Jeopolitik riskler makro-ekonomik süreçleri derinden etkiliyor

Burak ÖNDER İhracatçının Penceresi

Normal bir zamanda dahi gelecekle ilgili tahmin yapmak kolay değilken, içinde bulunduğumuz böylesine kaotik bir dönemde geleceğe yönelik tahminde bulunmak çok daha zor. Dikkat edin, teknolojideki muazzam ilerlemelere rağmen, hava tahminleri bile en fazla beş güne yöneliktir. Bu nedenle özellikle makro-politik ve makro-ekonomik belirsizliklerin bu denli arttığı bir dönemde, geleceğe dair pozitif ya da negatif büyük öngörülerde bulunmayı rasyonel bulmuyorum. Bana öyle geliyor ki ben bu yazıyı kaleme alıp gazetede yayınlanana kadar geçen sürede bile birçok bilgi geçerliliğini yitirmiş olabilir. Rusya- Ukrayna savaşının ve Çin-Tayvan gerginliğinin yanına Avrupa’daki Sırbistan-Kosova gerginliği eklendi derken İsrail-Hamas savaşını da gördük. Jeopolitik riskler ve gelişmelerin seyri makro-ekonomik süreçleri de derinden etkileyeceğe benziyor.

Euro Bölgesi'nde büyüme sorunu hala devam ediyor

Öncelikle gelin biraz dünyaya bakalım. Küresel enflasyon endeksinin yavaş da olsa etkisini azalttığını görüyoruz. Faizlerin belli bir süre daha inmeyeceği görülse de enflasyon konusunda gelişmiş ülkeler bugün için temkinli bir iyimserlik içinde. Bir aksilik olmazsa yılsonunda enflasyonun küreselde de gerileyeceği gözüküyor.

Hatırlayacağınız üzere yapılan son iki toplantıda FED faiz artırmadı ve bu kararı oy birliği ile aldı. Euro Bölgesi’nde enflasyon Ağustos ayında %5,2 düzeyinden Eylül ayında %4,3’e ve Ekim ayında %2,9’a geriledi ve yaklaşık 2 yılın en düşük seviyesine geldi. Enflasyondaki olumlu gelişmelere rağmen, Euro Bölgesi'nde büyüme sorunu hala devam ediyor. Uzun süredir devam eden durgunluk ve üretimin daralması sebebiyle büyüme olumsuz etkileniyor. İhracatta ana pazarımız Almanya’da Ekim ayı enflasyonu aylık bazda değişim gözlenmezken yıllık bazda %3,8’e gerileyerek Ağustos 2021’den bu yana en düşük seviyeyi gördü. AB Merkez Bankası’nın 2025 enflasyon hedefi olan %2 enflasyon oranın hala çok üstünde olsa da bu düşüşler önemliydi.

Küresel PMI endeksine bakacak olursak Ekim’de 0,4 puan düşüle 48.9 oldu. Dünya imalat sanayi üretiminde düşüş eğilimi Ekim’de beşinci aya ulaştı. 2023 yılının ikinci çeyreğinde 49,3 olan endeks yılın üçüncü çeyreğinde 48.9’a geriledi.

Asya Kıtası’nda dengeler bozuluyor, ABD ve Avrupa Çin ve Rusya’ya alternatif arayışında

PMI endekslerinden başlayacak olursak; Asya-Pasifik’te ASEAN Bölgesi’nin iki yılın ardından ikinci kez daraldığını gördük. Bu bölgede karışık görünüm sürerken dünya genelinden pozitif ayrışmayı sürdürdü. Dünyanın en yüksek imalat PMI’ı 55,5 ile yine Hindistan’da ölçüldü. Fakat en hızlı büyüyen ülke olan Hindistan’da ivme kaybı yaşandı. Hindistan’la birlikte Rusya, Kazakistan, Endonezya, Filipinler, eşik değer 50’nin üstünde seyrederken Vietnam 49,6’ya, Çin ise 49,5’e geriledi.
Asya’yı incelerken perdenin arkasına da bakmakta fayda var. Asya’da Batı Çin’e karşı özellikle Hindistan ve Vietnam’ı destekleyerek bir denge politikası oluşturmaya çalışıyor. ABD Hazine Bakanı Yellen’in Hindistan ziyaretinde verdiği mesaj çok netti. Bu ziyarette Yellen, ABD’nin tedarik zincirini yakın ilişkide olduğu ülkeler üzerinden kurgulamak olarak tanımladıkları “dost ülkelerden tedarik’’ politikası kapsamında Hindistan’ı ABD için vazgeçilmez ortak olarak gördüğünü söyledi.
Yellen’in akabinde yaptığı Vietnam ziyaretinde de ABD’nin Vietnam’la ekonomik ilişkilerini geliştirmeyi öncelik edindiklerini dile getirdi. Bu açıklamaları duyduğunuzda “klasik politik söylem’’ olarak değerlendirebilirsiniz. Fakat ABD’nin gerek Hindistan gerekse Vietnam için en büyük pazar durumuna geldiğini ayrıca belirtmek isterim. Bunun yanında Çin’in ABD’ye olan ihracatının bu yılın ilk yarısında %27 azaldığını da göz önünde bulundurmak gerekir.
Benim dar penceremden gördüğüm; öncelikle Çin üretimde çok güçlü. Daha önemlisi üretim ve ticaret kültürü ülkede her gün gelişiyor. Uluslararası ticarette yol alan Çinliler süreç içinde kendilerini gerek üretim kabiliyeti gerekse verdikleri hizmetle çok geliştirdi. Çin uzmanı olmadığımdan büyük harflerle konuşmak istemem lakin Çin devletinin gerek makro-ekonomik gerekse makro politik alanda attığı adımları da akılcı bulduğumu söylemek isterim.

Hindistan “Make in India’’ ile dünyanın üretim üssü olmak istiyor

Birleşmiş Milletler verilerine göre, Hindistan Mayıs ayında 1,4 milyarı aşkın nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkesi olma unvanını Çin’in elinden aldı. Bugün Hindistan, Çin ve Japonya’dan sonra Uzak Doğu’nun en büyük üçüncü ekonomisi konumunda. Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin, beşinci en büyük ekonomisi olan Hindistan’dan yaklaşık beş kat daha büyük. Bu durum önümüzdeki süreçte tabi ki değişebilir.

Başkan Modi’nin Hindistan’ı dünyanın üretim merkezi yapma hedefini tekrar ediyor. “Make in India’’ sloganıyla Hindistan hükümeti ülkede üretimi ve üretilen ürünlerin geliştirmesini teşvik etmek ve yeni şirketler yaratmak için, üretime yönelik özel yatırımlara teşvikler uyguluyor. Bu sayede de Apple ve Foxconn gibi büyük ve çok uluslu şirketleri ülkesine çekmeyi başardı.

Çin’deki küçülme ya da sorunlar bize yarar mı?

Çin’de işlerin iyi gitmediğini biliyoruz. Çin ihracatı pandeminin akut döneminden bu yana en sert daralmayı gördü. Çin 2023 yılının ilk altı ayında ABD’ye olan ihracatı %27, AB’ne olan ihracatı %20 azaldı. Son yıllarda önem verdiği iç tüketimde de bu yıl canlılık yok. Biz bunların sonuçlarını ihracat pazarlarında da görüyoruz. Çinliler bu yıl fiyatlarda çok agresif.

Çin’de imalat PMI değeri Eylül ayında 6 ay sonra pozitife döndükten sonra Ekim ayında tekrar eşik değer 50’nin altında kaldı. Ulusal İstatistik Bürosu verilerine göre Ağustos ayında 49,7 olan imalat PMI, Eylül ayında 50,2 puana yükselirken, Ekim ayında 49,5’e geriledi.

Öte yandan IMF, son yayınladığı raporda Çin'e ilişkin büyüme tahmini 2023 için %5,2’den %5’e, 2024 için ise yüzde 4,5’ten yüzde 4,2’ye çekti.

“Çin’deki küçülme ya da sorunlar bize yarar’’ yorumlarına da mesafeli bakıyorum. Hali hazırda Çin dünya ekonomisinin ve küresel ticaretin katalizörü durumunda. Çin’in dünyadaki büyümenin yaklaşık %40’nı gerçekleştirdiğini göz önünde bulundurursak küresel ticaret ve ekonomik büyümede dünyayı nasıl etkilediğini daha iyi anlarız. Çin’deki her türlü yavaşlama dünyada da etkisini gösteriyor.

Önümüzdeki süreçte Çin’in sorunlarına bakacak olursak; yavaş büyüme, yüksek genç işsizlik, emlak piyasalarındaki belirsizlik ve Batı ile ilişkiler olacak.

Çin’in Ortadoğu’da ağırlığı artıyor

Çin’in tüm dünyada ticari hegemonyasını hepimiz iyi biliyoruz. Fakat Çin’in ticaretin yanında politik hegemonyasını Afrika’dan sonra yanı başımız Orta Doğu’da da artırdığına şahit oluyoruz. Batı her geçen gün Çin’i kıskacına almaya çalışsa da, Çin önceleri Batı için ideolojik bir rakipken daha sonra ekonomik, akabinde teknolojik ve en son politik bir rakip olma yolunda.
Çin son yıllarda Orta Doğu’da jeopolitik ve jeoekonomik adımlarını sıklaştırıyor. Bir süre önce İran-Arabistan ve İsrail-Filistin arasında görüşmeler yürüttü. Asya oyunları öncesi Suriye lideri Beşir Esad ve heyetini Çin Devlet Başkanlığı’na ait bir uçakla Çin’e getirdi. Esad Çin Devlet Başkanı Şi ile görüşmesi sonucu Çin ve Suriye "stratejik ortaklık anlaşması’’ imzalandı. Batılı basın organlarına göre Çin’in hedefi Suriye'nin Akdeniz'deki Lazkiye ve Tartus limanlarıyla Kuşak Yol projesinin Akdeniz ayağını Suriye’nin üzerinden kurgulamak.

Yine Asya oyunları öncesinde Çin ile Suudi Arabistan arasında turizm anlaşması imzalandı. Bu anlaşmaya göre 2030 yılına kadar Çin'den 4 milyonun üzerinde turistin Suudi Arabistan'a gitmesini öngörüyor. Bunun yanında bu ay ikincisi kez Çin ve Sudi Arabistan ortak deniz tatbikatı yapacak.
Çin Devlet Başkanı Şi, Kuveyt Veliaht Prensi ile de bir stratejik iş birliği anlaşması imzaladı. Kuveyt'le yapılan bu anlaşmalarda, Mubarak Al Kabeer limanının Kuşak Yol projesine dahil edilmesi için niyet beyanı var. Bunun yanında Katar’la enerjiden ticarete farklı anlaşmalara imza attı. Yine iki ülke arasında serbest ticaret anlaşması görüşmeleri yapılıyor.

Mayıs ayında Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin Şangay İş birliği Örgütü'ne "diyalog ortağı" olarak dahil edilmesinin ardından, G. Afrika’da düzenlenen BRICS zirvesinde özellikle Çin'in isteğiyle Suudi Arabistan, İran, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır BRICS’e üye yapıldı.

Çin Devlet Başkanı Şi'nin geçen yıl yaptığı İran ziyaretinde 25 milyar dolarlık, içinde savunma kontratlarının da olduğu, bir anlaşmalar dizisi imzalanmıştı.

Avrupa’da küçülme 2024’te de devam edecek

IMF yayınladığı son Global Ekonomik Görünüm Raporu’nda, Euro Bölgesi için 2023 büyüme tahminini %0,9’dan %0,7’ye ve 2024 yılı için de %1,5’den %1,2’ye düşürdü. Aynı raporda Almanya'nın bu yıl küçülen tek gelişmiş ekonomi olacağı belirtiliyor. Raporda Almanya ekonomisinin 2023 yılında % 0,5 küçüleceği, 2024 yılında ise %0,9 büyüyeceği tahmin ediliyor. Ekim ayında açıklanan PMI verilerine göre; Euro Bölgesi’nde imalat PMI’ı 0,3 puan azalarak 43,1’e geriledi. Euro Bölgesi 16 aydır 50 puan olan eşik seviyesinin altında gerçekleşiyor. Yunanistan hariç tüm Avrupa bölgesi eşik değer 50’nin altında kaldı.

Balkan ülkelerinden lojistik, enerji ve haberleşme altyapı projelerinde işbirliği
Bunun yanında Balkanlarda Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya arasında bölgesel iş birliği görüşmeleri yapıldı. Bulgaristan Başbakanı Nikolay Denkov, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Romanya Başbakanı Marcel Ciolacu’nun bir araya geldiği iş birliği görüşmesinde lojistik, enerji ve haberleşme altyapı projeleri görüşüldü. Bu görüşmede Baltık Denizi, Karadeniz ve Ege Denizi arasında yeni demiryolu inşaat projesi, Selanik-Kavala-Dedeağaç-Burgaz-Varna-Köstence arasındaki ulaşım projesinin Moldova’ya kadar uzatılması konuları ele alındı. Toplantı sonunda da ortak iş birliği bildirgesi imzalandı.

Gördüğünüz üzere gerek küresel arenada gerekse bölgeselde lojistik konusu dünyanın gündeminde. Bu konuyu geçen haftaki yazımda ele aldığım için sözü çok uzatmayacağım.

Çin Avrupa’nın ortasına üs kurdu

Bu yıl daralan ekonomisi, düşen PMI endeksleri, resesyon haberlerine rağmen Avrupa bizim için hala en önemli pazar konumunda. Açıklanan Ekim ayı ihracat rakamlarıyla baktığımda ilk üççeyrekte Avrupa Bölgesi’nde sınırlı da olsa büyüdüğümüzü görüyorum. Euro Bölgesi’nin dünyadan yaptığı ithalatın %13,6 daraldığı bir dönemde bizim bu bölgeye ihracatımızın %1 artması bence önemli.

Avrupa için en kötü geride mi kaldı bunu öngörmek çok zor. Ticaret yaptığımız muhataplarımızda temkinli bir iyimserlik olduğunu görsek de bölgede gerek siyasi gerekse ekonomik problemler devam ediyor. Bir yandan Rusya-Ukrayna savaşı derken, Sırbistan-Kosova gerginliği de önümüzdeki süreçte bölge için bir sorun. Bunun yanında Avrupa’nın “Çin riskinden arınma’’yı konuştuğu bir dönemde Çin’in Avrupa kıtasının ortasındaki Sırbistan’la serbest ticaret anlaşması imzalaması dikkat çeken diğer bir konuydu.

Ortadoğu’da talep canlılığını koruyor

2023 yılında yayınlanan ihracat iklim endekslerinde de gördüğümüz üzere bu yıl ihracatımızda Orta Doğu bölgesinin verdiği katkıyı görüyoruz. Son açıklanan Ekim ayı ihracat iklim endeksinde de Ortadoğu’da talebin canlılığını koruduğunu gördük.

Dünyada gelişen siyasi ilişkilerin ticarete, gelişen ticari ilişkilerin siyasete etkilerini hep tecrübe ettik. Siyasi ilişkilerimizin normalleştiği Birleşik Arap Emirlikleri ve Sudi Arabistan’ın 2023 yılında ihracatımıza katalizör etkisi yaptığını gördük. BAE’ne ihracatımız ilk 9 ayda %36,5 ve Suudi Arabistan’a ilk 9 ayda %284 arttı. Yine son aylarda siyasi ilişkilerimizin gelişmeye başladığı Mısır’la olan ihracatımızın Ağustos ayında yaklaşık %21, Eylül’de %18 arttığını görüyoruz.

Tabi şu anda bu bölge için ne söylesek bir şey ifade etmeyecek. İsrail-Hamas savaşının süreci, söylenildiği gibi bölgedeki başka ülkelere sıçrayıp sıçramayacağı önümüzdeki dönemde belirleyici olacak.

Afrika küresel güçlerin ilgilisini çekmeye devam ediyor

Afrika her geçen gün dünya ekonomisi için daha da önemli bir bölge haline geliyor. Zengin yer altı kaynakları, tarıma elverişli arazileri ve genç nüfus oranıyla 21. yüzyılda da küresel güçler için yeniden bir mücadele alanına dönüşüyor. Bölge Çin’den Avrupa’ya, Hindistan’dan ABD’ye küresel güçlerin ilgilisini çekmeye devam ediyor. Çin’in son yıllardaki Afrika Kıtası’na olan ilgisini biliyoruz. Kuşak yol projesiyle Çin’in bölgeye olan ilgisi, etkisi ve yatırımlarını güçlendirdiğini görüyoruz. Çin gün geçtikçe bölgede yüksek değerde altyapı, enerji ve sanayi yatırımları gerçekleştiriyor.

Özellikle G. Afrika, Gana, Zambiya, Kenya, Etiyopya, Mısır, Cibuti, Tanzanya, Zimbabve kuşak yol projesinde önemli bir yere sahip. Fakat özellikle Batı ve dünya kamuoyu Çin’in Afrika ve Asya’da borçlandırma stratejisiyle limanlara, havaalanlarına vs. uzun süreli ‘’el koyması’’ nedeniyle mesafeli yaklaşıyor. Doğruluk payı olsa da Batı’nın duyduğu asıl kaygı Çin’in dünyadaki hegemonyasını güçlendirmesi.
Bölge yabancı yatırımcı konusunda da her geçen yıl gelişme sağlıyor. 2021 yılında bir önceki yıla göre doğrudan yabancı yatırımların %64 oranında arttığını görüyoruz.

Amerika Kıtası’nın hala en büyük tedarikçisi Çin

Amerika Kıtası’nda üretim PMI’ı Meksika ve ABD de eşik değer 50’nin üzerine çıktı. Kanada Mayıs 2020’den bu yana en derin daralmayı görürken, Brezilya iki aydır daralmaya devam etti. IMF "Global Ekonomik Görünüm Raporu"nda ABD’nin 2023 yılı için büyüme tahmini Temmuz ayındaki % 1,8’den %2,1’e, gelecek yıl için büyüme tahmini ise %1’den %1,5’e yükseltildi.

ABD’de önümüzdeki sene seçim senesi, seçim öncesi orada da tabiri caizse popülist bazı ekonomik politikalar uygulanabilir. Tabi ki bu süreçte enflasyonun durumu da önemli olacaktır. Çin’in ilk 6 ayda ABD’ye ihracatı yüzde yirmi yedi azaldı. Fakat hala Çin’in domine ettiği bir pazar. Bunun yanında Hindistan ve Vietnam’dan ithalat 2022 yılında rekor seviyelere ulaştı. Türkiye ölçek olarak bu tüketimi karşılayamasa da bu pazarda da hala önemli fırsatların olduğu kesin.
Bana sorarsanız Amerika kıtasında önümüzdeki zorluklar; ölçek, lojistik, ihracatın finansmanı ve ülke markamızın tanıtımı.

2024’te 2023 gibi flu alanlar yoğun olacak

2023 yılında gerek üretim gerekse ihracat tüm dünyada zayıf bir seyir izliyor. OECD’nin küresel ekonomik görünüm raporunda küresel büyüme hızının 2022 yılındaki %3,3’lük seviyeden 2023 yılında %3 ’e gerileyeceği ön görülüyor. Aynı raporda AB bölgesindeki ekonomik büyüme tahmini %0,9’dan %0,6’ya revize edilirken, Almanya ekonomisinin %2 küçüleceği ve ABD ekonomisinin %2,2 büyüyeceği tahmin edilmekte.

Bunun yanında IMF de son yayınladığı "Global Ekonomik Görünüm Raporu"nda 2023 tahminini %3’te bırakarak değiştirmezken, 2024 küresel büyüme tahminini yüzde 3'ten yüzde 2,9'a düşürdü.
Gördüğünüz üzere küresel ekonomi üzerine, uluslararası kurumların yayınladığı raporlarda farkı görüşler var. Muhtemelen herkesin kendine kerteriz aldığı tahmin ve düşünce setleri var. Tüm bunları toplayıp, çarpıp, böldüğümüzde 2024’de 2023 gibi flu alanların yoğun olacağı bir yıl olacak gibi görünüyor.

Orta Doğu’da yaşanan acı olayların enerji, gıda, küresel ticaret ve jeopolitik açıdan etkilerini zaman gösterecek. Şu an için bunun muhtemel etkileriyle alakalı görüş bildirmeyi doğru bulmuyorum.
IMF’in son yayınladığı raporda ülkemizin 2023 büyüme tahmini yüzde 4'e ve 2024 yılı için büyüme beklentisi yüzde 3'e yükseltildi. Kurum, Temmuz ayındaki tahminlerinde, Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 3 ve gelecek yıl yüzde 2,8 büyüyeceğini öngörmüştü. Yeni ekonomi yönetiminin uyguladığı politikaların gerek ülkemizde gerekse uluslararası arenada karşılık gördüğünü görüyoruz. Yirmi birinci yüzyılda güven, ekmek kadar su kadar temel bir ihtiyaç. Önümüzdeki süreçte toplumun her kesimi için bazı acı reçeteler uygulansa da, daha aydınlık yarınlar için rasyonel politikaları desteklemek gerekecek.

İstanbul Sanayi Odası’na teşekkür

Eleştiri kültürünü önemsiyorum. Yapıcı eleştiriler kadar iyi yapılan işleri de bize ayrılan bu sayfalarda belirtmek gerekiyor sanki. İstanbul Sanayi Odası’nın düzenlediği eğitimleri ve içeriğini beğeni ile takip ediyorum. Türk sanayisinin ihtiyacı olan bu akılcı eğitimler akıl edip düzenledikleri için başta İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’a ve değerli yönetimine bir sanayici ve ihracatçı olarak teşekkür ediyorum.

Kaynak
- Ticaret Bakanlığı
- IMF Global Ekonomik Görünüm
- ISO
- S&P Global

 

Tüm yazılarını göster