Kredi prosedürleri reel sektörü yıldırma noktasına getirdi

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan, son dönemde devreye alınan birçok tedbirin hem reel sektör hem de bankacılık sektörü açısından yorucu bir hal aldığını dile getirerek, “Bugün kredi prosedürleri, reel sektörü adeta yıldırma noktasına getiriyor” dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Kredi prosedürleri reel sektörü yıldırma noktasına getirdi

MERVE YİĞİTCAN

İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) ocak ayı olağan meclis toplantısı, “Katma Değerli Üretim, Teknoloji Yoğun Sanayi ve Güçlü Bir Ekonomik Gelecek için Nitelikli, Sürdürülebilir, Ulaşılabilir Finansmanın Önemine Odaklanmak” ana gündemi ile dün gerçekleştirildi.

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Başkanı Alpaslan Çakar’ın konuk olarak yer aldığı toplantıya ayrıca Vakıfbank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih, Halk Bankası Genel Müdürü Osman Arslan, Eximbank Genel Müdürü Ali Güney ile Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası Genel Müdürü İbrahim Halil Öztop da katıldı.

Meclis toplantısında konuşan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Türk sanayicisinin geçen yıl ülke ihracatının 250 milyar doları aşmasında ana rol üstlendiğini söylerken, tüm dünyada taşların yerinden oynadığı bir yılda Türk sanayicisinin üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirdiğini söyledi. Buna karşılık tüm çabalara rağmen sanayicilerin finansmana erişim noktasında hala yeterli desteği bulmakta zorlandığını vurgulayan Bahçıvan,

“Daha önce de ifade ettiğim gibi 2022 aynı zamanda para politikasında ‘ikili’ bir görünümün ortaya çıktığı bir yıl oldu. Bir yandan, yılın ikinci yarısında faiz indirimleriyle finansman maliyetleri düşürüldü ve politika faizi yılı yüzde 9 ile tek hanede kapattı. Ancak diğer yandan devreye alınan çok sayıda düzenleme ile finansmana erişim daha da kısıtlandı. Bu kısıtlama, deyim yerindeyse, maliyetteki düşüşün önüne geçen bir hal aldı” ifadelerini kullandı.

“Tedbirler öngörülemezliğe yol açtı”

Oda olarak Türkiye Ekonomi Modeli ve onun temel unsurlarından olan liralaşma stratejisi çerçevesinde, kredilerin amacına uygun kullandırılması ilkesini desteklediklerini söyleyen Bahçıvan, “Finans kesimi ile reel sektörün birbirleriyle sağlıklı bir eşgüdüm içinde çalışmasının ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz.

Fakat, son dönemde devreye alınan birçok tedbirin öngörülemezliğe yol açtığı ve hem reel sektör hem de bankacılık sektörü açısından yorucu bir hal aldığına tanık oluyoruz. Bugün kredi prosedürleri, reel sektörü adeta yıldırma noktasına getiriyor.

Uygulanmakta olan prosedürler bitmek bilmezken, kredinin aktif hale gelmesi de bir türlü gerçekleşemiyor. Diğer yandan sanayicimizin artan maliyetleri, işletme sermayesi ihtiyacı ve yatırım arzusu nedeniyle kredi talebi büyürken; bunun karşısında bazı bankaların kredilerde daha tutucu davrandığını da gözlemliyoruz” ifadelerini kullandı.

“Komisyon uygulamaları rahatsızlık yaratıyor”

Bankacılık sektöründe kredi/mevduat oranının, 2018 ortalarında yüzde 120’lere kadar çıkmışken 2019’dan itibaren, pandemi dönemi hariç, düşüş trendi gösterdiğini ve yüzde 85’lere kadar gerilediğini vurgulayan Bahçıvan, 2018’de yüzde 79’a kadar yükselen özel sektör kredilerinin GSYH’ya oranının 2022 ortasında yüzde 67’ye kadar gerilediğini, Türkiye’nin bu oranın yüzde 110 olduğu gelişmekte olan ülkelerin gerisinde kaldığına işaret etti.

Bunun yanında komisyon adı altında endirekt faizler uygulandığına dikkat çeken Bahçıvan, “Tabela faizlerinin komisyon adı altındaki uygulamalarla artırılması reel kesimde ciddi rahatsızlık yaratıyor. Liralaşma ve kredilerin amacına uygun kullandırımı ilkesi kapsamında, gerçekten döviz ihtiyacı olan ve kredibilitesi yüksek firmalarımızın mağdur edilmemesi, deyim yerindeyse kurunun yanında yaşın da yanmaması gerektiğinin altını da hassasiyetle çizmek istiyorum” şeklinde konuştu.

KGF’de daha uzun vade talebi

Bankalar tarafından verilen ticari kredilerin alt başlıklarında yatırımlarla ilgili bir başlık bulunmadığına dikkat çeken Bahçıvan, BDDK ile yapılacak koordineli çalışma sonucunda ticari kredilerle ilgili böyle bir başlığın açılmasının da faydalı olacağını vurguladı.

Kısa süre önce duyurulan yeni KGF paketine ilişkin olarak da Bahçıvan, “Ekonominin birçok farklı kesimine kaynak sağlayan bu destekler, biriken maliyetler karşısında sanayicilerimize bir nebze de olsa soluk aldıracaktır. Bu çerçevede KGF’nin daha uzun vadeli, daha nitelikli kredilerin teminat yolu olması noktasındaki talebimizi burada bir kez daha yinelemek istiyorum” dedi.

“Yapısal sorunların çözümü de yapısal olmalı”

Kısa vadede atılması gereken adımların yanı sıra finansmana erişim sorununun daha uzun vadeli bir bakış açısıyla ele alınması gerektiğine işaret eden Bahçıvan, şöyle devam etti: “Zira yapısal sorunların çözümü de yapısal nitelikte olmak durumunda. Bu bağlamda ekonomimizin kredi yaratma potansiyelini doğrudan etkileyen cari açık, dış finansman ihtiyacı ve düşük iç tasarruf oranları en temel yapısal sorunlarımızın başında geliyor.

Dış finansmanın nispeten daha sağlıklı, sürdürülebilir kalemleri arasında yer alan uzun vadeli borçlanmada, bankacılık sistemimizin borçlanma iştahının düşük olduğunu ve uzun bir süredir net borç ödeyici pozisyonda olduğunu görüyoruz.

Sistemin kredi yaratma potansiyelini de düşüren bu durum, başta liranın seyri olmak üzere geleceğe dönük belirsizliklerle ve dolayısıyla yüksek risk primi ve yüksek borçlanma maliyetleri ile yakından alakalı. Tüm bunlar bizlere makroekonomik istikrarın, enflasyonu kalıcı şekilde yenerek liraya dönük güveni artırmanın ve ekonomi politikalarında öngörülebilirliğin yaşamsal önemini gösteriyor.”

“Birleşme ve satın almaları özendirici politikalar önemli”

Şirketlerin sermaye yapısını güçlendirici etkisi bulunan doğrudan yabancı yatırımlarda uzun zamandır iç açıcı bir durumda olunmadığını söyleyen Bahçıvan, bu nedenle yatırım iklimini iyileştirmenin bir diğer önemli yapısal ihtiyaç olduğunu vurguladı.

“Kısa vadede krediye erişim sorununun çözülmesi ne kadar acil bir ihtiyaç ise uzun vadede ekonomimizin krediye bağımlılığı da o denli önemli bir yapısal sorundur” diyen Bahçıvan,

“Türkiye ekonomisi kredi arzının arttığı koşullarda hızlanan, kredi akışı yavaşladığında duran bir yapıdan çıkmalıdır. Bu bağlamda, şirketlerimizin sermaye yapısını ölçek ekonomisi kanalıyla güçlendirmek açısından birleşme ve satın almaları özendirici politikaların önemli olduğuna inanıyoruz” diye konuştu.

“Sigortacılık maalesef sigorta şirketlerinin insafına terk edilmiş durumda”

EKONOMİ gazetesinin gündeme getirdiği ‘sigortalanamayan fabrikalar’ konusu Bahçıvan’ın da gündemindeydi. Meclisteki konuşmasında Bahçıvan, “Risklerin birçok alanda giderek arttığı bir dünyada sigortacılık sektörü de kritik sektörlerden birisi haline geliyor.

Ancak, doğası gereği bir güven unsuru olması gereken sigortacılık maalesef sigorta şirketlerinin insafına terk edilmiş durumda. Hiç risk almadan sigortacılık yapalım gibi bir anlayışın öne çıktığına tanık olmak bizleri maalesef üzüyor.

Bazı sigorta şirketleri, daha önce aynı koşullarda sigortaladıkları sanayi tesislerini şimdi sigortalamak istemedikleri gibi sigorta poliçe ücretlerini de potansiyel riskleri abartıp, suistimal ederek astronomik sevilere çekmiş durumdalar.

Hazine ve Maliye Bakanlığının sorunun çözümüne yönelik gerekli adımları atmasının üretim hayatımız açısından son derece önemli olduğunu burada özellikle ifade etmek istiyorum. İSO olarak biz de bu konuda önümüzdeki günlerde bazı adımlar atmayı planlıyoruz” ifadelerini kullandı.

Çakar: KOBİ’lere kullandırılan kredilerdeki artış oranı yüzde 104

TBB Başkanı Alpaslan Çakar, sanayicilere küresel ekonomi ve Türkiye ekonomisine ilişkin 2022-2023 yıllarına ilişkin bir değerlendirme yaptıktan sonra, bankacılık sektörüne ilişkin bir de sunum gerçekleştirdi. Bankacılık sektöründe geçen yıl 2,1 trilyon TL ticari kredi kullandırıldığını söylerken, 2022’de toplam kredi artışının yüzde 54 olduğunu, ticari kredilerdeki artışın ise yüzde 93 gerçekleştiğini aktardı.

Çakar, “Büyük işletmelere verdiğimiz kredilerdeki artış oranı yüzde 85 iken, KOBİ’lere verilen kredilerdeki artış yüzde 104 oldu. Yani 2022 yılı için KOBİ yılı denilebilir” dedi. Çakar’ın sunumunun ardından, oturumun soru-cevap kısmı basına kapalı şekilde devam etti.