“Döviz artışı düşük olacak” korosu niye harekete geçti?

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Son günlerde kim bilir kaç kez vurgulamak durumunda kaldım... Ekonomisi, ekonominin gereklerine göre değil, siyasetçilerin iki dudağı arasından çıkacak kararlara göre şekil alan Türkiye’de zaman vererek sağlıklı bir döviz kuru tahmini yapılamaz, diye.

2021’de eylüle kadar 9 liranın altında seyreden doların, yalnızca üç ay sonra aralıkta 18 lirayı geçeceğini tahmin eden çıkmış mıdır?

Ya da 20 Aralık 2021’de 18 lirayı aşan doların, o akşam açıklanan KKM ve başlatılan döviz satışlarıyla birlikte ertesi günün sabahında 11-12 liraya gerileyeceğini öngören?

Dolayısıyla olsa olsa enflasyonda öngörülen artış dikkate alınarak dövizin de aynı oranda artacağı ifade edilebilir, hem zaten bu tahmin bile sayılmaz.

Enflasyonun örneğin yüzde 20 olarak öngörüldüğü bir zaman diliminde doların yüzde 50 artacağını söylemek ya da enflasyonun yüzde 40 öngörüldüğü bir dönem için kur artışının yüzde 10’da kalacağını dile getirmek, bu iddiaların altı doldurulamadığı sürece hiçbir anlam ifade etmez.

Tıpkı son günlerde bir araya gelen “döviz korosu”nun yüksek perdeden seslendirmeye başladığı “Bu yılki artış çok düşük kalacak” şarkısında olduğu gibi...

Yerli yabancı aynı koroda!

Önce Türkiye’nin önde gelen bankalarından birinin genel müdürü çıktı, “Bu yıl Türk parasında değer kaybı beklemiyorum” dedi. Dolar, şu an için 30 lira kabul edersek bir yıl boyunca bu düzeyde mi kalacaktı yani, kastedilen bu muydu, pek anlaşılamadı ama en azından dövizdeki artışın enflasyonun çok altında kalacağının vurgulanmak istendiği açıktı.

Tutturulabildiği takdirde bile yüzde 36 enflasyon yaşanacak bir yılda ne olacaktı da Türk parası hiç değer yitirmeyecekti?

Onun yanıtı da veriliyordu; yabancı Türkiye’ye adeta oluk oluk döviz akıtacaktı. Yabancı döviz getirince de döviz bolluğu yaşanacak ve kur artmayacaktı.

Sonra yabancı bankacılar başladı konuşmaya. Ama onlar daha gerçekçiydi. En düşük tahminde bulunan banka 2024 sonu için dolara 33 lira diyordu.

Doğrusu yurt içinde yapılan sıfır artış tahminine göre yüzde 10 artış hiç de fena sayılmazdı! Yabancıların yaptığı diğer tahminler ise 40 lira dolayında bulunuyordu.

Döviz az artsın ki birileri iyi para kazansın!

Gelelim can alıcı soruya, bu koronun ne istediğine, neyin peşinde olduğuna... Enflasyon olmasa, kur tabii ki artmasın, normalde artmaz da zaten. Ama enflasyon varsa? Ne var ki bu koro ısrarcı:

“Enflasyon var; ama olsun, kur yine de artmasın ya da az artsın."

Bu hangi ekonomi mantığına sığar?

Sığmaz tabii ki. Ama böyle bir durum şahane bir kazanç kapısı açar.

İşte istenen de o kapının açılması, o durumun oluşması...

Enflasyon makul bir düzeyde gitsin, faiz enflasyonla uyumlu şekilde yüksek seyretsin, yabancı döviz getirsin ve yüksek faizli iç borçlanma senedi alsın, vade bitiminde döviz faizden az artacağı için yüklü bir kazançla herkes evine dönsün!

Bu varsayımı ve istenilen durumu sayılara dökersek...

■ Yabancı örneğin 1 milyon dolar getirip 30 liradan TL’ye çevirsin.

■ Ele geçen 30 milyon lira örneğin yüzde 40 faizle iç borçlanma kağıdına bağlansın ve bir yıl sonunda 12 milyon lira faiz geliri elde edilsin.

■ Bir yıl sonra kur örneğin 33 lira olsun.

■ Anapara ve faiz olarak ele geçen 42 milyon lira, 33 liralık kurdan dolara çevrilsin ve yabancı cebine 1.3 milyon dolara yakın para koysun. Yani döviz bazında bir yılda yüzde 30’a yakın para kazansın.

■ Yüzde 40 faiz uygulanan bir dönemde döviz de yüzde 40 artarsa yabancı hiç para kazanamaz, aman dikkatli olunsun!

■ Hele hele yüzde 40 faiz verilirken döviz örneğin yüzde 50 artarsa yabancı bir yıl sonra 1 milyon dolar bile alamaz ve zarara girer, aman buna hiç meydan verilmesin!

Kime ne mesaj verilmek isteniyor?

Sporda, siyasette, ekonomide otorite kabul edilen kişi ya da kurumlar vardır.

Söyledikleri genellikle doğru kabul edilir.

En azından değerlendirmeleri “yanlış” bulunsa bile “yanlı” bulunmaz.

Şimdi bu koroyu oluşturanlara bakıyoruz; iyi kötü güven sağlamış kurumlar ve onların yetkilileri...

Peki niye hep bir ağızdan “Döviz az artacak” diyorlar?

Öncelikle etkilenmek istenen bir hedef kitle var.

Bir de mesaj iletilmek istenen siyasi otorite.

Etkilenmek istenen hedef kitle elinde döviz olanlar, ağırlıkla vatandaşlar. Onlara örtülü biçimde “Döviz artmayacak, bakın faiz de iyi, satın dövizinizi ve faize geçin” deniliyor. Zaten bu kesim “söz dinler” ve dövizden faize geçerse kur artışı kendiliğinden yavaşlayacak ve bunu söyleyenler bir taşla iki kuş vuracak.

“Bakın döviz az artacak demiştik, işte söylediğimiz çıkıyor.”

Peki siyasi otoriteye verilmek istenen mesaj ne?

“Bakın yabancı büyük bankalar düşük kur artışı bekliyor, buna göre siz şu faizi biraz daha artırın, kuru da tutun, yoksa yabancının geleceği yok.”

Siyasi otorite böyle bir mesaja nasıl bakar peki?

Konu ekonomik değil ki, siyasi; o yüzden yanıt vermek çok zor.

Ama siyaset bu tür mesajlara kapalı gibi. Hem Saray’da bazı isimlerin faize karşı şikayetlerinin arttığı konuşuluyor.

Bu arada Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in MÜSİAD’da yaptığı dünkü konuşmada kullandığı bir ifade ortalığı iyice karıştırdı. Şimşek, 2024 yılında daha sıkı para politikasından daha gevşek bir para politikasına geçileceğini söyledi ama bu ifade tartışmalara yol açınca kastedilenin Türkiye olmadığı, tüm dünyanın böyle bir ekonomik yöneliş içine gireceğinin vurgulandığı yönünde bir düzeltme geldi.

Tüm yazılarını göster