Global ticarette Asya-Pasifik dengesi

Burak ÖNDER İhracatçının Penceresi

İçinden geçtiğimiz süreçte küresel ticaretinde paradoksal bir durum söz konusu. Ben şahsen bunu dünyadaki dönüşüme yoruyorum. Dünyaya baktığımızda bir yandan serbest ticaret anlaşmaları ve bölgesel birliktelikler çoğalsa da diğer yandan korumacılık ve tarife dışı engellerin de her geçen gün arttığına şahit oluyoruz. Ülkelerin çeşitli önlemler almasına rağmen bugün dünyadaki tedarik zinciri birbirine pamuk ipliği kadar ince bir şekilde birbirine bağlı.         

Mesela dünyadaki büyümenin yaklaşık %40’ını sağlayan Çin’in kapanması gerek üretim gerekse lojistik anlamda tüm dünyayı etkileyebiliyor. Bunu pandemi zamanında net bir şeklide gördük. Yine Rusya-Ukrayna savaşının gerek gıda gerekse enerji fiyatlarında tüm dünyada nasıl bir enflasyonist etki yarattığına şahit olduk.

OYUN YENİDEN Mİ KURULUYOR, KARTLAR YENİDEN Mİ DAĞITILIYOR?

Orta Doğu’da İsrail-Hamas savaşı sonucu Süveyş Kanalı’nı kullanmak istemeyen oligopol yapıdaki uluslararası lojistik firmalarının tercihinden dolayı lojistik maliyet ve sürelerinin ticareti nasıl etkilediğini gördüğümüz gibi Avrupa’daki bir resesyonun ana pazarımız olması itibariyle ihracatımızda düşüşe neden olabileceğini tecrübe ettik. Dünyada bir dönüşüm olsa da oyun yeniden mi kuruluyor, kartlar yeniden mi dağıtılıyor henüz bilmiyoruz. Ancak ister yeni bir dünya olsun ister eski dünyanın devamı, Türk iş dünyasının küresel ölçekteki gelişmeleri yakından takip etmesi gerektiğinden eminim.        

Uluslararası birçok raporda da belirtildiği gibi gerek küresel ticarette gerekse dünya ekonomisinin büyümesinde Asya Kıtası 2024 yılında önemli bir bölge olacak. Gelin önce Asya-Pasifik’in en büyük ekonomisi Çin’e bakalım. Zor geçen 2023 yılından en çok etkilenen ülkelerden biri de Çin’di. Malum dünyanın üretim merkezi. Batı ile ilişkiler, Tayvan gerginliği, durgun iç talep ve konut sektörünün durumu gibi sorunlarına rağmen yine de Çin için 2023’ün kötü bir yıl olduğunu söyleyemeyiz. Batı’nın ve özellikle ABD’nin Çin’in her geçen gün dünyada artan ekonomik, teknolojik ve politik hegemonyasını ‘’uzun vadeli en önemli tehdit’’ olarak gördüğünü ve ağırlığını Asya-Pasifik Bölgesi'ne verdiğini biliyoruz. Fakat diğer taraftan Çin’in de ABD’nin uzun zamandır bölgesel ana aktör olduğu bölgelerde etkisini artırdığını görüyoruz. Mesela Orta Doğu…

ÇİN’İN ORTA DOĞU’DA ARTAN HEGEMONYASI

Aralık 2022’de Çin Devlet Başkanı Şi Cinping Arap ülkelerinin liderleriyle Riyad’da bir araya geldi. Toplantı sonunda açıklanan Riyad Bildirisi’nde Çin ile Arap ülkeleri arasında farklı konularda iş birliğini geliştirme ve stratejik ortaklık konusunda görüş birliği sağlandığı açıklandı. Bunun yanında Çin, İran ile Sudi Arabistan arasında ilişkilerin normalleşmesinde arabuluculuk rolü üstlendi ve Mart 2023’de karşılıklı elçiliklerin tekrar açılması ve ekonomik iş birliği anlaşması konularında mutabakata varıldı. ABD basını Çin’in bu rolünü “ABD’nin Orta Doğu’daki nüfuzuna gölge düşürecek nitelikte’’ yorumladı.         

2023 Asya oyunlarında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad 19 yıl aradan sonra ilk kez Çin’e gitti. Şi Cinping Esad ile stratejik ortaklık imzalayacağını duyurdu ve Suriye Çin’in kuşak yol projesine katıldı. İtalya’nın Kuşak Yol Projesi'nden çıkmasının ardından Çin’in Laskiye ve Tartus limanlarıyla bu projenin Akdeniz ayağını oluşturacağı konuşuluyor. 2023 yılı içinde Sudi Arabistan, Katar, Mısır’ın Şangay İş Birliği Örgütü'ne (ŞİÖ) diyalog ortağı olarak katılması ve Bahreyn, BAE ve Kuvveyt ile ŞİÖ’ye diyalog ortaklığı için süreçlerinin başlatılması da Çin ve Arap ülkelerinin ilişkisi açısından önemli gelişmelerdendi. Çin ve Arap ülkeleri arasında değerlendirebileceğimiz diğer bir gelişmeyse G.Afrika’da düzenlenen BRICS zirvesindeydi. Bu zirvede alınan kararla S. Arabistan, İran, BAE ve Mısır’ın BRICS’e üye yapılması Çin ve bölge ülkelerinin ilişkilerinin gelişmesinde önemli bir süreç olacağı değerlendiriliyor. Batı’dan farklı olarak Çin; Arap ülkeleriyle olan münasebetinde özgürlük, demokrasi, insan hakları gibi Araplar için hassas olan konuları gündeme getirmeden mealen ‘’gelin ticari ilişkilerimizi geliştirelim’’ diyor. Bunda da Çin’in başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Gördüğünüz üzere Çin Orta Doğu’da tüm ülkelere dokunuyor; onlarla ekonomik ve alt yapı alanında önemli anlaşmalara imza atıyor.

ÇİN-ORTA ASYA İLİŞKİSİ, ŞİAN DEKLARASYONU

Malum uzun zamandır Orta Asya’da ana aktör olan Rusya, içinde bulunduğu Ukrayna savaşı ve Batı’nın yaptırımlarından dolayı aynı anda birçok sorunla uğraşıyor. Enerji ve yer altı kaynakları zenginliğiyle bilinen Orta Asya ise Avrupa, Hindistan ve Çin’in tabiri caizse radarında.           

Eylül 2023’te Almanya Başbakanı Olaf Scholz Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan ve Türkmenistan liderleriyle Berlin’de yaptığı zirvede ‘’stratejik bölgesel ortaklık’’ kuracağını açıklamıştı.        

Aynı şekilde Çin’de sadece Orta Doğu’da değil Orta Asya’da da etkisini artırıyor. 18-19 Mayıs 2023’te Çin’in Şian şehrinde ilk kez düzenlenen C+C5 zirvesi yapıldı. Şi Cimping Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Kırgızistan devlet başkanlarıyla bir araya geldi. C+C5 zirvesinin ardından Çin ve Orta Asya liderleri "Şian Deklarasyonu” adı verilen sonuç bildirisini imzaladılar. Artık bu zirve iki yılda bir düzenlenecek ve Çin’de bir sekreterya kurulacak.         

Şian Deklarasyonu’nda alınan diğer bir karar ise, 6 ülkenin kendi ulusal çıkarlarına uygun kalkınma yolunu bağımsız şekilde seçmesini destekleyeceklerini, hiçbir gücün, her ne sebeple olursa olsun iç işlerine karışmasına izin vermeyeceklerinin vurgulanmasıydı.        Dikkat ederseniz Çin Arap ülkeleriyle yürüttüğü ilişkilerinde olduğu gibi Orta Asya Zirvesi'nde de özgürlük, demokrasi, insan hakları gibi hassas konulara girmeden ‘’gelin ticari ilişkilerimizi geliştirelim’’ diyor.

ÇİN’İN AFRİKA İLGİSİ

Afrika’ya kuş bakışı bakacak olursak; dünyada bulunan ekilebilir arazinin %16’sına, dünyadaki altının yarısına, tüm minerallerin yaklaşık üçte birine, maden rezervlerinin yaklaşık %30’una, petrolün %13’üne ve doğalgazın %8’ine sahip bir kıta.         

Afrika’yı ele aldığımız bir yazımda da değinmiştim; son yıllarda adını darbelerle duyduğumuz Afrika her geçen gün dünya ekonomisi için daha da önemli bir bölge haline geliyor. Zengin yer altı kaynakları, tarıma elverişli arazileri ve genç nüfus oranıyla 21. yüzyılda da küresel güçler için yeniden bir mücadele alanına dönüşüyor.           

Çin’in Afrika’ya ilgisi yeni değil. Mao döneminden bu yana Afrika kıtasında diplomatik ilişkileri devam ediyor. Çin’in Afrika kıtasında 7 bin 500 diplomatının olduğu söyleniyor. Batı Çin’in Afrika stratejisini yayılmacı ve sömürgeci olarak nitelendirse de Çin Afrika kıtasında sadece ticaretini artırmıyor, aynı zamanda büyük çaplı projeler de yürütüyor. Limanlar, kara yolları, demiryolları, havaalanları inşa ediyor.        

2022 verilerine bakacak olursak Afrika Kıtası 1,1 trilyon dolarlık yatırım stoğuna ulaştı. Kıtada doğrudan yabancı yatırımlarda Fransa, Hollanda, ABD, İtalya, İngiltere, Hindistan ve ülkemiz Türkiye’nin payı olsa da Çin’in aldığı pay bu ülkelerin çok daha ötesinde.        Yayımlanan bazı raporlara göre, Çin, 2030’a kadar AB’yi geride bırakarak Afrika’nın en büyük ticaret ortağı olmayı hedefliyor.

Asya-Pasifik’te takip etmemiz gereken önemli güç: Hindistan

Hindistan hepimizin bildiği üzere Batı’nın Asya’da Çin’e karşı desteklediği ülkelerin başında geliyor. Batı’nın olduğu kadar Hindistan’ın da Çin’le tarihsel ve cari problemleri var. Hatırlayacağınız üzere 2020 yılında sınır anlaşmazlığı yüzünden bölgede bazı çatışmalar da yaşanmıştı. Ayrıca Hindistan Asya’da Kuşak Yol Projesi’ne en mesafeli ülke diyebiliriz. Bildiğiniz üzere RCEP anlaşmasına da taraf olmadı.

ABD Hazine Bakanı Yellen Temmuz 2023'te Hindistan’a yaptığı ziyarette ABD’nin Hindistan’ı ‘’Vazgeçilmez ortak’’ olarak gördüğünü tüm dünyaya açıklamıştı. Bunun yanında Yellen ABD’nin yeni dönemde tedarik zincirini ‘’Dost ülkelerden tedarik’’ olarak adlandırdığı stratejiyle yapacağını açıkladı. Bunun lafta kalmadığını da görüyoruz. Son 5 yıllık verilere baktığımızda Çin’in ABD’ye ihracatındaki artış %2,31 seviyelerinde kaldı. Aynı dönemde Çin’in ABD’ye ihracat artış hızı yaklaşık %20,93 geriledi.

Hindistan Batı’nın mesafeli olduğu Rusya’yla da ilişkilerini geliştiriyor. Hindistan özellikle Rusya-Ukrayna savaşı sonrası Batı’nın yaptırımlarına rağmen Rusya’dan önemli oranda enerji ithalatı gerçekleştirdi. Bunun yanında geçtiğimiz haftalarda Hindistan Dış İşleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar Rusya’yı ziyaret etti. Jaishankar bu ziyaretinde ‘’Rusya bizim için çok önemli ve güvenilir bir ortak. Hem Rusya hem de Hindistan, bu ilişkiden çok şey kazandı’’ dedi. Hindistan savunma alanında ABD ile anlaşmalar yapsa da önemli oranda Rusya’ya bağımlı. Bunun yanında Rusya ve Hindistan arasında nükleer iş birliği var.

Rusya Hindistan’ın ‘’Make in India’’ programı kapsamında askeri teçhizat üretiminde Rusya’nın yer alacağını söyledi. 2024 yılı içinde Rusya-Hindistan zirvesi planlandı.

Aralık 2023’de İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin Rusya ziyaretinde konuşulan konulardan biri de “Kuzey-Güney uluslararası Ulaşım koridorunun tamamlanmasıydı. Bu koridorla amaçlanan şey Hindistan’ının İran üzerinden Rusya’ya bağlanması ve ucuz enerjiye ulaşabilmesi. 2023 yılında Rusya’nın petrol ve petrol ürünleri ihracatının yarısı Çin’e yapıldı. Hindistan’ın payıysa iki yılda %40’a yükseldi. Hindistan dünyada en çok enerji tüketen ülkelerden biri ve önemli bir enerji ithalatçısı. Ucuz enerji kaynaklarına ulaşmak Hindistan için önemli. Benim gördüğüm kadarıyla da Rusya-Ukrayna Savaşı ve Batı-Çin gerginliğinden en çok pozitif etkilenen ülke oldu. Bir yandan Batı ile ilişkilerini geliştirerek Çin’de bulunan batılı yabancı doğrudan yatırımcıyı ülkesine çekebildi, diğer taraftan da tüm yaptırımlara rağmen Rusya’dan ucuz enerji kaynaklarına ulaşabildi. Bu sayede son yılların parlayan yıldızı oldu.

ABD’nin Vietnam’a ilgisi artıyor

 Batı’nın Çin’e karşı denge politikasında diğer önemli aktör de Vietnam. Yaklaşık 100 milyon nüfusu ile Vietnam son yıllarda iç tüketimde olduğu kadar sanayi ve ihracatta da ciddi gelişim gösteren ülkelerden biri.

Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’ın G-20 zirvesi öncesi Vietnam’ı ziyaretinde söylediği gibi Vietnam’ın Dünya ticaretindeki rolü her geçen gün artıyor ve üretim noktasında Çin’e alternatif olabilecek ülkelerin başında geliyor. Bildiğiniz üzere Vietnam’ın Avrupa Birliği ile 30 Haziran 2019’da imzaladığı ve 1 Ağustos 2020’de yürürlüğe giren serbest ticaret anlaşması var.

ABD’nin Vietnam ile tarihsel sorunları olsa da ABD’nin Vietnam ilgisi son yıllarda artıyor. Hatırlatmakta fayda var ABD uzun yıllar Vietnam’a ambargo uygulamıştı. Hazine Bakanı Yellen’in son Vietnam seyahatinde ise Vietnam’la ekonomik ve güvenlik başta olmak üzere her alanda ilişkilerini geliştirmeyi ‘’öncelik’’ olarak gördüklerini söylemişti.

Eylül 2023’de Biden’ın Vietnam ziyaretinde de İki ülke ilişkilerinin ‘’Kapsamlı Stratejik ortaklık’’ seviyesine çıkarılması kararına varıldı. Malum Vietnam tekstil ürünleri, ayakkabı ve ağırlıklı olarak düşük teknolojili ürünlerin üretiminde güçlü sayılabilecek bir ülke. Fakat ABD, Vietnam ile çip, yarı iletken ve yüksek teknoloji ürünlerin üretilmesi konularını geliştirmek istiyor.

Çin tarafı ABD’nin bölgedeki çalışmalarını ‘’soğuk savaş başlatma ve Çin’i çevreleme’’ gayesi olarak nitelendiriyor. Biden’ın ziyaretinden sonra da Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in 2023 Aralık ayında Vietnam’ı ziyaret ettiğini hatırlatmakta fayda var.          

Sonuç olarak Vietnam da doğrudan yabancı yatırımcı çekme konusunda başarılı bir ülke. Vietnam, 2022 yılında 18 milyar dolar ile doğrudan yabancı yatırım çeken ülkeler arasında 21. sırada. ABD ise 285 milyar dolar ile 1. sırada yer almakta.

Asya Kıtası’nın önümüzdeki süreçte önemi daha da artacak

Batı’nın küresel stratejisinde ağırlığı Hint- Pasifi k bölgesine kaydırarak Avrasya'yı terk ettiği bir dönemde Çin gerek Orta Doğu’da gerekse Orta Asya’da etkisini güçlendirmeye devam ediyor.         

Malum Çin için uzun yıllar ABD pazarı çok önemliydi. Çin’in ABD’ye ihracatındaki artış hızının önemli oranda düştüğünü söylemiştim. Son 5 yıllık verileri incelediğimizde; Vietnam’ın ABD’ye ihracatı %165, Hindistan’ın % 61, Tayvan’ın %103, Tayland’ın %90, Endonezya’nın %70, Kamboçya’nın %231, Çin’in ise %2,31 oranında artırdığını görüyoruz. Bu arada bizim ABD’ye olan ihracatımız da aynı dönemde %87,90 oranında artmış. Çin’in ABD ve Avrupa’ya ihracatında gerileme yaşansa da hala ihracatını artırabiliyor. Bana sorarsanız bu başarısının ardında dünyanın diğer bölgeleriyle geliştirdiği ilişkiler ve stratejiler var.             

Fakat Çin’in Asya’da bölge ülkeleriyle farklı sorunları var. Mesela denizlerde sınır anlaşması sorunu yaşamadığı ülke yok. Yine yakın geçmişte çevre ülkelerle kara sınırı problemleri de yaşamıştı. Hint-Pasifi k’te, Güney Çin Denizi Sorunu, Tayvan Sorunu, Çin-Japonya Ada Tartışmaları ve Çin-Hindistan Sınır Anlaşmazlığı gibi süregelen büyük sorunları devam ediyor. Batı’nın müttefikliği nasıl Orta Doğu ülkelerine gerçekçi gelmiyorsa aynı şekilde Çin’in müttefikliği de birçok Asya ülkesine gerçekçi gelmiyor. Kısacası dostluklarına güvenmeseler de düşmanlıklarından korkuyorlar. Bana öyle geliyor ki, gelişmekte olan pek çok ülke dünyadaki bu durumu taraf olarak değil denge politikaları uygulayarak aşmaya çalışıyor. Asya ülkeleri Batı ile, Orta Doğu ülkeleri Çin ile ilişkilerini geliştiriyor. Görüldüğü gibi özellikle Hindistan çok yönlü dış politika stratejisini sürdürmeye devam etmekte. Batı Hindistan’ı üretim konusunda desteklese de şu an için Hindistan Çin’e karşı dezavantajlı. Çin’in sanayi ve ihracat altyapısı ve bu konularda oturmuş kültürü şu an için Çin’i birkaç adım önde tutuyor. Vietnam ise sessiz ve derinden yol almaya devam ediyor. Gelişen siyasi ilişkilerin ticarete, gelişen ticari ilişkilerin siyasete etkilerini görüyoruz. Son yıllarda ana pazarlarımızdan biri olan Avrupa’nın Hindistan ve Vietnam ile gelişen ilişkileri ortada. Serbest ticaret anlaşmalarından uluslararası ticari koridorlara farklı konularda iş birlikleri artıyor. Bu durum güçlü olduğumuz Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika’da da aynı. Sanayici ve ihracatçı olarak dünyayı ve gelişmeleri iyi takip etmek zorundayız. Aksi takdirde birkaç yıl sonra bir bakmışız ihracatımızın daha yoğun olduğu çevre ülkeleri Çinli, Hintli ya da Vietnamlı üreticilere kaptırmış olabiliriz.

Yuan’ın uluslararası ticarette kullanımı artıyor

Uluslararası ödeme platformu Swift tarafından yapılan açıklamada, Yuan’ın Ocak 2022’den bu yana ilk kez Japon yenini geçerek ABD Doları, Euro ve İngiliz Sterlini'nin ardından en çok kullanılan dördüncü küresel para birimi olduğu bildirildi. Çin’in hali hazırda Rusya, Pakistan, Arjantin, Bangladeş, Irak ve Tayland ile yuan cinsiyle ticaret anlaşması var. Bu ülkelerin yanında 2023 yılında Latin Amerika’nın en büyük ekonomisi Brezilya ile de Yuan ile ticaret konusunda anlaşmaya vardı. Son olarak Sudi Arabistan’la yaptığı SWAP anlaşmasının ardından iki ülke arasında Yuan’la ikili ticarette sona gelindiği biliniyor.

Önemli riskler ve bir o kadar fırsatlar var

Yeni dünyada Türk sanayisi ve ihracatçısı için önümüzde önemli riskler ve bir o kadar fırsatlar var. Peki neler yapmalıyız?

Şikâyet yerine gayret etmeliyiz. Kendi gündemimizi oluşturabilmeliyiz. Aksi takdirde kur, faiz, enflasyon, finansman konu sarmalının etrafında dönmeye devam ederiz.

Bence gömleğin ilk düğmesi idrak. Önce idrak sonra inşa edeceğiz.

İş dünyası olarak yapmamız gereken diğer önemli adım da üretim, insan kaynakları, ihracat, dijitalleşme, eğitim vs. gibi her alanda ‘’verimlilik çalışmaları’’ olacaktır.

otomasyona önem vermeli ve şirketlerimizin dijital kaslarını güçlendirmeliyiz. Bu süreci teşvik etmek ve destek olmak önemli.

Sesimin arka sıralardan duyulması için abartma riskini göze alarak söylüyorum lojistik ülkemizin bekası için önemli bir konudur. Lojistik performansınız verimli değilse bırakın ihracatı üretim dahi olmaz.

Tüm yazılarını göster