İlham vermek istiyorum

Sezen Aksu’dan Edis’e, Murat Boz’dan İrem Derici’ye hit parçalar veren müzisyen Onur Özdemir nam-ı diğer Onurr, yeni solo ile karşımızda… ‘Methiyeler’i ve hedeflerini anlatan Onurr “Türkiye’ye şarkılar yapıyorum” diyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
İlham vermek istiyorum

Ece ULUSUM

Onur Özdemir, dönemin imza rock gruplarından Sakin ile müzik serüvenine başladı ancak milyonlara pop müzikle ulaştı. Alper Narman ile şarkı sözü yazarlığında Türk pop müziğin en üretken isimlerinden biri oldu. Sezen Aksu’dan Edis’e, Murat Boz’dan İrem Derici’ye hit şarkılar verdi. Spotify’da 70 milyon üzerinde aylık dinleyicisi olan Simge’nin seslendirdiği ‘Aşkın Olayım’ın altında da onun imzası var.

Bir diğer yandan solo kariyeri için inşa ettiği Onurr adlı projesiyle yola devam ediyor. Daha ağır ve sağlam adımlarla ilerleyerek kitlesini büyüten müzisyenin yeni albümü Methiyeler, Sony Music etiketiyle çıktı. 10 parçalık albümünün hikayesiyle başlayan, Onurr’un Türkiye’deki hedeflerine uzanan bir röportaj yaptık.

Bu albümle yeni bir Onurr karşımıza çıkıyor. Ruh hali, görünüş, her şeyi dönüştü. Neden böyle bir yola girdiniz?

Aslında her albümde görsel dünyamı ve fiziğimi de değiştirmişim. Ağlak Disko’da saçlarım uzundu, başka bir kafadaydım. Pandemide aşk hayatım kötüye gitti, içime kapandım. Ardından Onurr projesiyle hiç olmadığı kadar kendime dair kayıtlar paylaşmaya başladım. Evrenin bana göz kırptığı anda harekete geçtim ve her şey kendiliğinden olmaya başladı. Kendime bir Sakin Tribute proje sözüm vardı. Grubu topladım ve konserleri yaptık. Sakin Tribute sevenler Onurr projeme de yaklaşmaya başladı. Ben de projemi daha iyi anlatmaya başladım.

Albüme giren ilk ve en son şarkı hangisiydi?

Temmuz’da ‘Methiyeler’ vardı elimde, çok hoşuma gitti sürekli onu dinliyordum. En son giren şarkı da ‘Güya’ydı.

Bu albümden çıkardığınız şarkılar oldu mu?

Bir tane oldu. Merve Özbey’e verdim. Önce kendime sakladım. Biri istedi şarkıyı. Bana çok saçma bir aranjör ismiyle geldi. Şarkıyı geri alıp paralarını yolladım. Şarkıyı Hikmet’e (Demirkol) yolladım. ‘Şarkı güzel ama bu albümde olmayabilir’ dedi. Ben de Merve’ye ‘Şarkı geri geldi istiyorsan hemen yarın buluşalım’ dedim. Evren bana aklından ne geçiyorsa yaptırıyor.

Hit şarkıların altında imzanız var. Kendi albümünüze koyacağın ve başka müzisyenlere vereceğiniz şarkıları nasıl ayarlıyorsun? Bozulanlar oluyordur belki...

Etik olarak da ‘bize kötü şarkıları verdin, kendilerine iyilerini ayırıyorsun’ gibi durumlarda kalmamak için genelde 3 ay kapanırım. O arada yazar ve kendi albümümü yaparım.

‘DEPRESYONA GİRİNCE ENERJİMİ COIN’LERE AKTARDIM’

Albüm kapağının hikayesi nedir peki?

Fatih Cihangir Selimoğlu imzalı bir fotoğraf. Yüzüme bir şey yansıtalım istedi. Depresyona girince enerjimi coin’lere aktardım. Coin’lerden para kazanınca Fikret Muallâ’dan Haluk Akakçe’ye kadar güzel resimler almaya başladım. Ardından Haluk Bey’den izin aldım ve onun bir resmini yansıttık. Akışkanlığı yansıtan bir resim.

Methiyeler’de house, synth’ler ve yüksek baslar var. Pop türünde yeni sound’lar deniyorsunuz sanırım.

Pandemide sakin bir döneme girdim. Bir tane şarkı yazamadım. Fransızca çalıştım, deli gibi belgesel izledim, İrem (Derici) ile çok iç döküp ağladığımız Paris tatilimiz oldu. Oradan Ozan (Bayraşa) ile Amsterdam’a geçtim. İki şarkı çıktı. Biri Murat Boz’a diğeri Simge’ye verdiğim şarkılar. Ufak ufak elim açıldı ve Ağlak Disko zamanındaki yaklaşımıma göre daha yeni şeyler keşfettim. Prodüksiyon yaklaşımım ve aranje yapmakla ilgili şeyler. Albümde bu hissedilecek. Mesela çok fazla afro beat’e bulaştım. Bu albümde Burdur yöresine ait uzun havanın yer aldığı afro türkü dediğim Derebeder parçası var. Öte yandan elektronik bir altyapı üzerine organik seslerle çalışmalar yaptım. Ne bileyim, kendimi bazen David Bowie gibi, bazen Zeki Müren gibi hissettim ve bazen de Onurr olarak hissettim. Seviyorum olduğum müzisyeni.

Müzik yapmak biraz takıntılı bir şey sizin için sanırım. Nereye gitseniz bir şeyler yapmışsınız.

Müzik konusunda maymun iştahlıyım. Bir gün türkü yazmak istiyorum, ertesi gün rap. Kafama koyduysam 2 ay her an bunu düşünüyorum. Yazmak için masaya oturduğumda persona seçiyorum. Mesela, Müzeyyen Senar okusa nasıl olurdu? Kelimeler arasında gezinirim, free floating giderken bir şeyler oturmaya başlar. Artık kayıtlı 150’ye yakın şarkım var. İster istemez bir yerden sonra kendince bir pratiğin oluyor, sevdiğim yollar oluyor tabi...

Sizde bir keşif avcılığı da var değil mi?

Evet, kesinlikle var. Evrenin bana sunduğu hediyeyi güzelleştirip dinleyiciye sunmak gibi bir görevim var. Oturup panikleyerek ‘Ay Türkiye’de neler oluyor’ diyerek olmaz. Türkiye’de bunlar var, bunlara heveslenin demem gerekiyor. Yani ben artık ilham vermek istiyorum. Hatta bu albümü yaparken belirli anlarda yanımda Atatürk’ü hissettim. Şöyle hissettim; “Cumhuriyetin gurur duyduğu çocuklardan biri benim ve senin yüzünü kara çıkarmadım, öyle şarkılar yapıyorum ki insanlar bir gün heves edecek ve ‘Onurr neler yapıyor Türkiye’den niye gidelim?’ diyecek.” İnsanların Türkiye’den kaçıp gitmemesi için geçerli sebeplerden biri olmak istiyorum. Olacağıma da.

Bu günlerde müzisyenler hep kapalıdır, PR’ları kollar menajerleri konuşturmaz, röportajı yaptıktan sonra iptal etmek için uğraşılar… Siz isim vererek her şeyi anlatıyorsunuz. Bu kadar rahat konuşmanın altında ne yatıyor?

Yaş canım ya… 1999’da Sakin’i kurduk. O zamandan bugüne sektördeyim. Bütün bu deneyimlerin verdiği bir özgüven var. Onurr ismini milyonlar duymamış olabilir ama milyonların söylediği şarkılarım var. O yüzden de rahat davranmak istiyorum. Oxford’da master yaptım, onun verdiği bir özgüven var. Başkalarının ilham veren çabaları var. Harun Tekin’in gittikçe Türkiye’nin bir nevi Noam Chomskysiymiş gibi birleştirici bir dil üzerine çabasını görmem gibi veya genç dinleyicilerimin bana bakışlarının verdiği cesaret var.

“ROCK MÜZİK ASLA BANA YETMEZDİ”

Klipleriniz de kendine özgü. Böyle klipler gelmeye devam edecek mi?

Evet. Önceden klip benim alanım olmadığı için çok bulaşmıyordum. Klip müzisyeni zorlayan yer, en dışarıda kaldığı alandır. Aşıklar Ölmez, Ruj, o dönemde vizyonsuzdum. Karantinada kendi başıma klip çekip bunun prodüksiyonu ve kurgusunu da yaptım. Zamanla neye nasıl yaklaşmam gerektiğini çok iyi anladım. Farklı hikayeler denemeye devam edeceğim. Yeni klipte bir Japon adasında inzivaya çekilmiş, sevgilisini bekleyen bir adamı canlandırıyorum. Bir sonrakine şişme boğayla oynayan bir matadoru canlandırabilirim. Rock müzik yapsam, bunları rahat yapamazdım.

Sakin grubu ile rock müzik yapmaya devam etseydiniz ne olurdu?

Rock müzik asla bana yetmezdi. Şu an 50 tane türde üretiyorum. Seda Sayan’dan tut Nilüfer’e, Melis Fis’ten Feride Hilal Akın’a, Edis’ten Zeynep Bastık’a kadar Türkiye’ye şarkı veriyorum. Ama rock yapsaydım gidip öğlen ikide uyanıp ‘abi ya şöyle geçti falan’ öyle bir tip olacaktım. Sürekli farklı bir şeyler yapacağım.

Genelleme olacak belki biraz ama söz yazarları biraz da akılları dolu olduğu için aksi görünür. Sen daha dışa dönüksün.

Sinirli ve korkunç olduğum zamanlar herkes kadar var. Ancak genç müzisyenin, ya da imza istemeye geldiğinde reddedilen dinleyicinin olduğu tarafta oldum. Belki diğer şarkı yazarlarından farkım, o günleri unutmamamdır.

Dinleyiciyle organik temasım çok yoğun. Gençlerle de, 55 yaş ve üstündeki teyzelerle de. Hatta bu yüzden arkadaşlarımla ‘Geleceğin Fatih Ürek’i benim’ dediğim oluyor. Şükürler olsun seviliyorum.