Boğazda düğümlenen çığlığımız: Mobbing

Özlem KARAHAN SANAL ALEM MÜFETTİŞİ

Özellikle son birkaç yıldır sokakta, manavda, çarşı pazarda esnafı dolaşırken, yüzlerdeki tebessümün yerini derin bakışlar, hüzün, kaygı ve geleceğe dair umudun yerini endişe ve mutsuzluk alıyor. Bunun en temel nedeni ise sohbet ederken, yakın çevremiz da dâhil enflasyon etkisiyle alım gücünün düşmesi, zam ve vergiler…

Bir diğer umutsuzluk ve kaygının nedeni ise hemen hemen her gün arkadaş, dost ve iş arkadaşlarımızdan öğrendiğimiz ve bize iletilen şikâyetlerin en başında gelen önemli bir konu. Evde, işte, sokakta, pazarda çok sık karşılaştığımız ve tanık olduğumuz, insanın hayat direncini kıran mobbing.

Yıldırma yani mobbing psikolojik şiddet, psikolojik taciz, sıkıntı yaratma, kişiyi küçük düşüren tavır ve davranışlar ile karşımıza çıkabiliyor.  Kimi zaman haksız yere suçlayarak, kimi zaman da dedikodu yoluyla, kişinin saygınlığı zedelenerek, psikolojik şiddet ve psikolojik taciz ile kişiyi aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarla işi bırakmaya zorlayan girişimlerde bulunulabiliyor. Bu durum kime ne kazandırır? Bir kişiyi işten çıkarmaya zorlamak için onun onurunu kırmadan, eğer haksızlık varsa yasal hükümler gereği işlem yapılması gerekmez mi?

Mobbingin bir diğer unsuru ise yaşanan ekonomik krizler, bunun sonucunda ortaya çıkan işsizlik, lider rolünü alan kişi ve çalışanlar arasındaki rekabet, kişinin kendini değersiz hissetmesine de neden olabiliyor.

Yıldırma ile gelen yalnızlık

Baskı ve yıldırma ile çalışan üzerinde fiziksel ve duygusal tahribat da yaratılabiliyor. Dünya genelinde de yaygınlığı artan mobbing ile kadınlara, erkeklere ve hatta bazen çalışanın da yöneticisine mobbing uyguladığı göze çarpıyor. Sadece cinsiyete dayalı değil, sektöre, ekonomik ve politik süreçlere göre de değişebiliyor.

Mobbing hanede ekonomiyi de etkiliyor!

Bir insanı işten çıkardığınızda, bunun vicdani boyutu ile de hesaplaşmak gerekir. Onun evladını, eşini, kardeşini, anne ve babasını yiyeceği bir parça ekmek ve bir tas sıcak çorbadan mahrum etmiş olursunuz.

İşten çıkarılan kişi, asgari ücretle çalışıyorsa düşünsenize; o ay evinin elektrik, su, doğalgaz faturası ödenemeyecek. Mutfak masrafı için eşine pazar parasını veremeyecek. Çocuk da varsa beslenme çantasına bir poğaça, bir dilim peynir, zeytin koyamadan okula boş beslenme çantası ile gönderecek.

Bir kişiye yapılan bu zulüm ile tüm aileyi mağdur etmiş oluyorsunuz. Mart 2025’te, mobbing ile ilgili gelen yoğun şikâyetler sonucu bir genelge yayımlandı fakat halen mobbing yaşayanların sayısı artarak devam ediyor.

Mobbinge seyirci kalınıyor!

Mobbing ile ilgili birçok çalışma ve mağduriyeti yaşayanlar için destek birimleri de oluşturulduğu göze çarpıyor. Mobbinge uğrayan kişinin, dava sürecinde kanıt ve delil sunması isteniyor. En yakınındaki mesai arkadaşları bazen kör, sağır olup ve tüm yaşananları görüp, hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi yabancı ve seyirci kalabiliyorlar.

Yıllar önce arkadaşım bir yakınının yaşadığı durumu anlatmıştı. Yönetici olan erkeğe, üst düzey erkek yönetici sürekli iş yüklüyor, çalışanların ortasında onu azarlıyor, yapılan işi beğenmeyince, kendi kurallarını iş yerinde uygulamaya çalışıp yüksek sesle, herkesin içinde kişiyi küçük düşüren tavır ve davranışlarla, erkek yöneticinin, kendini yalnız ve yaptığı işte eksik hissetmesine neden oluyordu. Çalışanlar da bu durumu dalga konusu yapıyordu. Bu kadar baskıya dayanamayan erkek yöneticinin, yıllar sonra psikolojik tedaviye başladığı, üstüne şeker hastalığı ve kalp rahatsızlığına yakalandığını öğrenmişti.

Bir başka mobbing uygulamasında ise bir yakınımın kardeşi, en iyi okullarda okumuş, yüksek mühendis olmuş, çok iyi dil biliyor, dürüst, çalışkan, uyumlu birisiydi. Sabahlara kadar iş yerinde en çok onu çalıştırıyorlardı. Bazen görev tanımı dışında işler veriliyordu. Mesai arkadaşlarından da samimi davranışlar göremiyordu. Yalnız bırakılmıştı. Çalışma arkadaşlarıyla, sohbet etmek isterken bile duvara konuşuyor gibi hissettiriliyor, kimse yanıt vermiyordu. Görevi olmadığı halde birim yöneticisi tarafından herkesin içinde “şu fotokopiyi de çek getir” gibi küçük düşürücü tavır ve davranışlar sergileniyordu. Bir gün, sabaha kadar çalıştırılmış ve eve geldiğinde, koltukta yorgunluktan üzerini çıkaramadan uyuyakalmıştı. Bu yaşanılan ağır baskı ve mobbinge dayanamayıp, şirketten ayrıldı. Yurt dışında iş buldu ve oraya gitti.

Bir başka hikâyede ise; özel bir şirkette çalışan bir arkadaşımın yakını olan kadın, birim yöneticisi erkek tarafından yemek saatlerinde dakika tuttuğunu ve kendisine baskı uyguladığını, neredeyse her yemek molasında, elinde saatini tutup 15 dakika içinde yemeğini yemek zorunda kalıyordu. İşinden olmamak için masa başına döndüğünü ve bu duruma yanındaki iş arkadaşlarının da şahit olup ses çıkarmadığını, üst yönetime de yazılı olarak şikâyet etmesine rağmen mağdur olan kadın işçi yerine, mağduriyeti yaşatan erkek yöneticinin korunduğunu ve terfi ettirildiğini, sonunda kadın çalışanın, işten çıkarıldığını ifade ediyor.

Mobbing yaşama sevincini alıyor!

Tüm bu hikâyeler, hayatın içinde ve gerçek. Yıldırma uygulayan, kimi zaman mesai arkadaşın kimi zaman yöneticin kimi zaman hakkını aramak için mağduriyetini ilettiğin birim yöneticileri. Roller hiç değişmiyor aslında. Erkek, kadın, sektör, meslekler de fark etmiyor.

Mağdur, yalnız bırakılıyor. Yaşadığını ispat edememenin isyanıyla, yaşama umudu ve azmini kıran bu travmayla baş etmeye çalışan kişi, hayata küsüyor. Başka bir iş yerinde, yine aynı şeyleri yaşarsam, kaldıramam düşüncesiyle büyük bir boşluğa sürükleniyor.

Çalışana güven verecek adımların artırılması, bu tür davranışları yapanlara cezai yaptırımlar uygulanması ve bu cesareti bulamayacakları yasal düzenlemelerin, işlevsel hale getirilmesi çok önemli gelişmeler. Hiç kimsenin, bir diğerinin sevdikleriyle birlikte gelecekte yaşayacağı güzel yıllarını, hayallerini, yaşama sevincini yok etmeye, güç egemenliği kurmaya izin verilmeyeceği adımların atılması umuduyla…

Tüm yazılarını göster