Tavşan deliği göründü!

Ekin Al Yeni Bir Ekonomi

Alice Harikalar Diyarında. Beyaz tavşan görünür, elinde bir saat zamanı işaret eder ve koşmaya başlar. “Geç kaldım, çok geç kaldım. Vakit yok, çok geç kaldım!” Bugünden içinden geçtiğimiz günlerde tam olarak bu durumdayız; vakit yok, çok geç kaldık.           

Yeni bir ekonomiyi tartıştığımız bu köşede belki de biraz eski ekonominin yarattıklarına daha fazla odaklanmak gerek. “Yeni bir ekonomi nasıl tasarlanır?” sorusundan önce belki de sormamız gereken “Ekonomi yaşamı yok edebilir mi veya ekonomi bir coğrafyayı kaybetmemize neden olabilir mi?” Geçtiğimiz son 500 yılda yaratılan ve bir şekilde aksinin mümkün olmadığına inandırılan ekonomik hikaye, bu sorulara kocaman bir evet cevabını verdi. Bugünün iş modelleri, devlet ve özel sektör hamleleri aslında her adımımızı çevreleyen ekonomik düzen yaşamı yok etti ve bu gezegenin her bir yanında pek çok coğrafyayı kaybetmemize neden oldu. Yıllar önce bir röportajında “Lüferi kaybetmek bütün bu coğrafyayı kaybetmek” demişti Defne Koryürek. O günden beri düşünüyorum: Bir coğrafya nasıl kaybedilir? Her gün üstünden geçtiğimiz kara parçasını veya karşı karşıya geldiğimiz denizi kaybedebilir miyiz? Sahiden bir coğrafyayı kaybetmek mümkün mü? Örneğin, benim içinde bulunduğum Marmara’yı İstanbul’u şöyle bir ele alalım.            

Işıltılı caddelerden, koca binalardan, mekansal adaletsizliklerle sadece bir grubun kendini var edebildiği zenginlikle örülü kentsel alanlarımızdan şöyle bir dışarı çıkalım. İstanbul’u ele alalım ve İstanbul’da yola koyulalım. Şöyle bir denize doğru yürüyelim. Siz hiç ölü bir deniz gördünüz mü? Sahi, bir deniz ölür mü? Bugün İstanbul’da yokuş aşağı kaptırıp da yüzünüzü döndüğünüzde sizi karşılayan deniz aslında öldü. Bugün belki müsilajı görmüyoruz, ama yaşamı var edemeyen yok edilmiş bir ekosisteme bakıyoruz. Onlarca çeşit canlıya ev sahipliği yapan Marmara’da bugün pek çok tür artık yok. Kirlilik, asitlenme, oksijen seviyeleri ve pek çok çevresel sorunla koca bir yaşamı kucaklayan deniz artık yok. Denizin portresi tamamıyla değişti. Şöyle geçmişten ve bugünden bir kare alsak, örneğin Sait Faik’in baktığı denize bakamadığımız kesin. Bugün o karede yaşamı değil, gırgırla avlanmayı, atık krizini, yönetim ve denetim mekanizmalarının yetersizliğini ve büyüme hırsıyla sarılmış ekonominin yok ettiği bir denizden başka bir şey göremiyoruz.        

Sonraları biraz yukarı doğru çıkalım, ormanlara doğru. Yok edilen kuzey ormanları ve barındırdığı tüm yaşam. Üstelik, belki de kuzey ormanlarına kadar gitmeye gerek yok. Betona, inşaata dayalı büyümeye teslim edilmiş, yeşilin; inşaat firmalarının kartelasından başka bir yerde görülmediği bir kent kalmış geriye. Deprem alanları yok edilmiş, tüm ormanlar yerini içinde orman ve yeşil geçen yüksek duvarlı sitelere bırakmış bir kent, bir coğrafya.          

Sonra biraz da ara sokaklara girmek gerek. Mekansal adaletsizliklerle yerinden edilen, güvencesizleştirilen insanların olduğu, suçla sarmalanan hepimizin korkutulduğu adı geçince yüzlerimizin değiştiği semtlere. Artan yoksulluk, kronikleşen açlık, umutsuzluk ve adım adım adaletin derinleştiği, gittikçe ayrıştığımız bir coğrafya. Sonra yürümeye devam edelim. Tek amacı finansal büyüme olan ve bu amacı ona en çok veren inşaat sektörü ile kol kola yürüyen bir kent ekonomisinde kültürün ayak izlerini görüyor musunuz? Ticarileşmeyen veya korunabilen kültür kaldı mı? Yüzyıllardır bin bir yaşama, medeniyete, inanca ev sahipliği yapan bu coğrafyada kültürün izi kaldı mı?        

Bir coğrafya nasıl mı kaybedilir, işte tam da böyle. Büyük bir sistemsel yıkımla. Çevresel ekosistemiyle, doğasıyla, kentsel planlamasıyla, sosyal yapılanmasıyla, refahının dağılımıyla, kültürüyle, tarihiyle satılan müşterekleriyle betonun altına gömülerek sadece finansal büyüme için bir coğrafya tam da böyle kaybedilir. Tek nihai hedefi büyüme olan bir ekonomide coğrafyayı korumak için tam da tavşanın dediği gibi geç kaldık, vakit çok çok geç kaldı.        

Peki ya geç kaldı diye Alice o tavşan deliğine hiç atlamasaydı, bu şahane hikayeyi hiç okuyamazdık. Tıpkı bugün bir delilik yapıp yeni ekonomiye ilk geçenlerden olmazsak, yaşamın hikayesinin var olamayacağı gibi. Normal şartlarda hiç kimse bir tavşan deliğine atlamayı önermez, öyle değil mi? Çünkü bize bunun aksinin hikayesi anlatılmıştır. Tıpkı yeni ekonomide büyümemenin sonumuz olacağının anlatıldığı gibi. Artık yeni hikaye deliğin içinde, Alice Harikalar diyarında yeni ekonomi ekseninde yazılıyor ve biz şimdiden geç kaldık, çok geç kaldık! Tavşan deliği göründü, ilk atlayanlardan olmaya var mısınız?

Tüm yazılarını göster