Sahte fatura!

Ali ASLANKAYA

E. Defterdar

Şimdiye kadar kaçanı yakalayabildik mi? Yakaladıysak doğru kişileri mi yakaladık?

Çok fazla meraklandırmadan hemen söyleyeyim, bahsettiğimiz kişiler naylon fatura düzenleyicileri. Bunlar kendi arasında üçe ayrılıyor:

  1. Organize bir şekilde naylon fatura düzenleyicileri,

  2. Ferdi bazda bu işe karar verenler,

  3. "Elimde fazlalık var" diye düşünüp, stoklarını eritmek maksadıyla bu işe tevessül edenler.

Bu işin peşinden çok koşup oldukça kafa yoran biri olarak şunu söyleyebilirim: Bugüne kadar uyguladığımız yöntemlerin çoğu kalıcı olmayıp sadece kaçağı kovalamaktan ibaret olduğunu söyleyebilirim.

Peki yakaladık mı? İkinci ve üçüncü sırada belirttiğim gruplar içerisinde olanlardan önemli kısmını evet, yakaladık. Peki, birinci sırada belirttiğim organize şekilde bu işi yapanlarda durum ne? Sorunun cevabı ise maalesef çoğunu yakalayamadık. Çünkü onlar bizden hep daha hızlı koştular. Başkaları adına mükellefiyet açtılar, sonra biz de “yakaladık” diye sevindiğimiz kişilerin çok sonradan anladık ki, bu kişiler “garip gurabadan” oluşan zavallılardı. Devasa borç içerisinde şahıslar bırakılarak hep kayıplara karıştılar.

Vergi İnceleme Raporuna bağlı olarak tahakkuk eden bu alacaklar da Vergi Dairelerimiz üzerinde “fiktif” dediğimiz tahsili imkânsız alacak olarak kaldılar ve kalmaya da devam ediyorlar. Peki, bu çok mu fazla diye yine bir soru yöneltecek olursak, bilhassa İstanbul ve Ankara gibi iki büyük şehrimizde yer alan bazı vergi dairelerimizin alacak stokunun çok önemli bir kısmını oluşturuyor. Dairelerimizin üzerinde çok ciddi bir kambur durumdalar maalesef. Tabii başka illerimizde de bu duruma rastlayabiliyoruz maalesef.

Peki, biz hiç mi bir şey yapmadık? Tabii ki yaptık. Vergi Usul Kanunu’na 153/A ve 160/A gibi çok önemli iki madde ekledik. Bu düzenlemeler devrim niteliğinde çok güçlü iki maddeden oluşuyor. Bu düzenlemelerde katkısı olan herkesi kutluyorum.

VUK 153/A maddesi münhasıran sahte fatura düzenlemek maksadıyla kurulan veya faaliyetine devam eden mükelleflerle ilgili resen terk işlemini düzenleyen, 160/A ise tedbiren önceden idareyi uyaran ve teminat ve sonrasında resen terk müessesesini düzenleyen maddedir.

Tabii bir de bunun yanında ikincil ve diğer mevzuat düzenlemeleri de tabii ki var.

Peki, var da ne oldu? Kaçanı durdurabildik mi, ya da hiç kaçmasına müsaade etmeden elense yapabildik mi? Şimdilik çok üzgünüm, hayır.

Peki, yapılamaz mı? Çok kolay, hem de çok kolay. Peki, nasıl?

  1. Mükellefiyet başlangıcı tam kontrol sistemi içerisinde yapılmalıdır. Şimdi hemen birileri “Biz şirket kurmayı kolaylaştırıyoruz, sen neden bahsediyorsun?” dediğini duyar gibiyim. Değerli dostlar, mükellefiyet çok önemli bir hukuksal iş, oluş ve eylem bütünüdür. Bunun üzerinde çok konuşabiliriz. Gerekmesi halinde teminat mekanizması aşamalı olarak devreye alınmalıdır.

  2. Mükellefiyet açılışında, işletme kapasitesi, çalışan durumu, faaliyet yapısı vb. bir sürü kriter dikkate alınarak işletmenin düzenleyeceği faturaya limit belirlenmelidir. Örneğin, yeni kurulmuş bir işletmeye bolca rakamdan oluşan fatura kesilmesinin önüne geçilmelidir. Çok önceleri faturası biten vatandaşlar vergi dairesine gider, yeni fatura bastırmak için müracaat ederlerdi. Vergi Dairesi yetkilileri de bir yoklama memuru gönderir, tabiri caizse “Git bakalım bu arkadaş ne iş yapıyor, ne çabuk bitirdi bu faturayı?” diye bir ön kontrol yapılırdı. Buna benzer bir şekilde kendisi hakkında limit belirlenen mükellefin, limit artırım talebi Vergi Dairesi tarafından yeniden değerlendirilerek Müdürümüz tarafından bir olur ile kesin kararı verilebilmelidir. Bu durum yanlış iş yapanları ürkütecek, doğru iş yapanları ise cesaretlendirecektir.

  3. Katma Değer Vergisi mantığına uygun oran dağılımı yapılmalıdır. Yani her ay KDV yükü altında kalan sektörlere aynı oranda alım ve satım mekanizması getirilmelidir. Örneğin, yeme-içme sektörü bunlardan biridir. Yüzde birden alıp yüzde ondan satış, bu sektörü ciddi anlamda KDV yükünün altında bırakmaktadır. Bu yük altından kaçmak isteyen bazı insanları yanlış yöne sevk etmemeliyiz. Alımdaki yüzde bir gerekçesi günümüze çok uyan bir gerekçe değildir. Bu durumu mutlaka istişare etmeliyiz. Kaygı sonucu oluşan fiyat artışlarıyla enflasyona dahi sebep olan bu durumu kesinlikle ortadan kaldırmalıyız.

  4. Var olan kanun maddelerine ilave olarak yeni düzenlemeler yapılmalıdır. Yapılan düzenlemeleri çok doğru bulmakla beraber “evet” ama “yetmez” diyoruz.

Sahte fatura, piyasa dengesini alt üst eden bir uygulamadır. İade mekanizmasını çıkmaza sürükleyen bir olaydır. Rekabet koşullarına büyük zarar veren, devleti çok fazla zarara uğratan bir suçtur.

Yapılan gözlemlere göre, bu durumdan aslında yükten kaçmak için hasbelkader fatura alanlar da çok rahatsız.

Ne yapıp edelim, bu duruma geçmişte çok fazla kafa yoran biri olarak gelin bu işe bir nokta koyalım.

Öyle bir Katma Değer Vergisi oran mekanizması geliştirelim ki buna kimse tevessül bile etmesin. Ceza konusuna gelince, o zaten tartışmasız bir şekilde en ağır bir şekilde cezalandırılısın.

Vesselam...

Tüm yazılarını göster