeller yaratılıyor. Şöyle ki döviz ihtiyacı olan dış ticaret firmalarının dövizi adeta elinden alınıyor veya açıkçası döviz kontrolü uygulanıyor.

Sonuç itibariyle; Türkiye’nin ihracatını artırmaya yönelik her türlü yapısal ve güncel sorunları gidermek için çok uygun bir dönemi ve süreci yaşıyoruz.

Tüm yazılarını göster