Ekonomide “ikili yapılar” gerçeği…

Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA

Öyle bir noktaya geldik ki ekonomi mi siyaseti esir aldı, yoksa siyaset mi ekonomiyi, belli değil.

Siyasetin baskın seyri ekonomiyi esir almış gibi görünse de ekonominin ağır yıkımı dip dalga olarak siyaseti kesin etkilemiş görünüyor. Yani işin gerçeği ekonomi

Ne yazık ki ekonomimiz artık her yönüyle dünyadan ve hatta kendi geçmişinden bile ayrışmış durumda.

Gerçekten de dünyaya bakıyoruz; ekonomimizdeki göstergelerin, gelişmiş ya da gelişmemiş tüm ülkelerden önemli ölçüde ayrıştığını görüyoruz. Örneğin; tüm dünyanın büyük merkez bankaları faizi artırırken, biz kâğıt üzerinde ya da görünürde azaltıyoruz. Aynı şekilde tüm dünyada enflasyon azalırken, biz de tüm baskılara ve tablolarda oynamalara rağmen artmaya devam ediyor. Dünyanın dış ticareti artarken bizde yerinde sayıyor. Bu baskılı kurlar nedeniyle özellikle ihracat teklemiş görünüyor.

Aynı şekilde ekonomiye ilişkin rakamlarımızın adeta geçmişinden de koptuğunu, özellikle son yıllarda ve 2018 sonrasında da hızla ayrıştığını gözlemliyoruz.

Kendimize göre model oluşturmaya ve ad koymaya kalkışıyoruz, suları tersine akıtmaya çabalıyoruz… Ama ekonominin gerçeğini değiştiremiyoruz! Dolayısıyla sonuçta da hem dünyadan ve hem de kendi geçmişimizden ayrışıyoruz.

Ekonomimizin geneline bir bütün olarak baktığımızda ikili yapıların oluştuğunu ve giderek de bu yapıların keskinleştiğini izliyoruz. Dilerseniz bu ikili yapılanmalara ilişkin tespitlerimize bir göz atalım.

- Kayıtlı ekonomi - kayıtsız ekonomi

Galiba ekonomimizin göz ardı edilen ve ne yazık ki genel kabulle hiç gündeme getirilmeyen kayıtlı ve kayıtsız ekonomi ikilemi. Hesaplamalar farklı olmakla beraber ülkenin ekonomisinin en az üçte biri kayıt dışı, bazı sektörlerde ise neredeyse yarısından fazlası.

- Kayıtlı istihdam ve ücret – kayıtsız istihdam ve ücret:

Bir ekonomi düşünün ki çalışanların yarısından fazlası asgari ücret veya ona yakın ücret alıyor görünüyor. Tarım, hazır giyim, turizm, inşaat gibi sektörlerin öncülük ettiği istihdam piyasalarımızda hem çalışan sayısında ve hem de ücretlerde ikili yapı var. Yani gerçek ve görünürse iki ayrı tablo.

- Merkez Bankası faizi – piyasa faizleri

Tam bir garabet ve inat örneği faizler. Merkez Bankasının gösterge faizi yüzde 8.5 bandına oturtulmuş gibi görünüyor. Ama piyasa faizleri bunun kat kat üstünde şekilleniyor. Merkez Bankası, mevduata yüzde 30’ün üzerinde faiz verildiğini, kredilerde faizlerin duruma göre yüzde 14’lerde seyrederken duruma göre de yüzde 45’lere vurduğunu bilmiyor mu? Makro ihtiyati tedbirler adı altında bankaların düşük faizli Hazine kağıtlarını almaya, yüksek maliyetli mevduat faizleri karşısında düşük faizli krediler vermeye zorlandığını herkes bilmiyor mu?

Sürdürülemez ve sonuçları ağır korkunç bir ikili yapı!...

- Merkez Bankası kuru – piyasa kuru

Dövizi baskıda tutmak adına piyasaları hortlatmak spekülatörler dışında kime yarar ve yabancıları ürkütmekten başka neye yarar? Bu ülkenin her yıl en az 150-200 milyar dolar döviz girdisine ihtiyacı varken kurları baskılamak nasıl bir politikadır? Çöp konteyneri gibi metal tekerlekli sandalyelerde silahlı güvenlik elemanları eşliğinde Tahtakale piyasasından Merkez Bankasının döviz alıp satmasının neresi sürdürülebilir? Bu, sadece ikili yapı ve yakın gelecekte daha fazla yıkım demektir.

- Efektif kuru – döviz kuru

Dövize fiilen sahip olmanın bile bedeli farklılaşmış durumda. Kaldı ki zaten efektif yani fiili döviz banknotu bulmak bile zorlaştı. Yani bankalardan işlem gören dövizin kısıtları ve maliyeti varken, piyasalarda efektif banknotun adı yok. Dolayısıyla acı bir ikili yapı gerçeği gündemde...

- TÜİK enflasyonu – Pazar enflasyonu

Galiba ekonomimizde gözle görünen en büyük açmaz veya ikili yapı bu noktada oluşuyor. TÜİK tarafından yayımlanan ve kapsamı sürekli değiştirilen enflasyon rakamları ile diğer kuruluşların, sokağın ve hane halkının enflasyon rakamları hiçbir şekilde örtüşmüyor. Can yakıcı bir ikilem!...

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız ve rakamlara boğmadığımız tablonun çarpık ikili yapısı karşısında sağlıklı bir ekonomiden bahsedebilir miyiz? Böyle bir ekonominin sürdürülebilir olduğuna inanabilir miyiz?

Sonuç olarak; yeni okumalara ve program yazmalara, acilen de uygulamalara ihtiyaç var.

Tüm yazılarını göster