Gerçekleri itiraf etmeden nüfus artışı beklemek hayal olur!

ÖZDER ŞEYDA UYANIK

Klişelerden uzak durmak isterken şundan eminim: Kanıtlayamam belki ama birazdan okuyacaklarınızda, çalışan bir anneyseniz —hatta evin dışında çalışmasanız bile— kendinizi bulacaksınız.

Bir ekonomi gazetesinde yayınlanan bu yazının amacı, “kadın istihdamında” kimsenin konuşmadığı, konuşsa da boşlukların kaldığı gerçekleri hatırlatmak. Görmezden gelinen yükleri, üstü kapalı kabulleri ve sessizce sineye çekilenleri…

2025 Aile Yılı ilan edildiğinde, istatistik meraklısı biri olarak ilgimi çekmişti. Annesinin çalıştığı şirketin kreşinde büyümüş biri olarak, “kreş” kavramının unutulduğu ya da bilerek görmezden gelindiği bir dönemde anne oldum. İkinci çocuk için cesaretim kalmadı. Bugün çoğu kişinin de benzer hisler taşıdığını, TÜİK’in ekranında açıkça görüyoruz. 

Türkiye’nin doğum hızı “yenilebilir” oranın yani nüfusun sosyal ve ekonomik dinamiklerini koruyabileceği sınırın çok altında kalmış ve 10 yıldır da geriliyordu.

Anne olacağımı öğrendiğim gün, birçok kadın gibi ilk kaygım “bakım” olmuştu. Çünkü çalışan bir kadındım.  

Kadın istihdamı, Türkiye’de çoğu zaman “çok da istenmeyen” bir durum olarak yönetilir ancak bu durum modern hayatın kurallarıyla da çelişir. İşte bu çelişki, geleneksel patriyarkanın kendini kamufle etmesine alan açar. Toplumsal olarak "hayırlı" bir durumdan söz ederiz ama çoğu zaman kadınlara “hayır” cevaplarını da getirir.

Bir iş görüşmesinde sadece kadınların başına gelebilecek olaylara örnek olacak birkaç cümle bile tabloyu anlatmaya yeter:

-Bekârsanız, özel alanınıza girip hayatınızda biri olup olmadığı sorgulanır.
-Nişanlıysanız, evlenince “işten çıkabilir” diye düşünülür.
-Evliyseniz, kimsenin haddi olmayan “çocuk düşünüyor musunuz?” sorusu önünüze bırakılır.

Tüm bunlar, kadın istihdamının düşük olmasının görünmeyen ama güçlü psikolojik sebepleridir.

Türkiye nüfusunun yaklaşık yarısı kadınlardan oluşuyor. Ülkede, 15 yaş üzeri 33 milyon 589 bin kadın bulunuyor. Kadınlarda istihdama katılma oranı yüzde 36,2 yani 12 milyon 157 bin kadın çalışabilir durumda. Kadınlarda istihdam oranı ise yüzde 32,1 yani 3 kadından biri çalışabiliyor. Kadınların işsizlik oranı ise yüzde 11,2 yani çalışmaya hazır 10 kadından biri iş bulamıyor.

Bu oranları Dünya Bankası verileriyle şöyle karşılaştırabiliriz:

Kadın haklarının son yıllarda genişlemeye başladığı Suudi Arabistan’da istihdama katılım yüzde 34 olurken, Bangladeş’te yüzde 44, Kuveyt ve Türkmenistan’da yüzde 49, Almanya’da yüzde 56 ve Azerbaycan’da yüzde 60 oranında. Dünya ortalaması da yüzde 49 olarak görülüyor.

Gelelim çocuklu bir çalışan olmaya…

Her yıl Anneler Günü yaklaşırken saniyesi on binlerce liraya çekilen reklam filmlerinde “kutsallık” borazanı çalınır. Fakat aynı iş dünyası, kadınların “bekâr ve çocuksuzmuş gibi” çalışmasını bekler.

"Koca koca" şirketlerde kreş yok denecek kadar az olurken, “ailenin” vurgulandığı bu yılda kreş sayısının artırılması söylemlerin içinde yeni yeni yer bulmaya başladı. Türkiye’de geçmiş verilere ulaşmak çok kolay olmadığından 2012'den bu yana görülebilen verilerde, 12 yılda kreş sayılarındaki artış yüzde 51 seviyesinde görünüyor. 

Kreş fiyatlarına bakıldığındaysa TÜİK’in madde fiyatlarını açıkladığı son dosya olan 2022 Nisan tarihinde aylık kreş fiyatı 1.851 TL olarak gerçekleşmiş. Endekslerdeki değişimlerle oranlandığında, 2025 Kasım'da kreş fiyatı 43 ayda yüzde 346 oranında artarak aylık 8.199,93 TL’ye çıkmış.

Mealen; 22.104 TL olan asgari ücretin 3’te birinden fazla ve hatta 3 çocuk için kreş ücreti "kardeş indirimi" yoksa aylık 24.599,79 TL'ye geliyor.

Ortalama ücretlerin asgari ücrete yakınsadığı günümüzde, asgari ücretin iki katını kazanan bir kadın için dahi bu ödemenin “bütçe yükü” ortada.

Özetle, Türkiye’de hem aileyi hem nüfusu hem de kadın istihdamını düzenlemek çok yönlü politikalar gerektiriyor. Enflasyon ya da ekonomik bakış açısı bu durumda çok sığ kalıyor.

Okul öncesinde kamunun daha yaygın hizmet vermesi, istihdama katılım için iş kanunlarıyla "hakların" düzenlenmesi, iş dünyasının da kadın ve annelerin koşullarını iyileştirmesi için teşvik edilmesi gibi kapsamlı politikalarla kadınlar “çocuk da kariyer de” yapabilir. Evlerin huzuruna yaptığı pozitif katkılar ise bu durumun “kârı” olur ama biz daha anaparayı kurtarmanın derdindeyiz.

Tüm yazılarını göster