Türkiye’de artan maliyetler, tarım sektöründe engel teşkil ediyor

VOA Türkçe'nin haberine göre Türkiye’de yılın en erkenci kirazının yetiştiği İzmir’in Kemalpaşa ilçesine bağlı Bağyurdu köyünde, kiraz hasadı bütün hızıyla sürüyor. Ancak üreticiler yüksek maliyetler karşısında hasat ettikleri kirazlardan para kazanamadıklarını söylüyor.

Haber Merkezi |

28 yaşındaki genç çiftçi Nevzat Çimen, bir yıl boyunca gözü gibi baktığı kirazlarını satmaktan vazgeçip döktü. Çimen’in kirazlarını dökerken “Bugün Bağyurdu’nda ikinci kiraz 20 lira, birinci kiraz 70 lira, işçi yevmiyesi 800 lira, gübre olmuş 1.000 lira, mazot 45 lira. Bu iş kurtarmıyor, kurtarmıyor kardeşim” sözleriyle çektiği video, sosyal medyada gündem oldu.

“60 liraya sattığımız kiraz İstanbul’da 400 lira”

Düşük alım fiyatı yüzünden maliyetlerini kurtaramadıklarını söyleyen Çimen’e göre esas kazanan, ürünleri tarladan marketlere ulaştıran aracılar. VOA Türkçe’ye konuşan Çimen, “Biz burada üretici olarak 60-70 liraya kiraz satıyoruz. İstanbul’da 400 lira, Muğla’da 500 lira, Ankara’da 400 lira. E peki kim kazanıyor bu parayı? Bu kiraz buradan gidesiye kadar üstüne ne kadar maliyet biniyor ki? Bu piyasanın denetlenmesini istiyoruz biz. Üretici kazanmıyor, ortada bir aracı var” dedi.

Çimen, “O gün kirazımı pazara çıkardım, sanki adamla dalga geçer gibi ’20 lira, 21 lira’ fiyat verdiler. Bu fiyatlar beni kurtarmaz. Ben de tepkimi dile getirmek için bu kirazları döktüm, hayvan haşat yesin, uşur (mahsulün zekatı) olsun diye döktüm” ifadelerini kullandı.

Pazarlıklar sonuçsuz kalıyor

Türkiye’nin en önemli kiraz üretim merkezlerinden olan Kemalpaşa’da yetişen kiraz, kalitesi ve fiyatıyla iç pazarda rağbet görüyor. Büyük kısmı ihracata dönük olarak üretilen ilçenin kirazına dış pazarda en çok talep ise Avrupa ve Rusya’dan. Ancak bu yıl rekoltenin önceki yıllara göre düşmesinden mutsuz olan üreticiler aynı zamanda yüksek maliyetlere rağmen kiraz satış fiyatının geçen yılın altında kaldığını söylüyor.

Yetiştirilmesi ve bakımı yoğun emek isteyen kiraz, hasat zamanı geldiğinde dallardan tek tek elle toplanıyor. Bahçelerde ilk ayıklamadan geçirilerek boylarına, renklerine, kalitelerine göre farklı kasalara konuyor. Sonra hiç bekletilmeden motosikletlerle köy merkezindeki alım yerlerine götürülüyor.

Ürünün kalitesine göre fiyatlar da alıcılar da değişiyor. En ucuz ürünleri pazarcılar alıyor. En pahalılar ise süpermarket zincirlerine ya da ihracata çalışan tüccarlar tarafından alınıyor. Pazarlıklar motosiklet üzerinden yapılıyor. Eğer alıcı ile satıcı anlaşırsa, motosikletler boşalan kasalarla tekrar bahçelere dönüyor. Ancak bugünlerde alıcılarla üreticilerin eli bir türlü kavuşmuyor.

“Rekolte düştü, maliyetler arttı, kiraz fiyatı azaldı”

Üreticilerin şikayet ettiği girdi maliyetlerindeki artış hız kesmiyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Mart ayında tarımda üretici fiyat endeksi yıllık bazda yüzde 61,8 oldu. Aylık bazdaysa yüzde 5,5 arttı.

Kemalpaşa Ziraat Odası Başkanı Bülent Oray, girdi maliyetlerindeki artışı geçen yıla göre şöyle kıyasladı: “Geçen yıl 15-16 (lira) seviyelerinde olan mazot bugün 42-43 lira. 300 liraya aldığımız gübre 1200-1300 lira seviyelerinde. Geçen yıl sadece toplama maliyeti, gündelik yevmiyecinin ücreti 350 liraydı, bugün 700-800 lira. Bu yıl rekolte olarak da baktığımızda yüzde 30-40’a yakın bir rekolte eksikliğimiz vardı sezon öncesinde. Ama kalite ve fiyatlarla açığın kapatılacağı düşüncesi vardı. Ama şu anda, geçen sene 70-80 liraya sattığımız kiraz bu sene 50 lira seviyelerinde”

“Üreticiyle tüketici arasındaki makas kapanmalı”

Çiftçiler ürünlerinin para etmediğini söylese de raflardaki etiketler zamlanmaya devam ediyor. Nisan ayında, Birleşmiş Milletler verilerine göre dünyada gıda fiyatları geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7,4 gerilerken, TÜİK verilerine göre Türkiye’de yıllık olarak yüzde 68,5 arttı.

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Oray, “Üreticiyle tüketici arasındaki makası biz daraltamadığımız sürece üretici bu işlerden para kazanmaz, tüketicinin de bu ürünleri elde edebilmek için yüksek fiyatlarla vermesi gerekir” dedi.

Oray, “Aracılar kazanıyor. Bunu görmek çok zor bir şey değil. Üretici traktörünü değiştirmiş taksiti gelmiş, kredi çekmiş, ödeyecek parası yok. Tüccar, ihracatçı her sene altındaki arabayı değiştiriyor” diye konuştu.

“Kemalpaşa’da bu sene kiraz üretiminden çıkan çok üretici olur”

Oray’ın aktardığı bilgilere göre, İzmir Türkiye’deki kiraz üretiminin yüzde 12’sini karşılıyor. İzmir’deki üretimin yüzde 85’i ise Kemalpaşa’da yapılıyor. İlçede odaya kayıtlı 232 bin dekar üretim alanının 86 bin dekarında kiraz üretiliyor. Bunun yanısıra zeytin, kayısı ve şeftali üretimi de var.

Oray, ilçede kiraz üretiminde yaşanan sıkıntıların ciddi sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekerek, “Kemalpaşa’da bu sene kiraz üretiminden çıkan çok üretici olur. Arazisini satan da çok üretici olur. İç Anadolu’daki gibi öyle yüzlerce dekar bir alanda üretim alanı yok burada. Kemalpaşa’nın arazi ortalaması 17,5 dönüm; 17 bin 500 metrekare. 2-3 dönümlük arazi sayısı fazla. Bu insanın kalkıp da ‘arazinin yarısına şunu yapayım, yarısına bunu yapayım’ deme şansı yok. Zaten en fazla 5 bin metrekare topu topu bir arazi. Böyle olunca kirazdan para kazanıyorsa bahçesine bakıyor ama kazanamayınca nereye kadar gidecek? En son bu arazi elden çıkıyor” dedi.

13 yılda sigortalı çiftçi sayısı yüzde 60 azaldı

Tarımda sıkıntı yaşayanlar yalnızca Kemalpaşalı üreticiler değil. Türkiye genelinde çiftçiler üretimden vazgeçiyor. Hem çiftçi sayısı azalıyor hem de tarım alanları daralıyor.

VOA Türkçe’ye değerlendirmede bulunan Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Dr. Hakan Çakıcı, “Çiftçi mutsuz. Tüketici olarak bizler mutsuzuz. Tarım sektörünün her alanında çalışan herkes mutsuz açıkçası. Tarım ve gıda, eğitim, sağlık gibi aslında kâr amacı güdülen sektörler olmamalı. O yüzden daha kamucu, halkı koruyan, üreticiyi koruyan politikalar geliştirilmesi lazım. Geçmiş dönemde 1980’den sonra ithal ürünlere yönelip kendi üretimimizi gözardı ettik. Üretim planlaması yapmadık. ‘Paramız var ki satın alıyoruz’ gibi çok yanlış söylemlere girdik” dedi.

Türkiye’de son 13 yılda BAĞ-KUR sigortalı çiftçi sayısı yüzde 60 azalmış durumda. 2011’de 1 milyon 121 bin 777 olan sigortalı çiftçi sayısı her yıl azalarak 2024 Şubat ayı itibarıyla 437 bin 761’e düştü. 1990 yılında 27 milyon 856 bin hektar olan tarım alanlarıysa, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın en son 2022’de açıkladığı veriye göre 23 milyon 865 bin hektara geriledi. Aradan geçen 32 yılda tarım alanlarının yüzde 14’ü kayboldu.

“Yeni bir hal yasasıyla ilgili çalışma yapılması lazım”

Uzmanlara göre tarımdan uzaklaşmanın durdurulması için, üretim maliyetlerinin düşürülmesinin yanısıra tarladan sofraya uzanan zincirin de kontrol edilmesi gerekiyor.

Çakıcı, “Her aracı kendi ekonomik standartlarını korumak için belli bir kâr marjı eklediği zaman o ürünün üzerine katlanarak beş katı, on katı çok yüksek rakamlara ulaşmış oluyor. Aracı sayısı değişebiliyor. Hali var, halcisi var, komisyoncusu var, bunların düzenlenmesi lazım. Yeni bir hal yasasıyla ilgili çalışma yapılması lazım” dedi.

“Rahmetli dedemizin kemiklerini sızlatmak istemiyoruz”

Bağyurdu’nda yaşayan genç çiftçi Nevzat Çimen de Türkiye’deki pek çok üretici gibi çiftçiliği terketmeyi düşünenlerden. Ama dedesinden kalan bahçesini satmaya da vicdanı el vermiyor.

Devletin üreticilere el uzatmasını bekleyen Çimen şunları söyledi:

“Bağyurdu’nda dört beş yerden biri satılık. Rahmetli dedemizin kemiklerini sızlatmak istemiyoruz. Tek düşüncemiz bu. Şu çiftçilik bizim üstümüzde devam etsin. Ama bu iş en sonunda çıkmaza gidiyor. Yüzde 70 satılacak gibi. İlk defa bu yıl aklımdan geçirdim, satayım, sigortalı bir işe gireyim, en kötü 17-18 bin lira maaşla çalışayım. Hiç olmazsa sigortam ödensin, haftada bir gün tatilim olsun.”

Aslan derbide yıkıldı: Şampiyon son haftaya kaldı! Ayhan Bora Kaplan soruşturmasında kritik gelişme: 7 şüpheli tutuklandı Depremzedelere kurayla verilen TOKİ evleri, 25 bin TL'den kiralanıyor Havalar önce ısınıp sonra soğuyacak Akaryakıt fiyatları güncellendi: 19 Mayıs benzin, mazot, LPG fiyatları Yapay zekanın babasından korkutan senaryo