Yeni bir toplum sözleşmesi için son şans

Ekin Al Yeni Bir Ekonomi

Jean-Jacques Rousseau’nun Toplum Sözleşmesi Kitabında şöyle yazar: “Tarihte ilk kez bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip ‘Burası benimdir’ diyen ve buna inanacak kadar saf olan insanlar bulabilen ilk insan, uygar toplumun ilk kurucusu oldu. O zaman biri çıkıp, çitleri söküp atacak ya da hendeği dolduracak, sonra da insanlara ‘Sakın dinlemeyin bu sahtekârı. Meyveler herkesindir. Toprak hiç kimsenin değildir. Ve bunu unutursanız mahvolursunuz’ diye haykırsaydı, işte o adam, insan türünü, nice suçlardan, nice savaşlardan, nice cinayetlerden kurtaracaktı.” O toprak parçasının etrafının sarılmasından çok zaman geçti ve bu durum insanlığın kabulleri arasına girdi. Kuşkusuz geçmişine hiç benzemeyen daha önce kimsenin bir deneyimi olmadığı çok başka çok yeni bir döneme giriyoruz ama büyük kırılma anları bazı benzerlikler gösteriyor. Tıpkı Rousseau’nun dediği gibi “eğer biri çıkıp haykırsaydı” diyeceğimiz yani tam da şu an birinin çıkıp bir şeyleri haykırması gereken bir dönemdeyiz. Bu sefer sebebi ise etrafı çitle çevrilen ve bu benimdir denen yapay zeka… Uzun süredir yeni bir ekonomi savunucuları için umut vadeden bir gelişme olarak sermaye ve kazanç tekellerin elinden bir nebze de olsun başka bir yöne akabiliyordu. Yaratıcılar ve daha “farklı” topluluklar için yeni bir parasal akışın ayak sesleri doğmaya başlamıştı. Ancak yapay zekanın yükselişi, tekno otokrasi ile birlikte bazı şeyler geri mi tepecek? Dürüst olmak gerekirse bu sorunun peşinden yapay zeka tartışmalarına bakıyorum ve geri döndürülmesi imkansız bir tekelleşme ile birlikte gelişen yapay zekanın ne kadar korkutucu olabildiğine dair durdurulmaz bir endişe yaşıyorum. Yapay zeka ile yeni bir gelecek doğuyor ve bu gelecek en çok parası olan, yapay zekayı elinde tutan birkaç kişinin etrafında toplanıyor, yani sermaye yeniden sadece belirli bir grupta hızla geri döndürülemeyecek şekilde birikiyor. Bunun en büyük risklerinden biri hala milyonlarca insanın, topluluğun elektriğe ve internete erişemediği bir dünyada yapay zeka devriminin demokratikleşmesinin imkansızlığı. Belirli ülkelerde belirli sermayenin elinde yeni geleceği kontrol edecek koca bir güç birikiyor. Algoritmaların, kararların, sermayenin tek elde toplandığı büyük bir güç. Üstelik bu sadece yeni bir ekonomi perspektifi için değil dünyaya ülkelerin ekonomik büyümesi üzerinden bakanlar için de bir risk faktörü çünkü inovasyonun, gelişimin önü kesiliyor.

Büyük tehlike kapıda

UCL Yenilik ve Kamu Yararları Enstitüsü'nden Cecilia Rikap “Antitröst Politikası ve Yapay Zeka” yazısında gelişen büyük tehlikeyi anlatıyor. Bulut devleri (Microsoft, Google, Amazon), yapay zeka bilgisini ve yenilik ağlarını kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirerek tüm teknoloji ekosistemini planlıyor. İlk bakışta bağımsız gibi görünen pek çok start-up, aslında bu büyük teknoloji firmalarının hakim olduğu işleyişin bir parçası. Büyük teknoloji şirketleri, yalnızca doğrudan satın almalarla değil, aynı zamanda girişim sermayesi yatırımları, stratejik ortaklıklar ve altyapı bağımlılığı gibi mekanizmalarla da ekosistemi kontrol ediyor. Özellikle yapay zeka alanında bulut sağlayıcılarının sağladığı bilişim gücü, veri ve finansman, start-up’ların bu devlerin sistemlerine entegre olmasını kaçınılmaz hale getiriyor. Ayrıca, bu şirketler rekabet otoritelerinin radarından kaçabilmek için rakip gibi görünen firmalara da yatırım yaparak piyasa hakimiyetlerini daha da pekiştiriyor. Tüm bu süreçler, yeniliğin merkezde birkaç dev firmanın elinde toplandığı, çevrede ise sürekli değişen ve bağımlı küçük oyuncuların olduğu bir sistem yaratıyor. Üstelik pek çoğumuzun hayal bile edemediği anlaması ve anlamlandırması gittikçe zorlaşan bir yapay zeka dalgasında olup biten bu süreçte tehlike kapıyı çalıyor. Ben bir teknolist değilim ancak yeni ekonomik paradigmaların toplumsallığına önem veren biri olarak bu konuda gerçekten endişelenmemiz gerektiğini biliyorum. Tüm dünya krizleri gittikçe demokrasinin yokluğundan doğan ve demokrasiyi yok eden bir çembere hapsolurken yeni dünyanın temel yapı taşı olan yapay zekanın demokratikleşemeyecek olması beraberinde tüm yeni ve adil bir sistem tasarımını çok daha zor bir yola sokacak. İnovasyonun ve yeniliğin sadece belirli bir grubun elinde toplandığı ve devletlerin bu gruplarla çıkarsal ilişkiler kurduğu bir gelecekte adaletten, sürdürülebilirlikten ve etkiden söz etmek hiç olmadığı kadar zor olacak. Bugün yeni bir ekonomiye giden yola her zamankinden daha bütüncül bakmamız gerekiyor. Dağıtıcı bir ekonomi sadece gelirin yada paranın değil yaşamı var eden yaşamda var olan her kavramın adil bir dağılımından geliyor. Yapay zeka araçları arasında hızlı bir rekabet varken bu rekabetten adil bir dağıtımı nasıl çıkaracağımıza odaklanmalıyız. Yeni bir ekonomide yeni bir yapay zeka ekosisteminin yollarını aramalıyız.

Tüm yazılarını göster