28 Şubat davası hakkında erteleme kararı

Yargıtay'ın bozma kararının ardından, emekli orgeneraller Orhan Yöney ve Şükrü Sarıışık ile dönemin YÖK Başkanı Prof. Dr. Halil Kemal Gürüz'ün de aralarında bulunduğu 16 sanığın yeniden yargılandığı 28 Şubat davasına devam edildi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
28 Şubat davası hakkında erteleme kararı

Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuksuz sanıklardan bazıları ile avukatları katıldı.

Mahkeme Başkanı Yaşar Sezikli, dava dosyasına gelen evrakı okuduktan sonra tanık dinleneceğini bildirdi.

Duruşmada tanık olarak dinlenen dönemin Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Namık Kemal Zeybek, 28 Şubat'ı "darbe" olarak nitelendirmediğini söyledi.

Zeybek,"12 Eylül'de hükümeti devirmek suçundan idamla yargılandım ve aklandım. 28 Şubat süreci diye adlandırılan bu süreçte bütün inancımla söylüyorum hiçbir şekilde darbe söz konusu değildir." ifadelerini kullandı.

O dönemde gerçekleştirilen Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında Başbakan Süleyman Demirel'in 8 saat boyunca hiçbir konuya itiraz etmediğini anlatan Zeybek, daha sonra MGK'deki konuların Bakanlar Kurulu'na getirildiğini, Demirel'in konuşulan 18 maddeye de "Aynen katılıyorum" dediğini aktardı.

Zeybek, beyanlarına şöyle devam etti:

"Bence de o 18 madde doğruydu. Refah Partisi iktidara gelince birden bire yer altında yaşayan örgütler ortaya çıktılar. Garip şeyler olmaya başladı. Ayrıca bazı milletvekilleri asla söylenmeyecek sözler söylemeye başladı. Ben aynı zamanda basından sorumlu devlet bakanıydım. 'İkindi namazı tatil olsun, emzikli kadınlara tatil veriliyor da ikindi namazına niye verilmiyor' başlıklı bir yazıyı Cumhuriyet gazetesinden okudum. Türkiye'de bir gerginlik meydana geldi ve bu gerginlik MGK'ye yansıdı.

Darbe dediğiniz zorlamayla olur. Ben her düşündüğümü televizyonlarda söylüyordum. Bu şekilde darbe olmaz. İki yıl sonra protokol değişip Tansu Çiller başbakan olacaktı. Türkiye gerilmişti bu gerginliği gidermenin bir yolu olarak da Tansu Hanım başbakan olursa kabaran gerginliğin, halkımızın sakinleşmesini sağlar diye düşünüldü. Zorlama olmadı, Erbakan da buna katıldı. Fakat o dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel kendi takdirini kullandı ve Mesut Yılmaz'ın başbakan olmasına karar verdi."

Zeybek, generallerin hükümet üzerinde bir baskısının mümkün olmadığını savunarak, "Sincan'dan tankların yürütülmesinin bir mantığı yok. Bu iddia bana gülünç geliyor. Sonradan tankların sıradan geçişi olduğunu öğrendik. O gün tankların Sincan'da yürümesiyle devletin değişmesinin hiçbir ilişkisi yok. O dönemin şartlarında eğer bir darbe düşüncesi olsaydı yapılırdı. Bunu kimse engelleyemezdi." ifadelerini kullandı.

Söz alan sanık avukatları, Adli Tıp Kurumundan (ATK) gelen raporu inceledikten sonra beyanda bulunmak için süre talep etti.

Beyanların ardından ara kararını açıklayan mahkeme, sanık avukatlarına dosyaya sunulan ATK raporuna karşı yazılı beyanda bulunmaları için bir sonraki celseye kadar süre verdi.

Duruşmaya 9 Eylül'de devam edilecek.

Yargıtay 16 sanığın hükmünü bozmuştu

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, eski orgeneraller Çevik Bir, Çetin Doğan, Fevzi Türkeri, Ahmet Çörekçi, İlhan Kılıç, emekli korgeneraller Çetin Saner, Yıldırım Türker, Vural Avar ve Hakkı Kılınç, emekli koramiral Aydan Erol, emekli tümgeneraller Erol Özkasnak, Cevat Temel Özkaynak, Kenan Deniz ve emekli tuğgeneral İdris Koralp hakkında "hükümeti cebren vazife görmekten men" suçundan verilen müebbet hapis cezasını onamıştı.

Aynı cezaya çarptırılan sanıklar Halil Kemal Gürüz, Erdoğan Öznal, Hayri Bülent Alpkaya ve Muhittin Erdal Şenel'in ise "yardım eden" sıfatıyla cezalandırılmaları gerektiği gerekçesiyle haklarındaki mahkumiyet kararını bozan Daire, haklarında "zaman aşımı" nedeniyle düşme kararı verilen sanıklar Orhan Yöney, Şükrü Sarıışık, İzzettin İyigün, Kamuran Orhon, Köksal Karabay, Altaç Atılan, Ersin Yılmaz, Şevket Turan, Yücel Özsır, Metin Yaşar Yükselen, Refik Zeytinci ve İbrahim Selman Yazıcı'nın ise diğer sanıklarla "gizli ittifakları"nın olduğu gerekçesiyle cezalandırılmalarını istemişti.

Haklarında bozma kararı verilen 16 sanık, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeniden yargılanmaya başlanmıştı.