Prof. Dr. Alkin: Vatandaş reçeteye inanmıyor, kodaman sanayiciler sürekli ithalat vergisi istiyor

Topkapı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Emre Alkin, izlenen politikaların kredi derecelendirme kuruluşlarının notlarına yansıdığını ancak, halen aksayan bir reçete olduğunu ifade ederek, "Vatandaş reçeteye inanmıyor. Kodaman sanayicilerin bu ortamda iş yapamadığı için sürekli ithalat vergisi isteyerek kendilerini korumaya çalışması aslında uygulanan reçetenin aksaklıklarını bize gösteriyor" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Prof. Dr. Alkin: Vatandaş reçeteye inanmıyor, kodaman sanayiciler sürekli ithalat vergisi istiyor

İlhan DUMAN 

İnfo Yatırım Stratejisti Çağlar Toros ve Topkapı Üniversitesi Rektörü ve EKONOMİ gazetesi yazarı Prof. Dr. Emre Alkin, Nasıl Bir Ekonomi TV’de yayınlanan Ekonomi Masası’na katıldı. EKONOMİ Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz ve gazeteci Berfin Çipa’nın sorularını yanıtlayan Çağlar Toros ve Emre Alkin, ekonomiyi değerlendirdi.  

Çağlar Toros, 5 yıllık CDS’lerdeki düşüşte özellikle Türkiye’nin Gri Liste’den çıkış sinyallerinin ve  swap piyasalarının açılabileceğine dair beklentilerin etkili olduğunu dile getirdi. Toros, CDS’lerdeki düşüşün kalıcı olabilmesi için sürdürülebilir politika gerekliliğinin altını çizdi. Emre Alkin de Fitch’in not artışından sonra cuma günü S&P’den gelen not artışının mevcut yönetimin rasyonel politikalarının sonucu olduğunu belirtse de “Şu ana kadar ortaya konmuş reçete vatandaşın refahını gözeten bir reçete olmadı. Kamuda büyük ödemeler devam etti. Fakat vatandaşa sıra geldiği zaman pek fazla bir şey yapılmadı” diye konuştu. Alkin, konkordato sayısının artışı, bazı insanların artık üretmekten vazgeçmesinin de aslında uygulanan reçetenin aksaklıklarının gösterdiğini ifade etti.  

İNFO YATIRIM STRATEJİSTİ ÇAĞLAR TOROS  

CDS’lerde kalıcı düşüş sürdürülebilir politikayla olur 

5 yıllık CDS’ler Şubat 2021'den bu yana ilk defa 282 baz puanın altına gerileyerek 281,75 puana düştü. CDS’lerin son 3 yılın en düşük seviyelerine kadar gerilemesinde S&P’nin not artışının bir miktar payı olabilir ama geçtiğimiz dün gelen haber akışlarının etkileri bence daha fazla etkiledi. Neden S&P tarafı biraz etkiledi diyorum çünkü daha öncesinde Fitch tarafından yapılan açıklamalara benzer bir tutum olduğunu söyleyebiliriz. O yüzden S&P’den gelen not artışı çok fazla sürpriz olmadı. Zaten beklentilerin de fiyatlamalar arasına dahil olduğu bir not artışıydı. Gözler artık Moody’s tarafına çevrildi. Moody’s tabiri caizse notu biraz daha kıt olan bir kredi derecelendirme kuruluşu. Hızlı bir not artırımına gitmeyebilir. Ama verilen mesajlar neticesinde artık Moody’s tarafında da beklentiler fazlasıyla şekillendi. Bundan kaynaklı olarak da bir CDS tarafında geri çekilme emareleri arttı.  

Yabancı girişinin hızlanması için swap kanalı önemli 

Fakat dün gelen Türkiye'nin Gri Liste’den çıkabilme ihtimaline ilişkin haber akışlarının etkileri oldu. Bence en önemlisi tekrardan swap piyasalarının açılabileceğine dair beklentiler, CDS tarafındaki geri çekilmenin hızlanmasına neden oldu. Yabancı girişi olabilir diyoruz. Fakat yabancı girişinin daha hızlı olabilmesi için de swap piyasalarının açılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü daha hızlı bir kaynak yurt içine doğru yönelebilir. Dün Borsa İstanbul BİST 100 Endeksi’nin güne satıcılı bir başlangıç yaptı. Ardından Türkiye’nin Gri Liste’den çıkabileceğine dair beklentiler ve swap piyasalarının açılabilmesi ihtimalinin güçlenmesi sonrasında günü alıcılı bir seyirle 10,336 seviyesinde tamamladı. Endeks tarafında böyle olumlu haber akışları geldiği sürece yabancı takas oranındaki yukarı yönlü seyrin etkisi de BİST 100 Endeksi’nde katalizör etkisi yaratıyor. 9.800 seviyesinin üstünde kaldığımız sürece yukarı yönlü trendin devam edebileceği kanaatindeyim. 9.800 seviyesi bizim için ana destek seviyesi olarak ön plana çıkacaktır. Yabancı takas oranındaki yükseliş de zaten gözle görülür bir gerçek. Son 2 yılın en yüksek seviyelerinde, yüzde 40’lı seviyelerde. Yabancının gelme ihtimalinin yüksek olduğu, yabancıya ilişkin olumlu haber akışlarının olduğu bir dönemde de yabancılar kaldığı yerden devam ediyor. Bankacılık ve holding sektörlerine biraz daha yoğunlaşmış durumdalar. Bu da BİST 100 Endeksi’nin TL bazlı rekor seviyeleri kırmasına sebebiyet veriyor.  

Öte yandan CDS’teki gerileme yeterli değil. Sadece kredi derecelendirme kuruluşları not atırdı diye zaten CDS’lerin düşmesi kısa vadeli fiyatlamalar olur genelde. Kred derecelendirme kuruluşları not artısa da hâlâ yatırım yapılabilir seviyesinin 4 kademe altındayız S&P ve Fitch tarafında. Moody's tarafında da 6 kademe altındayız. CDS tarafındaki bu denli bir geri çekilme çok fazla sürdürülebilir değil. Kısa vadeli fiyatlamalar oluyor bu not artışları neticesinde. IMF ile olası bir anlaşma ya da gelebilecek olumlu haber akışlarının etkileri, CDS tarafındaki geri çekilmeyi hızlandırabilir. Fakat sürdürülebilir politikalar çerçevesinde, biz sadece kredi derecelendirme kuruluşlarını değil, tüm dünyayı ikna edersek CDS tarafında kalıcı bir geri çekilme tabii ki görebiliriz. Fakat tutarsız açıklamaların yapılması ya da politikaların bir anda değişmesi olasılığı tekrardan CDS’leri yukarı yöne çekebilecek en önemli unsurlar arasında yer alıyor.  

CDS tarafındaki geri çekilme tabii ki Türkiye ekonomisi için önemli. Çünkü kredi maliyetlerinin ve borçlanmanın da düşeceği anlamına geliyor. Türkiye ekonomisi olarak son zamanlarda çok yüksek miktarda borçlanmıştık. Bunun kalıcı hale gelebilmesi için sadece kredi derecelendirme kuruluşlarının yapacağı not artırımları ya da not görünümlerinde bir revizyon yeterli değil. Belki IMF ile yapılabilecek bir anlaşma, farklı ülkelerle yapılabilecek swap anlaşmaları ya da bizim swap piyasalarına açılıp Türkiye'ye tekrar bir kaynak gelebilme ihtimalinin yüksek olması, yani sürdürülebilir politikalar çerçevesinde hem yabancı yatırımcıyı ikna edebileceğimiz hem de Türkiye ekonomisi adına olumlu adımlar atabileceğimiz bir süreçte CDS tarafındaki geri çekilme beklentisi artabilir diyebilirim. 

TOPKAPI ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ VE EKONOMİ GAZETESİ YAZARI PROF. DR. EMRE ALKİN: 

Vatandaş reçeteye inanmıyor 

Biz 2018 yılından itibaren iktisat bilimiyle kavga etmeye başladık. Fakat kavga dövüş ettik diye de ülke paramparça olmadı. Ama ekonomi zora gitti. Müzmin döviz sıkıntısı çeken bir ülkenin döviz rezervlerinden çok hızlı satışlar yaparak TL’nin değerini koruma operasyonu yapıldı. Bunu da enflasyonu düşürme düşüncesi altında yapıldı. Olmadı. Hem enflasyon hem de döviz yükseldi. Ardından Naci Ağbal, Lütfi Elvan dönemi oldu. Çok kısa sürdü. Orada biraz sakinleşti. Neden? Çünkü Naci Ağbal gelir gelmez hemen politika faizini enflasyonun önüne koydu ve piyasa sakinleşti. Fakat sonrasında atılan adımlarla birlikte, faiz yüzde 20 olmasın derken bugün yüzde 50’ye geldi. Hemen arkasından Nureddin Nebati-Şahap Kavcıoğlu döneminde dövize satış yapma ve bu bu şekilde dövizi sakinleştirme operasyonu devam etti. Faiz de 8,5’e düştü. Ardından da enflasyonun yükseldiği görüldü. Ekonomiyi soğutmak için de bu sefer bankaların üzerinde “sakın kredi verme” baskısı yapılmaya başladı. Tabii bunlar yurt dışı çevreler tarafından bilime ve pratiğe aykırı olarak bulunduğu için bizim notumuz gittikçe düştü.  

Şu anki politikalar yatırım yapılabilir seviyeye gelmemiz için yetersiz 

Şimdi yeni bir yönetim geldi. İrrasyonel konuşmalar yapılmıyor. En pozitif taraf bu. Yani rasyonel konuşmalar yapıyor, kitaptan konuşuyor, Ortodoks reçeteler sunuyor ekonomi yönetimi. Ortodoks derken de normalde pratiğin kabul ettiği adımlardan bahsediyorum. Fakat biz o kadar aşağı seviyedeyiz ki şu ana kadar yapılmış olan işlerle ve ne kadar rasyonel olursa olsun sadece söylemlerle bizim yatırım yapılabilir seviyeye çıkmamız çok imkân dahilinde gözükmüyor. Kamu harcamalarının inanılmaz yüksek olmasına ve inanılmaz bir kamu açığının olmasına bütün kuruluşlar dikkat çekiyor. Yani “Sizi belli bir seviyeye kadar çıkarırız. Ama sonrası size kalmış” diyorlar.  

İkincisi vatandaş reçetenin arkasında değil. Yani şu ana kadar ortaya konmuş reçete vatandaşın refahını gözeten bir reçete olmadı. Büyük ödemeler devam etti. Fakat vatandaşa sıra geldiği zaman pek fazla bir şey yapılmadı. , Bundan dolayı vatandaş bu reçeteyi doğru bulmuyor. Ama. içinden de şöyle diyor: “Dövizi düşük tutmak mı istiyorsunuz? Çok iyi yapıyorsunuz. Siz düşük tuttukça ben de elime para geçtikçe döviz alırım.” Yani konkordato sayısının artışı, bazı insanların artık üretmekten vazgeçmesi, soğuması “ben artık Türkiye'de sanayicilik yapmam” diyerek çıkmak istemesi, kodaman sanayicilerin bu ortamda iş yapamadığı için sürekli ithalat vergisi isteyerek kendilerini korumaya çalışması aslında uygulanan reçetenin aksaklıklarını bize gösteriyor.