Ekonomik kriz anında geliştirilen refleks KKM’den vazgeçildi

Türkiye ekonomisi, özellikle 2018 sonrasında giderek artan kur oynaklığı ve yüksek enflasyon baskısı altında büyük bir istikrarsızlık dönemine girmişti. Türk Lirası’nın değer kaybı, hem hane halkının tasarruflarını dövize yönlendirmesine hem de şirketlerin maliyetlerini öngörememesine yol açıyordu. 2021 yılının son çeyreğinde yaşanan sert kur atağıyla birlikte, dolar/TL kuru 18 seviyesini test etmiş, piyasadaki güven sarsılmış ve mevduat sahipleri varlıklarını hızla dövize kaydırmıştı.

Tam da bu noktada, 20 Aralık 2021 tarihinde “Kur Korumalı Mevduat (KKM)” adı verilen yeni bir enstrüman devreye alındı. Amaç, vatandaşın dövize olan talebini frenlemek, TL mevduatları cazip hale getirmek ve finansal istikrarı kısa vadede sağlamak olarak duyuruldu. Sistem, mevduat sahibine şu garantiyi sunuyordu: Eğer TL faizi, vade sonunda döviz kurundaki artıştan daha düşük kalırsa aradaki fark Hazine veya Merkez Bankası tarafından karşılanacaktı. Böylece bireyler hem faiz kazancını elde edecek hem de döviz yükselişine karşı korunacaktı.

Bu uygulama, kısa vadede piyasalara nefes aldırdı. Dolar kuru 18 seviyesinden 11-12 bandına kadar geriledi. Ancak bu düşüş, ekonomide kalıcı bir denge yerine geçici bir rahatlama sağlamıştı.

KKM’nin yaygınlaşması ve büyüme süreci

Kur Korumalı Mevduat’ın en dikkat çekici yönü, kısa sürede büyük bir hacme ulaşması oldu. 2022 boyunca uygulama genişletildi; ilk etapta yalnızca gerçek kişilere açık olan sistem daha sonra tüzel kişileri de kapsadı. Ayrıca yurtdışı yerleşiklerin de bu üründen faydalanmasının önü açıldı.

Özellikle yüksek enflasyon ve kur endişesi yaşayan tasarruf sahipleri için KKM, risksiz getiri fırsatı anlamına geliyordu. Dövize alternatif olarak sunulan bu sistemde, vatandaş hem TL mevduatta kalıyor hem de döviz yükselirse bundan zarar görmüyordu. Bu nedenle 2022 ortalarına gelindiğinde KKM’nin toplam büyüklüğü 1 trilyon TL’yi aşmış, 2023 başlarında ise 2 trilyon TL seviyelerine ulaşmıştı.

Bankacılık sektörü açısından bakıldığında KKM, mevduatların önemli bir kısmını oluşturur hale geldi. Neredeyse her bankanın bilançolarında ağırlığı giderek artan bu enstrüman, kısa vadede kur istikrarına katkı sağladı. Ancak diğer yandan, sistemin gelecekte yaratacağı mali yük de büyüyordu.

Hazine üzerindeki yük ve ekonomiye maliyeti

KKM’nin belki de en çok tartışılan boyutu, Hazine ve Merkez Bankası’na getirdiği devasa maliyet oldu. Çünkü döviz kurunun yükseldiği her dönemde aradaki fark, kamu kaynaklarından karşılanıyordu.

2022 ve 2023 yıllarında döviz kurlarının çift haneli oranlarda artması, Hazine’nin yüz milyarlarca liralık yük üstlenmesine neden oldu. Sadece 2022’nin ilk yarısında bütçeden KKM için ödenen tutar 60 milyar TL’yi aşarken, sonraki yıllarda bu rakam katlanarak arttı.

Ekonomistler bu durumu, “gizli bir faiz artışı” ya da “döviz garantili mevduat” olarak nitelendirdi. Çünkü sistem, enflasyonun ve kur baskısının nedenlerini çözmek yerine sonuçları erteleyen bir yöntemdi. KKM, bütçe açığını artırıyor, kamu borçlanmasını yükseltiyor ve uzun vadede vergi mükelleflerine yeni yükler bindiriyordu.

Bir başka önemli eleştiri, sistemin gelir dağılımı üzerindeki olumsuz etkisiydi. Zira KKM’den en çok faydalanan kesim, yüksek tasarruf sahibi varlıklı bireylerdi. Küçük tasarruf sahiplerinin getirisinin sınırlı kaldığı, ancak büyük mevduat sahiplerinin milyarlarca liralık fark ödemeleri aldığı görüldü. Bu durum, “kaynak transferi” tartışmalarını beraberinde getirdi.

KKM’nin ekonomi politikalarında yarattığı sıkışma

Kur Korumalı Mevduat’ın uygulanması, ekonomi politikalarında da ciddi bir bağımlılık yarattı. Çünkü sistem büyüdükçe çıkışın zorlaştığı bir döngüye girildi. Hükümet, KKM’yi bir anda sona erdirirse dövize olan talebin yeniden patlamasından ve kur şokundan endişe ediyordu.

Bu nedenle 2022 ve 2023 boyunca, Merkez Bankası ve ekonomi yönetimi sık sık yeni düzenlemeler yaptı. Bankalara, belli oranlarda KKM tutma zorunluluğu getirildi. Zaman zaman döviz cinsi kredilere kısıtlamalar konuldu. Amaç hem sistemi cazip kılmak hem de dövize yönelimi engellemekti.

Ne var ki bu önlemler, ekonomide yapısal sorunları çözmedi. Enflasyon yüksek seyrini korudu, döviz kuru artmaya devam etti ve kamu maliyesi giderek daha kırılgan hale geldi. Uluslararası piyasalarda da KKM, Türkiye’nin geleneksel para politikalarından uzaklaştığının bir göstergesi olarak değerlendirildi.

Kapanış süreci ve sonuçlar

2023 sonrasında değişen ekonomi yönetimi ile birlikte KKM’den çıkış stratejisi gündeme geldi. Daha Ortodoks politikalara yönelen yeni ekonomi yönetimi, faizi artırarak TL mevduatı yeniden cazip hale getirmeye çalıştı. Böylece KKM’ye olan ihtiyacın azalması hedeflendi.

Adım adım yapılan düzenlemelerle KKM’nin yeni açılışları kısıtlandı, teşvikler azaltıldı ve bankalara bu ürünü küçültmeleri yönünde talimatlar verildi. 2024 yılı boyunca KKM’nin toplam büyüklüğü giderek daraldı. 2025’e gelindiğinde ise sistemin büyük ölçüde tasfiye edildiği ve kapatıldığı açıklandı.

KKM’nin kapanışı, aslında Türkiye ekonomisinin olağanüstü koşullarda başvurduğu bir geçici enstrümandan kurtuluşu anlamına geliyordu. Ancak geride ciddi bir maliyet bıraktı. Hazine’nin ödediği yüz milyarlarca lira, kamu maliyesi üzerinde kalıcı bir baskı yarattı. Ayrıca sistem, TL’ye olan güveni yeniden tesis etmek yerine kısa vadeli bir pansuman işlevi gördü.

Genel değerlendirme ve yorum

Kur Korumalı Mevduat, ekonominin kriz anında geliştirdiği bir refleks olarak tarihe geçti. Kısa vadede kur şokunu engellemiş, finansal piyasaları sakinleştirmiş ve paniği önlemiş olabilir. Ancak orta ve uzun vadede, ekonominin temel sorunlarını çözmek yerine yeni maliyetler doğurdu.

Sistemin en büyük mirası, mali disiplinin bozulması ve kamu kaynaklarının verimsiz kullanımı oldu. Ayrıca gelir dağılımını bozarak sosyal adaleti zedeledi. Bugünden geriye bakıldığında, KKM bir “zorunlu geçici çözüm” olarak değerlendirilebilir; ancak sürdürülemezliği daha başından belliydi.

Türkiye’nin bu deneyimden çıkarması gereken en önemli ders, para ve maliye politikalarında öngörülebilirlik ve güvenilirliğin her şeyden değerli olduğudur. KKM gibi geçici araçlar, sorunu erteleyebilir ama çözemez. Kalıcı istikrar, yalnızca güçlü bir ekonomik program, şeffaflık ve kurumsal güvenle sağlanabilir.

Sonuç olarak, Kur Korumalı Mevduat, Türkiye’nin ekonomi tarihinde bir “geçiş dönemi enstrümanı” olarak yerini aldı. Kriz anında günü kurtardı ama geleceğe ağır bir fatura bıraktı. Bundan sonra önemli olan, aynı hataları tekrarlamamak ve ekonomiyi kısa vadeli pansumanlarla değil, kalıcı çözümlerle yönetebilmektir.

Tüm yazılarını göster