“Asıl ihanet yerli markalardan”

Yabancı markalardan ziyade üreticiye asıl darbeyi yerlilerin vurduğunu savunan ÖRSAD Başkanı Fikri Kurt, “Bir günde üretimi başka ülkeye kaydıranlar var. Birçok üretici kepenk kapattı. Şu an faaliyette bulunan firmaların da yüzde 20’si kapanma noktasında.” dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
“Asıl ihanet yerli markalardan”

YENER KARADENİZ

Örme Sanayicileri Derneği (ÖRSAD) Başkanı Fikri Kurt, büyük çoğunluğu küçüklerden oluşan hazır giyim üreticilerinin asıl darbeyi yerli markalardan aldığını belirterek, “12 yıllık üreticisiyle ilişkisini bir günde bitiren var. Asıl ihaneti yerli markalar yapıyor. Burada kazanan, büyüyen markalar zoru görür görmez kaçıyor. Şu an büyük markaların hepsinin üretimlerinin büyük kısmı yurtdışında. Üreticiler de bir bir kapanıyor. Şu an faaliyette bulunan üreticilerin yüzde 20’si kapanmanın eşiğinde” dedi.

Gelişmeler uzun süredir istatistiklerde de açıkça görülüyor. Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre 2022 Aralık ayı sonundan 2023’ün Ekim dönemine kadar geçen sürede tekstil ve giyim sektöründe faaliyet gösteren 2 bin 194 şirket kapandı ve toplam şirket sayısı 42 bini konfeksiyon üreticisi olmak üzere 61 bin 856’ya düştü. Aynı sürede istihdam ise yüzde 14 gerileyerek 1 milyon 51 bin 790 olarak gerçekleşti. Kapanmaların zincirleme reaksiyon göstererek alt sektörlere de sıçrayacağını belirten Kurt, “Dünya ile rekabet gücümüzü kaybediyoruz. Bu yükü bu sorunları birlikte mücadele ederek aşmamız lazım. Aksi halde ibre tekstilden çıkışı gösteriyor” ifadelerini kullandı.

Kumaş ihracatı da düşüşte

Tekstil ve hazır giyim sektörünün orta direği olarak da adlandırılan örme sanayi, ipliği kumaş haline getiriyor ve hazır giyim sanayine hammadde sağlıyor. Bu nedenle hazır giyim sektöründe yaşanan negatif ya da pozitif gelişmeler önce örme sanayinde hissediliyor. Kurt’un verdiği bilgilere göre, örme sanayii sektöründe bin 500 civarında şirket 60 binden fazla makine parkı ile hizmet veriyor. ÖRSAD’ın üye sayısı ise sektörün en büyük kuruluşlarından oluşmak üzere 500 civarında. İç piyasanın yanı sıra yurtdışına da ürün tedarik eden sektör, tekstil sektöründe en büyük ihracat kalemi olarak öne çıkıyor. Ancak son dönemde ihracatta da düşüş söz konusu. Örneğin, dokuma kumaş ihracatı geçen yıl yüzde 6,5 düşerek 2,4 milyar dolara gerilerken örme kumaş ihracatı ise yüzde 5,9 düşüşle 1,9 milyar dolar olarak gerçekleşti. Sektörde ithalat ise artış trendinde... Kurt, gelişmelere paralel olarak sektörde kapasite kullanım oranlarının yüzde 50’lere kadar düştüğünü, İSO İkinci 500’de yer alan 37 yıllık bir firma olarak kendilerinin de tarihlerinin en düşük kapasitesi ile hizmet verdiklerini dile getirdi.

Sorun 2021’de başladı

Fikri Kurt, gelişmelerin asıl sebebinin pandemi sonrası uygulanan politikalar olduğuna dikkat çekti. Tekstil sektörü ve hazır giyimin bir aile gibi olduğunu ve bunun 2021’e kadar da böyle gittiğini anlatan Kurt, “Pandemi sonrası ipler koptu. İpliği kg fiyatı 3,8 dolara yurtdışına satan üreticiler salgın ile birlikte talep artınca iç piyasada fiyatı bir anda 6,8 dolara yükselttiler. Böyle olunca gelen siparişlere fiyat veremez duruma geldik. AB bu nedenle arayış içine girdi. Şu andaki kriz, 2021 yılında hammaddede meydana gelen kaosun bir sonucu. Bu hatanın bedelini hepimiz ödüyoruz” dedi. ÖRSAD Başkanı Kurt, gelinen noktada 2023’te hem tekstil hem de giyim sanayinde ithalatın arttığını, ihracatın ise düştüğünü belirterek ardından da ithal ürünlere vergi getirildiğini hatırlattı. Kurt, bu noktada daha önceki iddiasını yineleyerek, “Özbekistan’a gittim dolaştım sordum. En çok ithal ipliği Anadolu’daki iplik fabrikalarının satın aldığını söylediler. Bu şirketler yan firma kurarak Dahilde İşlem Belgesi (DİR) ile hiç gümrük vergisi ödemeden ürünleri aldı ve kendi etiketlerini basarak daha yüksek fiyatla sattı” diye konuştu. TÜİK verilerine göre Özbekistan’dan pamuk, pamuk ipliği ve pamuklu mensucat ithalatı 2020’de 206 milyon dolar iken söz konusu rakam 2021’de 449 milyon dolar ve 2022’de 546 milyon dolara yükseldi. Geçen yılın 11 aylık döneminde ise söz konusu rakam 305 milyon dolara geriledi.

Zeytinburnu’nda 40 milyon dolarlık dolandırma vakası

Bu tarz ortamların fırsatçı ve dolandırıcılar için de çok uygun ortamlar olduğuna dikkat çeken Fikri Kurt, “Dolandırma vakaları artıyor. İddiaya göre son olarak Zeytinburnu’nda bu tarz bir olay gerçekleşti. Bir şahıs sektörü 40 milyon dolar dolandırdı ve kayıplara karıştı. Bu tarz olaylar çoğalacak. Onun için 2024’te temkinli gitmekte fayda var” dedi.

Bir yıllık haksız kazanç 40 milyon lira

Kurt’un uzun süredir üzerinde durduğu ve hala devam ettiğini belirttiği bir diğer konu ise iplikte net ve brüt fiyat uygulaması. Dünya Ticaret Örgütü'nde uygulamanın net fiyat üzerinden olduğuna dikkat çeken Kurt’un iddiası şu yönde: “Bakanlığa da bunun sunumunu yaptım. İplik sanayicisinin bize sattığı 50 tonluk ipliğin 1,5 tonu ambalaj. Bir kumaş fabrikasının günlük 50 ton kapasitesi olduğu düşünüldüğünde bu bir ayda 45 ton, bir yılda 540 ton sadece ambalaja para vermek demek. Bunun parasal karşılığı ise 40 milyon TL’ye denk geliyor. Ağırlaştırılmış malzemenin nihai ürüne yansıtılması ile yıllık 40 milyon TL’lik haksız kazanç elde ediyorlar” diye konuştu. Bu iddiayı sorduğumuz iplik sektörü temsilcileri ise uygulamanın münferit olduğunu ve genele maletmenin doğru olmadığını söylerken Kurt da benzer açıklamada bulunarak iddiasını şöyle sürdürdü: “Evet ağırlaştırılmış ambalaj kullanmayan da var ancak bu kez de fiyatı artırarak satıyor.”

Türkiye’de planlama doğru yapılmıyor

Hem tekstil hem de hazır giyim sektöründe yaşanan daralmanın sebepleri arasında sektörde yaşanan gelişmelerin yanı sıra çevre ülkelerde meydana gelen savaşlar, geçtiğimiz yıl meydana gelen deprem felaketi ve ana pazar olan AB’deki gelişmeleri sayan Fikri Kurt, “Bizim asıl pazarımız AB. Orada herhangi bir negatif gelişmede hemen önlem alınır. Bizde ise tedbirler ile ilgili doğru çalışmalar yapamıyoruz. Kapasite kullanımı, yatırım ve diğer ihtiyaçlar ile ilgili bir planlama yok. Dolarizasyonun bir dönem çok fazla artmasının sorumluları aynı zamanda sanayiciler. Devlet tedbir alıyor ama gecikerek alıyor. Şu an bu yüzden her yerde konkordatolar konuşuluyor” ifadelerini kullandı. Sektörde vergi gibi birçok kararın ise sadece belli bir grubun görüşü ile alınmasının sakıncasına değinen Fikri Kurt, “Bunun zararını günün sonunda hepimiz çekiyoruz. Konuşması, itiraz etmesi gerekenler birtakım endişeleri, çıkarları gözeterek susuyorlar” açıklamasında bulundu.