Bilgi Yönetimi

Bilgi yönetimi (Knowledge management) Bir şirket veya kurumda kritik bir karar alınaca­ğı zaman yöneticilere sunulan bilgile­rin bir bölümü “veri” niteliğindedir. Bu verilerin işlenmesini ve şirketin faali­yetine ve stratejisine uygun hale geti­rilmesi görevini “bilgi yönetimi” birim­leri sağlar. Bilgi yönetiminde en önemli görev bir çalışanın beynindeki bilgiyi iş arkadaşları ile paylaşacağı ve geliştire­ceği bir ortamın kurulmasıdır. Çünkü şirket ve kurumdaki görünür bilgi buz­dağının su üstündeki bölümüne benzer. Esas bilgi birikimi çalışanların beyinle­rinde ve şirketin henüz kullanılmamış bilgi havuzundadır. Bilgi uygun ortam sağlanınca paylaşılır ve büyür, kurum zekâsına katkı yapar. Ancak çalışanla­rın çoğunluğu edindikleri veya geliştir­dikleri bilgiyi bir karşılık ve ödül olma­dan başkalarına sunmak istemez. Bilgi yöneticileri bu bilgiyi paylaşılır hale ge­tirmek zorundadır.

90’lı yıllara kadar bilgi yönetimi görev­leri, şirketin bu konuya ilgili duyan yö­neticileri tarafından ek iş olarak yerine getirildi. 90’lı yıllardan sonra büyük şirketlerde bilgi yönetimi birimleri ku­rulmaya başlandı. Hirotaka Takeuchi, Thomas H. Davenport, İkujiro Nonaka gibi bilim insanları bilgi yönetimi ko­nusunda kitap ve makaleler yazdı. Bazı şirketlerde CEO’ya bu konuda yardımcı olmak üzere “Chief Knowledge Officer” (CKO) makamı ihdas edildi. Böylece bil­gi yönetimi örgütsel öğrenme süreçleri­nin en önemli unsurlarından biri oldu. Bilgi yönetimi, şu temel ilkelerin uygu­lanması ile gelişti:

İnsana öncelik: Bir şirketin entelek­tüel sermayesinin dörtte biri kâğıt bel­geler üzerinde diğer dörtte biri bilgisa­yar ortamında, yarısı ise çalışanların beyninin içindedir. Yönetici bu bilgiler­den yararlanmak için çalışanlara değer vermek onların görüş ve eleştirilerini dinlemek zorundadır.

Anlaşılır bir dil: “Bilgili” kişilerin, ko­nuşma ve yazılarında teknik kelimeleri ve yabancı dilden terimleri gerektiğin­den çok fazla kullanmaları bilginin pay­laşılmasını ve yayılmasını önler. Anla­şılır bir dil ise bilgiyi hızla geliştirir.

Bilgi birikimi: Birçok kurum ve şirket­te değerli bilgiler şirketin bir kapısın­dan girer, diğerinden çıkar. Bu bilgilerin birikimi, sınıflandırılması ve çalışanların yararlanmasına sunulması bilgi yö­netiminin temel görevlerinden biridir. Bilginin yeniden üretimi: Ekono­mideki mevcut bilgi havuzundan her­kes yararlanabileceği için bir rekabet avantajı söz konusu olmaz. Bu noktada mevcut bilgilerin araştırma uyarlama ve geliştirme çalışmaları ile yeniden üretilmesi gerekir.

Dış dünyanın incelenmesi: Pazar pa­yını büyütmek isteyen büyük şirketlerin bir bölümünde müşteri kitlesi ile ilgili çok kapsamlı ve ayrıntılı bilgiler mev­cuttur. Ancak bu bilgiler mevcut pazar payının yükseltilmesine katkıda bulun­maz. Bu şirketlerin araştırması gereken esas kitle müşteri olmayanlardır. Şirket yöneticileri gözlerini dış dünyaya çevir­diklerinde, rakiplerinin ve onların müş­terilerinin tutum ve davranışlarını ince­lediğinde işe yarar bilgiye ulaşabilirler. Bilgi haritası: Yöneticilerin bir bölü­mü kendi elemanlarının bilgi ve yete­neklerini küçümseme eğilimindedir. Bu nedenle şirketin bilgi potansiyeli hiçbir zaman tam olarak kullanılamaz. Şirket çalışanlarının hangi konularda donanımlı olduğunun belirlenmesi ve bir bilgi envanterinin ve haritasının çı­karılması bu sakıncayı önler.

Veriden bilgiye: Ünlü yönetimbilimci Peter Drucker, verilerin işlenmesi ve bilgiye dönüştürülmesi sürecinin şu aşamalardan geçtiğini vurgulamıştır:

  • Performansın bağlı olduğu dayanak noktasını ve kilit olayı belirleyenler, veri yığınını daha etkili bir şekilde sınıflandırabilir. Kilit olayın merkeze konması verileri analiz etmeyi kolaylaştırır.
  • Mal ve hizmet üretimi sırasında orta­ya çıkan düzensizlikler, normal olasılık sınırları içinde kalırsa bunlar bilgi değil veridir. Ancak beklenen olasılık dağılı­mını dışında kalan olaylar veri olmaktan çıkıp bilgiye dönüşür. Üretim ve kalite konusundaki önemli ipuçları düzensiz­liklerin gözlemlenmesi ile ortaya çıkar.
  • İnsanlar bir duyguyu ancak belli bir yoğunluğa geldikten sonra algılarlar. Şir­ketlerde de olaylar belirli bir yoğunluğa ulaşmadıkça ve belirli bir eşiği aşmadık­ça “veri” olarak kalır. Eşik kavramı, olay­ların birbiri ardına gelmesinin ne zaman eğilim haline dönüştüğünü ortaya koyar.
ChartUse left and right arrows to move selectionKaynak Invalid date hedef Invalid dateUse left and right arrows to move left selectionKaynak Invalid dateUse left and right arrows to move right selectionHedef Invalid dateUse TAB to select grip buttons or left and right arrows to change selection25%