Prof. Dr. Fatih Özatay: Nasıl oluyor da 40-50 yıldır yüksek enflasyonla yaşıyoruz? 

1980’den bu yana verilere bakıldığında enflasyonun yüzde 39 dolayında olduğunu kaydeden TCMB Eski Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Fatih Özatay, “Nasıl oluyor da 40-50 yıldır bu kadar yüksek enflasyonla yaşıyoruz? O zaman bundan hoşlanıyoruz, şikayet etmiyoruz demektir” diye konuştu.  

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Prof. Dr. Fatih Özatay: Nasıl oluyor da 40-50 yıldır yüksek enflasyonla yaşıyoruz? 

İlhan DUMAN

Nasıl Bir Ekonomi TV’de yayınlanan Ekonomi Masası’nın bugünkü konukları Ata Yatırım Araştırma Genel Müdür Yardımcısı Cemal Demirtaş ve TCMB Eski Başkan Yardımcısı ve EKONOMİ gazetesi yazarı Prof. Dr. Fatih Özatay oldu. EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, gazeteci Berfin Çipa ve Barış Esen’in sorularını yanıtlayan uzmanlar, ekonomiyi ve piyasaları değerlendirdi. Cemal Demirtaş, “Genel seçimlerden bu yana izlenen politikaya bağlı kalındığı sürece Türkiye'nin notu yükselmeye devam edecek gibi görünüyor” diye konuştu. Fatih Özatay da enflasyonu düşürme konusunda hem Bakan Mehmet Şimşek’te hem de merkez Bankası yönetiminde niyet olduğunu dile getirerek, “Faiz artırdılar, bütçeyi düzeltmeye çalışıyorlar. Esas test 2025’te olacak” açıklamasını yaptı.  

ATA YATIRIM ARAŞTIRMA GENEL MÜDÜR YARDIMCISI CEMAL DEMİRTAŞ 

Yatırımcı gelişmelere bakacak 

Kredi notunun yükseleceği beklentileri oluşmaya başladığı zaman, açıklanmadan önce bir miktar ivme kazanabiliyor piyasa. Sonrasında da biraz dengelenme oluyor. Zaman zaman da kar realizasyonlarının görülüyor. Borsadaki dünkü hareketi de bu çerçevede yorumlamak lazım. Çünkü geçen hafta özellikle bu beklenti oluşmaya başlamıştı. Daha önce Fitch de artırım yapmıştı.  

Şimdi tabii önemli olan bunun arkasından gelecek artırımlar ne olacak ve doğru şeyler yapılmaya devam edecek mi? Bunu yeniden fiyatlayacak piyasa. Şu anda tabii CDS’lerimiz belli bir noktaya kadar geldi. Zaten mevcut kredi notlarını fiyatlandırıyordu. Ama şunu da unutmayalım ki biz aslında geçen 12 yılda nefes almadık. Türkiye uzun yıllardan sonra yatırım yapılabilir pozisyona gelmişti. Son 10 yılda da sürekli daha aşağı indi reytingi. Hatta çok kritik noktalara gelmişti. Şimdi genel seçimlerden beri de yukarı yönlü ivme kazandığını görüyoruz. Bu sürece bağlı kalındığı sürece Türkiye'nin notu yükselmeye devam edecek gibi görünüyor. Bununla birlikte önümüzde zorlu bir dönem var. Çünkü her şey kolay olsaydı zaten çok önceden yapılırdı. Şimdi bir bedel ödeme söz konusu olacak. Geçen yıllarda işte banka karları yükseldi, büyümeler iyiydi ve düşük enerji maliyetleriyle cari açık destekleniyordu. İç talebi de güçlü tutmuştuk. Şimdi enflasyon var, iç talebin ne yönde olacağı önemli. İhracat ve turizm ana konular. Bunların dışında yabancı para girişi de hem portföy olarak hem de doğrudan yatırım anlamında önemli. Bence doğrudan yatırım tarafı çok daha belirleyici olacak.

Uzun vadeli bakan fonların makro duruma güveni arttı 

Körfez sermayesi yatırımları konusunda İsrail-Filistin gerginliği biterse, en erken eylülde belki bir şeyler göreceğiz. Oradaki gelişmeler bizim için tabii ki önemli olacak ama yerli veya yabancı yatırımcı, gelişmelere bakıyor olacak. Türkiye'ye bir ilgi var ama öyle çok abartılacak noktada değil. Hatta daha sürecin başındayız. Bunu olumlu olarak algılıyoruz biz. Özellikle uzun vadeli bakan fonların, makro duruma güveninin arttığını görürüz. Söylemlere baktığımızda Türkiye’ye hiç güven yoktu hatta ama son seyahatlerden sonra yapılan daha yapıcı yorumlar alıyoruz. Ama şu da dişle getirliyor: Türkiye 12-18 ay durgunluk yaşamalı. Yani “Kilo verip, ağır kiloları atıp gerçek durumuna dönmesi gerekiyor” şeklinde değerlendirmeler yapılıyor. Şimdi biz bunu yaşıyoruz. Türkiye'de yaşayan, Türkiye'yi koklayan yerel halk olarak biz yaşayacağız bu ekonomideki durumları. Güven unsuru bizi bir şekilde yukarıya taşıyacak. Biz zaten 2012’de gelişmekte olan ülkelere göre yüzde 8 iskontoluyduk. Bu noktaya kadar gelmiştik. Şu anda yüzde 65’lerdeyiz. Bu ne demek? Karlar enflasyon ortamında iyi gibi göründü. Özellikle banka tarafında... Ama gerçekte güvenle ilgili endişeler daha ağır bastı. Şimdi TL bazında da borsayı bir yere gelmiş gibi görüyoruz ama eğer reel anlamda, büyüklük olarak bakarsak asıl bundan sonra alışmamız gereken bir süreç olabilir.  

Bizi rekabetçi yapan kur değil 

Burada tabii ki yine kur, faiz ve ekonomideki dengeler söz konusu. Artık yıllar itibariyle ikna oldum. Kurun bizim ihracatçılarımızı rahatlattığı doğrudur ama bizi rekabetçi yapan kur değil. Örneğin otomotiv sektöründe atılan adımlar 1994’e rastlar. Gümrük Birliği’nin beğeniriz, beğenmeyiz ayrı konu ama otomotiv sektörü ekosistemi varsa orada atılmıştır. Ardından işte 2000’li yıllarda ivmelenmiştir. Hep kriz dönemlerinde atılmıştır önemli adımlar. Onun dışındaki durumlar hep daha nemalandığımız dönemler oldu. Şu anda da bizim ihracatçılarımız için birinci koşul Avrupa'nın iyileşmesi, Çin'in dengelenmesi, kendi iç talebini de çekmesi gibi görünüyor. Biz bu denge içerisinde yılın ikinci yarısında iç normalleşmeyi nasıl yaşayacağız? Otomotivde eksiyi gördük. Özellikle otomotiv bizim için önemli ve en net, hızlı gördüğümüz data. Orada herhangi bir ayda pazarda 60 bin adetin altını görürsek durgunluk anlamına gelir. Mesela geçen ay 75 bin oldu. Daha önceki aylarda da 100.000 adet aylık rakamları takip ettiğimizde bizim için gerçek bir data olduğu için oraları da biraz kollayacağız. Ama mayıs-eylül dönemi bizim için kritik noktada ve bu kritik noktada da doğru şeyler uygulanmasına inanç devam ettiği sürece piyasaya, borsaya, TL varlıklara olan ilginin devam etme olasılığını yüksek görüyoruz. Ama Türkiye öyle hareketli bir ülke ki şimdi konuşuruz, bir saat sonra çok daha farklı bir noktaya varabiliriz. Şimdilik gerçekten böyle büyük hareketlerin başında olduğumuzu düşünüyoruz.  

TCMB ESKİ BAŞKAN YARDIMCISI  VE EKONOMİ GAZETESİ YAZARI PROF. DR. FATİH ÖZATAY: 

Enflasyonda yüzde 15’i yeterli görürsek düşe kalka ilerleriz 

Enflasyonu düşürme konusunda hem Bakan Mehmet Şimşek’te hem de merkez Bankası yönetiminde niyet var. Faiz artırdılar, bütçeyi düzeltmeye çalışıyorlar. Esas test 2025’te olacak. Yıl sonunda enflasyon yüzde 40 civarına düşerse bu hâlâ dünya sıralamasında bizi ilk 5’te tutacak bir oran. Dolayısıyla hâlâ yüksek. 2025 yıl sonu hedefi yüzde 14. 2025’i atlatırsak niyet kısmı 2026’da ortaya çıkacak gibi geliyor bana. Bu sene için değil ama ilerisi için biraz karamsarım. Yüzde 15’lerde kalırsa onunla yetineceğiz gibi geliyor bana. O zaman da Türkiye ekonomisi düşe kalka gidecek gibi geliyor. Bunu söylemek için erken. Tarihsel olarak baktığımızda ise gerçekten enflasyon çok yüksek. 1980’lerden bu tarafa bakalım. Enflasyon yüzde 39’a falan çıkıyor. Nasıl oluyor da bir ülkede böyle 40-50 yıl bu kadar yüksek enflasyonla yaşıyoruz? O zaman bundan hoşlanıyoruz, şikayet etmiyoruz demek.  

Birden sıçrayan kur, enflasyon yaratıyor 

En yakına gelirsek 2021 Eylül'ünden sonra enflasyon patladı garip para politikası nedeniyle. Aynı dönemde kredi faizleri de düşüktü, enflasyonun çok altında kaldı. Herkes krediye üşüştü, kredi alamayan çok üzüldü. “Kredi alamıyoruz” diye şikayetler oldu. “Enflasyonun çok altında kredi faizi mi olur?” diye bir şikayet gelmedi. Öyle olunca da enflasyon patlıyor. Enflasyonda niyetin tipik özelliği bu. Bir başka tipik özelliği yine krediyle ilgili. Küresel krizden sonra büyük ülkelerin bol kepçe bastıkları para ve sıfır faiz, bizim gibi ülkelere potansiyel olarak sermaye akımına, döviz akımına yol açtı. Bizim ülkemiz de daralıyordu. 2018’e kadar süren bir süreç oldu. 2009’da, önceden yasak olan döviz geliri olmayan şirketlerin döviz cinsinden borçlanması serbest bırakıldı. Bu furya ancak 2018’de bir kararla kaldırıldı. O dönemde bizde hem kredi çok arttı hem de şirketlerin döviz cinsinden borçları, açık pozisyonları çok arttı. Uluslararası Ödemeler Bankası’nın (BIS) uyarıları var 4-5 ülkeye. Bir tanesi de Türkiye. Bu çok kırılgan yapıyor tabii. Peki bunun enflasyonla ne ilgisi var? Çok kırılgan bir ülkede tetikleyici bir faktör devreye girdiğinde birden kur sıçrayabiliyor. Bu hemen enflasyona yansıyor. Ekonomi de daralıyor. Bu finansal kırılganlıkları yaratıyorsanız demek ki olası bir enflasyondan çok korkmuyorsunuz, çok da dert etmiyorsunuz. “Ekonomi canlanıyor, çok canlı gidiyor” diye herkes seviniyor. “Krediye ulaşıyoruz” diyor. Dolayısıyla özellikle iş insanları tarafından "Enflasyon çok yüksek” diye şikayet edildiğini az duyuyorum. Tabii yüzde 80’e, yüzde 90’a çıktığı son yıllarda şikayetler var ama hani yüzde 20’yken falan insanlar da çok dert etmiyor. 40-50 yılı yüksek enflasyonla yaşadığımıza göre bu, iş başındaki hükümetlerin de işine geliyor. Kadrolar mı yok enflasyonu düşürmeyi bilen? Olmaz olur mu? Kolay bir iş enflasyonu düşürmek, niyetiniz varsa. Ama işte ya seçim devreye giriyor, ya iş insanları şikayet etmiyor. Bunların hepsi birleşiyor. Ucuz kredi de olunca şikayetler azalıyor. Böyle olunca da işler zorlaşıyor.