KOBİ’lerin Türkiye ekonomisindeki rolü

ELİF ALTINDAĞ ŞENSES elifa@nb.com.tr

Türkiye ekonomisinin dinamik yapısı, büyük ölçüde küçük ve orta ölçekli işletmelere (KOBİ) dayanıyor. Sanayi, ticaret, hizmet ve tarım dahil olmak üzere birçok sektörde faaliyet gösteren KOBİ’ler, toplam işletmelerin yüzde 99’unu oluşturuyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve KOSGEB verilerine göre KOBİ’ler, istihdamın yaklaşık yüzde 70’ini, ihracatın ise yüzde 35’ini sağlıyor. Bu oranlar, KOBİ’lerin ekonomideki ağırlığını açıkça ortaya koyuyor. Ancak 2025 itibarıyla, bu işletmelerin finansmana erişimden dijitalleşmeye, insan kaynağından pazarlama gücüne kadar birçok alanda ciddi sınamalarla karşı karşıya kaldığı görülüyor.

KOBİ’lerin en temel sorunu, ekonomik dalgalanmalardan büyük ölçekli firmalara göre çok daha fazla etkilenmeleri. Yüksek enflasyon, faiz oranlarındaki artış ve döviz kurlarındaki dalgalanma, özellikle ithalata dayalı üretim yapan KOBİ’lerde maliyet baskısını artırdı. 2025 yılında ticari kredi faizlerinin yüzde 55’lere ulaşması, birçok işletmenin yatırım kararlarını ertelemesine, hatta mevcut faaliyetlerini kısıtlamasına neden oldu. Özellikle nakit akışına dayalı çalışan ve teminat sunma kapasitesi sınırlı olan küçük işletmeler, finansman darboğazıyla baş etmekte zorlandı.

Öte yandan dijital dönüşüm süreci, KOBİ’ler için hem büyük bir fırsat hem de risk unsuru olarak öne çıkıyor. Pandemi sonrası hızlanan e-ticaret ve dijital altyapı yatırımları, büyük firmalara rekabet avantajı sağlarken; teknolojik dönüşüme ayak uyduramayan KOBİ’ler rekabet dışında kalma riskiyle karşı karşıya. KOSGEB’in 2025 yılı Dijitalleşme Endeksi’ne göre, KOBİ’lerin yüzde 68’i dijitalleşme sürecinde geri kalmış durumda. Bu durum, hem iç pazarda hem de ihracat potansiyelinde daralmaya yol açıyor.

İhracat açısından bakıldığında KOBİ’lerin daha büyük bir potansiyel taşıdığı görülüyor. Ancak bu potansiyelin etkinleştirilebilmesi için dış ticaret süreçlerinin sadeleştirilmesi, lojistik desteklerin artırılması ve küresel pazarlara girişte danışmanlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması gerekiyor. Özellikle Avrupa Birliği pazarına entegrasyon, yeşil mutabakat uyumu ve sürdürülebilirlik belgeleri gibi konular, KOBİ’lerin gelecekteki ihracat performansını doğrudan etkileyecek yapısal konular olarak ön plana çıkıyor.

KOBİ’lerin Türkiye ekonomisindeki kritik rolü, sadece ekonomik verilerle sınırlı değil. Bu işletmeler aynı zamanda yerel ekonomilerin taşıyıcısı, toplumsal istihdamın güvencesi ve girişimcilik kültürünün omurgası konumunda. Kadın girişimciliği, aile işletmeleri, bölgesel kalkınma ve mesleki eğitim gibi alanlarda KOBİ’lerin önemi her geçen gün artıyor. Ancak bu önemin sürdürülebilir olması, kamu politikalarının hedef odaklı ve kapsayıcı olmasına bağlı.

2025 itibarıyla KOBİ’ler için uygulanmakta olan destekler arasında faizsiz kredi imkanları, dijital dönüşüm hibeleri, iş geliştirme eğitimleri ve ihracat teşvikleri bulunuyor. Ancak bu desteklerin daha şeffaf, erişilebilir ve sonuç odaklı hale getirilmesi gerektiği yönünde hem sivil toplumun hem de iş dünyasının ortak bir görüşü var.

Türkiye’nin ekonomik büyümesini tabana yayması, bölgesel gelişmişlik farklarını azaltması ve yenilikçi girişimleri teşvik etmesi için KOBİ’lere yatırım yapmak bir tercihten çok zorunluluk. Finansal dayanıklılığın artırılması, dijitalleşmenin hızlandırılması ve insan kaynağının güçlendirilmesi, KOBİ’lerin krizlere dirençli ve geleceğe uyumlu hale gelmesini sağlayacak temel eksenler olacak.

Tüm yazılarını göster