Reel sektör sorunu finans sektörüne bulaşıyor mu? SVB ve sonrası

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Ekonomide yavaşlama ve enflasyon makroekonomik olarak öncelikle reel sektörün sorunlarıdır. İkisi beraberce yaşanır ve uzun sürerse riskler daha da artar. Ekonomide yavaşlama finans sektörü için kredi riskini, enflasyon faiz riskini arttırır. Yani stagflasyonist ortamlar finans sektörü için tehlikelidir.

100 trilyon dolara yakın üretimi varken 300 trilyon dolar üzerinde borcu olan bir dünyada bu borç nasıl ödenecek ve finans sektörü bu kredi riski ile nasıl baş edecek küresel ekonomi yavaşladıkça daha çok sorulan bir soru oluyor. Bir süredir küresel ekonomi yavaşlıyor ve bu resesyona dönüşür mü sorusunu tartışıyoruz. Krediler banka varlıklarının en önemli kısmını oluşturur. Buradaki kayıplar belli eşikleri aşarsa bankaların yükümlülüklerini karşılamasında sorun yaratabilir.

Diğer taraftan, bizimki ile karşılaştırılamayacak boyutta bile olsa yüzde 10’lara ulaşan küresel enflasyon merkez bankalarının güçlü sıkılaşması ile inişe geçti ama hala örneğin ABD ve AB’de yüzde 6 -9 aralığında ve ısrarcı görünüyor. Borçlanma senetleri olan bono-tahvil faizleri ile fiyatları arasında ters bir ilişki vardır. Faizler arttığı zaman, kredilerden sonra banka varlıklarında en çok ağırlığa sahip olan bono-tahvil fiyatlarını düşürerek bankaların yükümlülüklerini karşılamasında riskler yaratır.

Geçtiğimiz hafta sonu ABD’de Silicon Valley Bank (SVB) ile başlayan ve Signature Bank ile yayılma emaresi gösteren sorun büyük oranda bu faiz riskinden kaynaklandı. Özellikle 2008 krizinden sonra, küresel ekonomi başta ABD ve AB gibi gelişmiş ülkeler olmak üzere kapitalizm tarihinin en düşük faiz dönemine girdi. Faizler yüzde sıfır, hatta negatif değerlere gitti. Enflasyonun tam tersi olan deflasyonist eğilimler bu durumu destekledi. Pandemi sonrası başlayan ve tırmanan enflasyon düşmekte zorlanınca ve Fed 1980’lerden sonra en güçlü faiz arttırım sürecine girince korkulan bu risk ortaya çıkmış oldu.

SVB Silicon Vadisinde teknolojinin merkezinde olan bir banka. Mevduatlarını daha çok teknoloji start-up’larından toplayan ve onlara kredi veren bir banka olmuş. Küresel yavaşlama ile uzun vadeli yatırım olan teknoloji hisselerinde ortaya çıkan kayıp, bankayı zaten zorlamaya başlamıştı. Ama asıl sorun bono tahvil portföyünden geldi. SVB’nin 2022 sonu bilançosunda, bono tahvil portföyü 200 milyar dolar civarında olan varlıklarının yaklaşık yarısını oluşturuyor. Kredi portföyü toplamın yüzde 35 -40’ı civarında. Faiz riski çok daha yüksek bir banka. Faizler yükselince bankanın bono tahvil portföyünden zararı artmaya, varlıkları değer kaybetmeye başladı. Bankanın bunu telafi için sermaye arttırımına gideceğini duyurması ve azalan güven nedeniyle mevduat çekilişinin hızlanması bankanın batışını getirdi. 2022 sonu bilançosuna göre 174 milyar TL olan mevduat çekilişini karşılamak için ticari porföyününün yanı sıra yatırım portföyündeki tahvilleri de satmak zorunda kalan bankanın zararı realize etmesi ve sermaye arttırım ihtiyacına gitmesi bu sonu getirdi. Eskiden müşteriler bankalara gider, para çekmek için sıraya girerdi. Şimdi bu çekiliş akıllı telefonlardan dakikalar içinde olunca süreçte hızlanmış görünüyor.

Geçen hafta Salı günü Fed Başkanı Powell’ın şahin konuşmasından hemen birkaç gün sonra bu olayın ortaya çıkması haklı olarak ciddi bir güven sorunu yaratmış durumda. Teorik olarak var olan ve sürekli dile getirilen bu riskin pratikte geldiği boyutu en iyi bilmesi gereken düzenleyici ve politika yapıcı kurumların bunu zamanında görememesi ciddi bir risk oluşturuyor. Özellikle bölgesel küçük bankalardan para çekilme riski bulunuyor. Bu süreç ABD bankacılık sisteminde büyükler ve ulusal bankalar lehine yoğunlaşmayı arttıracaktır. Trump döneminde 2018 sonrası bankacılık sistemi düzenlemelerinin gevşetilmesi, küçük bankaların sistematik büyük risk kavramının dışına çıkarılması bu noktaya gelmenin önemli bir nedeni görünüyor.

ABD’de 18 trilyon dolar civarında mevduat var. Bunun 10,5 trilyon dolarlık tutarı 250 bin dolarlık mevduat sigorta limitinin üzerinde ve paniğin büyümesi durumunda risk oluşturabilir. Banka mevduatlarında ve Fed’ın miktarsal sıkılaşması nedeni ile nakit varlıklarda düşüş var.  12 trilyon dolarlık kredi kullandırılmış. Sorunlu krediler şimdilik riskli boyutta görünmüyor. Ticari bankalar 4,5 trilyon dolarlık tahvil bono tutuyor. Faiz artışları nedeniyle 600 milyar dolarlık kayıp oluşmuş görünüyor. Rakamlar yeterince büyük ve riskin boyutunu gösteriyor.

SVB büyük sayılabilecek bir banka olmasına rağmen toplam sistemdeki payı ve ortaya çıkardığı risk bu aşamada yönetilebilir görünüyor. Fed hafta sonu yayınladığı duyuruyla bankaların ellerindeki sorunlu kağıtları yeni ve değerlileri ile değiştireceğini duyurdu. Bu çok önemli bir güvence ve rezerv para sahibi olmanın büyük gücü. Önümüzdeki günlerde mevduat güvence kapsamı genişletilebilir ve 2018 öncesi düzenlemelere muhtemelen geri dönülecektir. ABD için risk kontrol edilebilir görünüyor.

2008’de de böyle oldu, sorun ABD’de başladı maliyet AB başta olmak üzere dünya genelinde daha fazla oldu. AB bankalarında da risk var ama dünyanın kalanında riskin daha fazla olduğunu düşünüyoruz. Sorunun ana nedenlerinden birisi enflasyon. Fed enflasyon ile mücadelede frene basacaktır ama taviz vermeyecektir. Fed’in 25 baz puan faiz arttırma ve sonra durma ihtimalini daha yüksek görüyoruz. Dünya genelinde enflasyon ile mücadelenin kazanılması için büyümenin düşmesi gerekiyor. Bu durumda kredi riskini arttıracaktır. Enflasyon düşmez ise faiz riski yüksek kalacaktır. Rezerv para sahibi olmayan ülkeler için her iki durum da daha fazla risk oluşturuyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
TL değerli mi? 28 Şubat 2024