Borsa, altın, faiz, tahvil, fon... İşte kasım ayı senaryoları! Uzmanlar değerlendirdi
2025 yılının sonuna doğru yaklaşırken, piyasalarda da yıl sonu ve yeni yıl tahminleri çokca konuşulmaya başlandı. Peki, borsa, altın, faiz, tahvil, fon piyasalarında kasım ayı, yıl sonu ve yeni yıl beklentileri neler? İşte uzman isimlerden yatırımcılara ipuçları...
ŞENAY ZEREN |Şenay ZEREN
Yurt içi ve yurt dışı piyasalar hareketli bir ayı geride bırakırken, yeni aya nispeten yeşil ekranlarla başlandı.
Ekim ayı içinde 10 bin puan sınırına kadar gerileyen Borsa İstanbul, ay sonuna doğru siyasi riskin azalmasıyla hızlı yükseldi ve hacim rekorunu kırdı. Borsa, kasım ayının ilk işlem gününde ise rüzgarı arkasında tutmaya devam ederken, 11.150 puanın üzerine kadar çıktı. Dünkü işlemlerde ise, daha çok negatif tarafta hareket etti.
1979 petrol krizinden bu yana en güçlü yıllık performansını sergileyen ons altın, ekim ayının ikinci yarısında teknik düzeltmeye girdi ve sert geriledi. ABD Merkez Bankası'nın (Fed) aralık ayında faiz indirim ihtimalinin azalması ve ABD-Çin arasındaki ticaret gerilimlerinin hafiflemesi bugünlerde altına olan talebi sınırlayan öncelikli gelişmeler olarak öne çıkarken, altın fiyatlarında negatif seyir sürüyor.
Fon piyasasına baktığımızda, serbest fonlar ile kıymetli madenler fonları birincilik için yarışıyor.
Öte yandan, mevduat faizi getirisinden yatırımcı vazgeçmiş değil.
Tahvil piyasası da son haftalarda hareketlendi ve para politikasına ilişkin sinyaller bu piyasadan okunmaya çalışılıyor.
Peki, borsa, altın, faiz, tahvil, fon piyasalarında kasım ayı, yıl sonu ve yeni yıl beklentileri neler? İşte uzman isimlerden yatırımcılara ipuçları...
Borsa yılı hangi seviyelerden tamamlayabilir?
Eral Karayazıcı - Inveo Portföy Fon Yönetim Müdürü
2024 yılını 278 dolar seviyesinde tamamlayan Borsa İstanbul, halen sene başına göre yüzde 6 iskontolu işlem görüyor. Dünya borsaları bu yıl güçlü değer artışlarına imza atarken, Borsa İstanbul’un yaşadığı negatif ayrışma önemli ölçüde politik desibel ve belirsizliklerden kaynaklanıyor. Yıl sonuna kadar olan kesitte oyun değiştirici bir faktör değişikliği gerçekleşmez ve borsa kendi dinamikleri ile hareket ederse, ben yukarı yönlü hareketin 275 dolara kadar (yaklaşık 11.500) sürme ihtimalini yüksek buluyor; 290 doların (güncel kurla 12.200) test edilmesinin de mümkün olduğunu düşünüyorum.
290-300 dolar hattı güçlü bir direnç ve her ne kadar Çin seddi değilse de en azından kısa vadede aşılması kolay gözükmüyor. Geride kalan 3 yılın ağırlıklı seyahat parkuru olan ve önümüzdeki asgari birkaç çeyrek boyunca da geçerli olabileceğe benzeyen, 250-300 hattının üst bölgesi olan bu seviyenin test edilmesi durumunda, riskten kaçınmak isteyen yatırımcıların satış ordinoları aktive olabilir.
Bununla birlikte borsanın getiri potansiyeli nedir sorusuna yanıt arar ve önümüzdeki 12 ay hangi seviyeye kadar yükselebilir dersek; ben BIST’in 320 doları da test edebileceği görüşündeyim. Aşağı yönlü hareketlerde, 255 dolara (10.700) yakın 240 dolar güçlü ve 225 dolar çok güçlü destekler konumunda.
Teknik analize önem verip güçlü kayıplardan korunmak için stop loss yöntemini uygulayanlar için, yakın vadeli ortalama değerlerin kümelendiği 255 dolar kritik bir seviye. Önümüzdeki gün ve haftalarda bu destek aşağı kırılırsa geçici bir med cezir olarak kalacaksa da, 240 ve 225 dolar destekleri radara girebilir ki, bu senaryo varlıklar içinde hisse senedi ağırlığı yükseltmek için bence anlamlı bir fırsat olarak değerlendirilebilir.
Altında 4000 dolar kritik sınır
Arda Coşar - Ahlatcı Yatırım Hazine Müdürü
2024 yıl başında 2.064 dolar altın 1 yıl içinde yüzde 27 değer kazanarak 2.623 dolara yükselirken, yine 2025 yıl başından bu yana yüzde 55 değer kazandı. Altın son 3 yılda olumlu performans gösterirken, özellikle 2025 yılında abartılı bulunabilecek bir yükselişle en çok getiri sağlayan geleneksel yatırım ürünlerinden biri oldu. Hatta bir süredir altının abartılı fiyatlanan bir hisse senedi gibi fiyatlandığını da söylemek mümkün.
ABD enflasyonun gerilemesi, istihdamda yaşanan yavaşlamanın ardından Fed’in faiz indirim sürecini başlatması, bu sene 2 adet daha ayrıca 2026 yılında da 2-3 adet faiz indirim beklentisi, sık sık yükselen jeopolitik riskler, başta ABD-Çin olmak üzere küresel bazda görülen ticaret savaşı, Trump yönetimin hem piyasalara hem de dış politika ve riskler açısından oluşturduğu belirsizlikler, ABD ve müttefikler arasındaki ilişkiler ve müttefikliğin sorgulanması, ABD dolarına olan güvenin zayıflamaya başlaması ve dolardan altın tarafına geçiş, merkez bankası ve fon alımları altında bu sene gördüğümüz yükselişin ana motorları. Ancak özellikle Trump yönetimin getirdiği belirsizlik ve dolara olan güvenin sorgulanması en önemli unsur. Şu an net olmamakla beraber altının bu ölçüde ve hızda yükselmesi, finansal sistemde paradigma değişikliğine işaret ediyor olabilir. Ancak bunu söylemek için daha erken; küresel piyasalarda hala egemen para birimi dolardır.
Teknik açıdan altını yorumlamak zor olmakla beraber 4.400 dolara yaklaşan ve bu seviyeyi kıramayıp bir miktar geri dönen bir altın var. Hızlı bir yükseliş kaydettiği için, olası düzeltmelere şahit olabiliriz. Şu an 4.000-4.200 dolar banında dalgalanan altın, eğer 4.000 doların aşağısına gelir ve en az bir kapanış olursa altında 3.800-3.700 dolar bandına kadar düzeltmeye şahit olabiliriz. Ancak her halükarda altın fiyatının mevcut koşullar içinde çok volatil ve abartılı fiyatlandığını düşünüyorum.
Yılın ilk 10 ayında hangi fon türleri gözde oldu?
Hakan Erdoğan - Hedef Portföy Genel Müdür Yardımcısı
2025 yılı, yatırım dünyasında ‘denge, disiplin ve çeşitliliğin’ yeniden sahneye çıktığı bir dönem olarak öne çıkıyor. Yılın ilk 7 ayında, enflasyonist baskılara rağmen portföylerini doğru şekilde yapılandıran yatırımcılar, güçlü reel getiriler elde etti. Özellikle kıymetli maden fonları, altın ve gümüşün güvenli liman etkisiyle yatırımcısına yüksek reel kazanç sağladı. Para piyasası fonları da istikrarlı yapılarıyla düşük risk arayan yatırımcıların gözdesi olmayı sürdürdü.
Fon sepeti fonlarının, temmuz itibarıyla yüzde 80 oranında enflasyonu aşması, çeşitlendirmenin ve dengeli portföy anlayışının gücünü bir kez daha kanıtladı. Fon sepetlerinin başarısı, farklı risk profillerine göre oluşturulan varlık dağılımının hâlâ yatırım performansında belirleyici bir unsur olduğunu ortaya koydu. Özellikle nisan ayından itibaren teknoloji temalı fonlarda önemli getirilere imza atıldı.
2025'te altın ve gümüş fonları, küresel jeopolitik gündem ve Fed’in faiz indirim döngüsüne yaklaşmasının etkisiyle öne çıkan yatırım araçları arasında yer alıyor. 2024 yılına kıyasla jeopolitik tansiyonun kısmen düşmesi bekleniyor olsa da, yüksek faiz döneminin sona ermesi bu varlık grubunun cazibesini canlı tutuyor. Bu çerçevede yatırımcıların risk iştahına göre, borçlanma araçları, teknoloji temalı fonlar, altın ve gümüş fonları gibi farklı yatırım araçlarına portföylerinde daha fazla yer ayırabilecekleri bir yıl öngörülüyor.
Yılın bir diğer dikkat çeken grubu ise, istatistiksel arbitraj fonları oldu. Veriye dayalı algoritmalarla fiyat uyumsuzluklarını tespit edip kısa vadeli fırsatlara dönüştüren bu fonlar, piyasa ortalamasının üzerinde getiri performansı gösteriyor. Düşük korelasyon yapıları sayesinde portföylerde dengeleyici bir unsur olarak öne çıkıyorlar. Ayrıca bu fonlarda uygulanan stopaj avantajı, yatırımcı açısından ek bir getiriyi beraberinde getiriyor.
Yılın kalanında yaşanacak olumlu haber akışına bağlı olarak, Borsa İstanbul'da istikrarlı bir yükseliş, yurt içi hisse senedi fonları açısından da umut verici bir tablo çizebilir. Sonuç olarak, 2025 yatırımcılara önemli bir ders veriyor: Kazanç, artık cesarette değil, disiplinli çeşitlendirmede gizli. Veriye dayalı analiz, sabır ve stratejik portföy yönetimi, 2025 yılının kazananlarını belirleyen temel unsurlar olmaya devam edecek.
Mevduat faizi bir süre daha yatırımcının tercihi olacak
Ahmet Deniz Yağbasan - Aktif Portföy Araştırma Müdür Yardımcısı
Faiz artırım sürecinde yatırımcıların en çok tercih ettiği araçlar arasında yer alan mevduatlar, yıllık bazda değerlendirildiğinde TÜFE’nin yaklaşık yüzde 6 üzerinde getiri sağladı. Altının ardından bu yılın en çok değer yaratan yatırım araçlarından biri olan mevduat, TCMB’nin geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği 100 baz puanlık faiz indirimiyle politika faizinin yüzde 39,5 seviyesine gerilemesine rağmen, yüksek enflasyona karşı koruma sağlamaya devam etti.
Eylül ayında beklentilerin üzerinde ve son yılların ortalamasının üzerinde gerçekleşen enflasyonun ardından, ekim ayında da yüksek bir enflasyon verisi bekleniyor. Enflasyondaki ana eğilimin bir miktar yükselmesi, yıl sonu enflasyon beklentilerinin yüzde 30 seviyesinden yüzde 32 seviyelerine çıkmasına neden oldu. Beklentilere paralel bir gerçekleşme durumunda, TCMB’nin yüksek montanlı bir faiz indirimi yerine daha sınırlı, 150 baz puanlık bir indirime gitmesi olası görünüyor. Bu doğrultuda, yıl sonuna kadar mevduat faizlerde sınırlı bir geri çekilme olsa da genel görünümde anlamlı bir değişiklik beklemiyoruz.
2026 yılına ilişkin olarak, enflasyonun bir süre daha yüksek seviyelerde kalacağı yönündeki beklentimiz sürüyor. Yıl sonu enflasyonunun yüzde 16 (+/-3) aralığının üzerinde gerçekleşeceği öngörülüyor. TCMB Piyasa Katılımcıları Anketi’nde ise bu oranın yüzde 22,12 seviyesine yükseldiği görülüyor. Bu durum, enflasyonun 2026 yılında da bir süre daha hayatımızda kalmaya devam edeceğine ve TCMB’nin pozitif reel faiz politikasını koruyacağına işaret ediyor. Dolayısıyla, 2026 yılında TCMB’nin faiz indirimlerinde daha temkinli bir yaklaşım sergilemesini ve mevduatın yatırımcıların ana tercihleri arasında yer almaya devam etmesini bekliyoruz.
Faiz indirim süreci ve dezenflasyon, tahvil piyasası için destekleyici
Yusuf Doğan - Tera Portföy Strateji Grup Direktörü
Tahvil piyasasında son haftalarda yaşanan hareketlilik, getiri eğrisindeki dönüşüm ve faiz piyasalarındaki fiyatlamalar, para politikasına ilişkin beklentilerin yeniden şekillendiğini gösterdi. Kısa vade OIS eğrisi yüzde 40 seviyesinden başlarken, orta ve uzun vadeli tahvil getirileri yüzde 29-35 bandına gerilemiş durumda. Özellikle 1 yıllık OIS’in yüzde 39,4, 10 yıllık OIS’in ise yüzde 29,7 civarında olması bağlamında, piyasanın önümüzdeki dönemde ciddi bir faiz indirimi fiyatladığını gözlemliyoruz.
Swap piyasasında benzer bir tablo göze çarpıyor. 1Y cross currency swap yüzde 37,5 seviyesinde iken 10Y vadede yüzde 31 bandına kadar gerileme var. Spot dolar/TL faiz farkından türetilen zımni verim ise 1Y vadede yüzde 35,8 ile OIS eğrisiyle uyumlu.
TL verim eğrisi görünümünde en belirgin kırılma kısa vadede. Mayıs 2025 sonuna kadar politika faizinde 800-1000 baz puanlık bir indirimin fiyatlandığını görmekteyiz. Bu durum, 2027-2035 vadeli TL tahvillerde güçlü bir değer kazancını beraberinde getirdi. Özellikle 2035 vadeli 30,06 kuponlu tahvilin faizi yüzde 29,6’ya gerileyerek eğrinin en overperform eden kısımlarından biri haline geldiğini gözlemledik.
Son 1 yılda G-spread daralması özellikle uzun vadelerde 150-250 baz puan aralığında gerçekleşti. Bu durum, hem yerli yatırımcının durasyon eğrisine ilgisini hem de yabancı yatırımcıların carry cazibesini yansıtıyor diyebiliriz. CDS seviyelerine baktığımızda, reel getirinin de pozitif bölgede olduğunu görmekteyiz. Kısa vadede faiz indirim süreci, uzun vadede ise dezenflasyon teması tahvil piyasası için destekleyici bir zemin görünümünde. TCMB’nin faiz indirimi beklentisiyle verim eğrisi aşağı eğimli. Uzun vadeli tahvillerde (5Y+) spread daralması sürerken, reel getiri hâlâ pozitif bölgede. Bu ortamda 2030+ vadeli kıymetlerde “carry & rolldown” stratejisi öne çıkıyor; eğrinin kısa ucunda ise volatilite de artış gözlemlesek de, eğri boyunca getiri potansiyelinin hala güçlü olduğunu görmekteyiz.