Yabancının vur kaç için gelmesinin de koşulları var

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Yargıda yaşanan ve oturmuş bir yargı sistemine sahip ülke yatırımcılarının, hele hele hukukçularının hiç anlam veremeyecekleri tuhaf durumdan sonra herhalde ekonomi yönetimi (kalmışsa) saçını başını yoluyordur! 

Sen tut aylarca uğraş didin, adeta dünya turuna çık, gitmediğin ülke, çalmadığın kapı bırakma, sonra içeride bir hırgür... Görüştüğün yabancı yatırımcılara söyleyeceğin laf kalmasın!

Yalnızca yurt dışından kaynak bulmak da değil ki sorun, içeride düzeltilmesi gereken ve zaman alan bir dizi “rasyonel olmayan” uygulama var.

Bir yandan önceki dönemin kalıntılarını temizlemeye gayret et, bir yandan çarkları döndürecek dış kaynak peşinde koş; sonra tüm gayretlerini çöpe atacak bir hukuk garabeti yaşansın!

Türkiye’nin yapması gereken çok basit oysa.

Yatırımcıya, gerek yerli, gerek yabancı yatırımcıya güven verebilmek.

Ütopik gelecek biliyorum ama bırakın yurt dışındaki yatırımcıları, Türk halkı bile yönetime güvenir olsa yeter. Yalnızca yastık altındaki döviz çıksa Türkiye öyle bir nefes alır ki, yabancıya ihtiyaç duymaz.

Ama dedim ya, bu tümüyle hayal.

Yatırımcıya güven verebilmekten çok uzak olmamız yetmezmiş gibi bir de bu güvensizliğin dozunu her geçen gün daha da artırıyoruz.

Yabancı yatırımcı gelir mi?

Şimdi yargıda yaşanıyormuş gibi görünen bu siyasi çalkantıdan sonra farklı farklı düşüncelere rastlıyoruz:

-Yabancılar doğrudan yatırım için gelmez ama kısa vadeli vur kaç amaçlı olarak gelebilir.

-Yabancı için hukuk ve demokrasi o kadar önemli değil, bakın Çin ne kadar çok yatırım çekiyor.

Önce ikincisinden başlayalım. Çin’de bizim anladığımız türde bir demokrasi yok ama bizde olmayan başka bir şey var: “İstikrar.”

Çin’e giden yatırımcı biliyor ki ertesi sabah uyandığında ülke ekonomisini alt üst edecek bir karar alınmayacak; ülkede kaotik ortam oluşturacak bir karara imza atılmayacak. Kaldı ki Çin’in üretim yapısıyla, kaynaklarıyla, ihracat olanaklarıyla, işgücü piyasasıyla bizi kıyaslamak mümkün mü?

Gelelim ilk teze; yabancı yatırımcının vur kaç amaçlı geleceği tezine...

Bu da artık o kadar kolay değil... Vur kaç amaçlı, yani çok kısa süreli kalacak şekilde gelecek olanların para kazanması için de gerekenler var: “İstikrar.”

Türkiye’nin gösterge tahvil faizi bir ay önce yüzde 21.5 dolayındaydı. Faiz şimdi yüzde 41.5 düzeyinde.

Yabancı yatırımcı bir ay önce “vur kaç” amaçlı olarak gelip tahvil alsaydı, şimdi “vurulup kalmış” olacaktı, belki oldu da.

Bir ay önce yüzde 21.5 faizle yaklaşık 82 liraya alınan 100 lira nominal bedelli tahvilin fiyatı, faiz yüzde 41.5’e çıktığı için şimdi 71 liraya düştü.

Bu kaybı telafi edecek bir kur düşüşü de yok, tam tersine az da olsa artış söz konusu.

Dolayısıyla böylesi bir ortamda vur kaç da mümkün olmaz, kimse o riski almaz.

Hele hele her ne kadar seçime kadar çok büyük hareket olacağı beklenmiyorsa da, kurda yaşanabilecek hızlı bir artış yabancı yatırımcının tümüyle zarara girmesiyle sonuçlanır.

Bu yüzden yabancı yatırımcı bu ortamda çok daha temkinli yaklaşacaktır; vur kaç amaçlayanlar bile. Yabancı, faizin bir ayda 20 puan arttığını gördükten sonra gelecek bir ayda yine benzer bir artış olacağının kaygısını yaşamaz mı? Şimdi 71 lira olan kağıdın fiyatı, faiz arttıkça düşeceğine göre niye şimdi girsin, bekler.

Koç Holding’in batarya yatırımının verdiği sinyal...

Yargıtay, Anayasa Mahkemesi kararına uyulmaması yönündeki kararı 8 Kasım’da açıkladı. Bu karardan iki gün sonra da 10 Kasım’da Koç Holding tarafından KAP’a yapılan bildirimde Ankara’da gerçekleştirilmesi öngörülen ve Avrupa’nın en büyüğü olacağı ifade edilen batarya hücre üretimi yatırımıyla ilgili zamanlamanın uygun olmadığı ve bu yüzden de daha önce imzalanmış olan niyet mektubunun feshedildiği duyuruldu.

Gelişmeler öylesine üst üste gelmişti ki, bu açıklama çok doğal olarak yargıda ortaya çıkan tuhaf duruma bağlandı. “Yabancılar Türkiye’de zaten doğrudan yatırım yapmıyordu, son olay da tuzu biberi olmuş ve devasa bir yatırım çabası sonuçsuz kalmıştı.” Genel kanı bu yöndeydi.

Batarya fabrikası yatırımından son gelişmeler yüzünden mi vazgeçildi; olabilir ama pek sanmam. Bu öyle iki güne sığacak bir karar değil. Ama Yargıtay’ın bu yönde bir karar vereceği yönünde daha önce duyum alınmıştı da ona dayanılarak mı böyle bir karara varılmıştı, onu da bilemeyiz tabii ki.

Ama şu kesin. Nedeni ne olursa olsun, bu devasa yatırımdan vazgeçilmesi ve bunun doğru olmasa bile hukuk platformunda yaşanan tartışmalara bağlanmış görünmesi, Türkiye’de bundan sonra doğrudan yatırım yapmak isteyecek tüm yatırımcıların durumu defalarca değerlendirmelerine yol açacaktır.

Bizim biraz yüzeysel bakıp önce Anayasa Mahkemesi-Yargıtay çerçevesinde ele aldığımız, sonra siyasi analizlerle bunun biraz daha derin anlamları olduğunu gördüğümüz konu, aslında Türkiye’nin yatırım almasının, büyümesinin ve kalkınmasının önünde büyük engel oluşturacak çok olumsuz bir gelişmedir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar