Bu mühür benim hikayem

Ex Libris ve mühür sanatını birleştiren Yudum İşbecer, sayfalara, kitaplara sığmayacak insan hikayelerini 5 cm’lik yüzeylere yansıtıyor. Bir kitap sayfasına basılan her bir mühür, aslında bir insanın damgasını vuruyor hayata...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Bu mühür benim hikayem

Gülseren Üst POLAT

15. yüzyıl sonlarında yani basılan her bir kitabın çok kıymetli olduğu zamanlarda ortaya çıkan bir sanat Ex Libris… Latince ‘nin kitabıdır’, ‘nin kütüphanesinden’ anlamına gelen bu sanata bugün çoğumuz yabancıyız maalesef. Fakat sanatçı Yudum İşbecer, bu sanata gönül vermekle kalmıyor, Ex Libris’i mühür sanatı ile birleştirerek, 5 santimlik yüzeylerde bambaşka hikayeler anlatıyor.

Ex Libris, kitaplar üzerinde bir aidiyet ifade etse de Yudum İşbecer, elle çizdiği tasarımlarıyla insanı en iyi anlatacak imgelerin izini sürüyor. 

Ex Libris çok eski bir sanat aslında ama bugün çok da yaygın değil. Siz nasıl tanıştınız bu sanatla?

Marmara Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı okudum ve 25 yıl öğretmenlik yaptım ama çizim, hayatımda her zaman vardı. Yıllarca çizimlerim birikti ve bir sürü galeriye götürdüm. Ama hepsinden çok küçük çalıştığım için geri çevrildim. ‘Bunları tuvale çalışman gerekiyor, satılmaz’ dediler. Tuvalde resim yapmaya çalıştım ama ‘ben bu değilim’ dedim. Bir dönem dergilere götürdüm çizimlerimi ve onlar da ‘bu çizimlere dergide yazık olur, sergi aç’ dediler. En sonunda resim öğretmeni arkadaşım geldi ve ‘sergi açıyorsun’ dedi. Kişisel gayretimde ‘Gayet Kişisel’ başlığı ile bir sergi açtım. Serginin son günü ‘ben buralara aitim, çizerek kendimi göstermem gerekiyor’ dedim. Akşamına da çizimlerimi bilen arkadaşım bana ‘Ex Libris tasarlar mısın’ diye sordu. Araştırmaya başladım ve yolum Hasip Pektaş Hoca ile kesişti. Yapılan çalışmaları inceledim ve fark ettim ki ben aslında yıllardır Ex Libris yapıyormuşum. Küçücük bir alana dünyaları sığdırma...

5 cm’lik yüzeylere kişiye özel çizimler yapıyorsunuz. Bunların hepsi de özgün desenler. Bu, hikaye anlatmak için oldukça zor bir yöntem değil mi?

O zorluğu biraz kendim yarattım. Boyut olarak normalde maksimum 13 cm olabiliyor ama benim gözüm orda başka çalıştı çünkü mühür sanatını biliyordum. Hititlerden, Sümerlerden buyana gelen bir mühür geleneğimiz var. Orada da müthiş bir hikaye anlatıcılığı var. Biz Hititler’in mühürlerine baktığımız zaman dönemin izlerini görüyoruz. Kullanılan desenlerde sosyal hayatı, kültürel ve sanatsal ipuçlarını görebiliyoruz. Ben bu iki sanatı birleştirdim ve 5 cm olarak çizmeye karar verdim. Zor ama keyfi de zorluğuna göre artıyor. O zorluk aslında yaratıcılığı da besleyen bir şey.

Tasarım süreciniz nasıl işliyor peki? Sonuçta kişiye özel işler ortaya çıkartıyorsunuz. Bu biraz da o insanı bilmek, kafanızda bir hikaye yaratmak anlamına geliyor.

Ben en kolay ama en zor soruyu soruyorum karşı tarafa. ‘Siz kimsiniz, sizi ifade eden desenler neler’ diye soruyorum. Bana öyle bilgiler vereceksiniz ki o bilgiler bu dünyada iz bırakacağınız, sizi temsil eden desenlerden oluşacak. Biri sizin mührünüzü gördüğünde ‘böyle biriymiş’ diyecek desenler… Nokta atışı bilgiler alıyorum. Zaten siz kimsiniz kısmı aslında işin en güzel kısmı çünkü herkes önce oturup düşünüyor. İkinci büyülü tarafı da sevdiğiniz biri için sipariş veriyorsanız aslında karşınızdaki insanı tanımlıyorsunuz, onu ne kadar tanıdığınızı gösteriyorsunuz. Bazen de okuduğum bir öykü, dinlediğim bir şarkı ile yola çıkarak tasarladığım mühürler oluyor. Mührü kişisel logo olarak da kullanıyoruz sonuçta. Ömürlük bir şey. Ex Libris’ten uzaklaşmadan, mührü de dışlamadan iki sanatı birleştiriyorum. Çünkü mühür bir anlamda bizim kültürümüzün de mirası.

Peki, hangi teknikler kullanılıyor?

Linolyum, gravür, taş baskı, ağaç baskı gibi çok çeşitli teknikler var. Ama 15. yya’dan söz ediyoruz. Zaten o dönemde kitaplar sınırlı sayıda. Günümüzde lastik damga -ki benim de kullandığım- tekniği ağırlıklı kullanılıyor. Çünkü sınırsız sayıda kitaba baskı yapabiliyoruz. Daha pratik ve eğlenceli. Istampa mürekkebi ile damganızı basıyorsunuz kitaplarınıza.

Bu söylediğiniz bir anlamda kültürün aktarılması ile ilgili ve bu noktada aklıma şu soru geliyor: Türkiye’de bu sanata ilgi nasıl? Oldukça niş bir alan…

10 yıl öncesinde iyi bir edebiyat okuru olarak ben bile Ex Libris’i bilmiyordum. Bu nedenle çocuklara anlatmayı çok önemsiyorum. Dönem dönem okullara gidiyorum anlatmak için. Atölye çalışmaları yaptım. Bilinirliği aslında okuma alışkanlığı ile de doğru orantılı. Maalesef çok fazla kitap okuma alışkanlığı olan bir toplum değiliz. Ben elimden geldiğince anlatmaya çalışıyorum. Bu konuda aslında büyük bir hayalim var. Köy kütüphaneleri oluşturup, köyden şehre doğru bir okuma alışkanlığı ve Ex Libris tasarım çalışmaları yapmak istiyorum. Kendi okul kütüphanelerinin mührünü tasarlasınlar çocuklar ve o mühür her sene elden ele geçsin istiyorum. Çocuklara okuma alışkanlığı kazandırıp, kendi kütüphanelerini oluşturma şevki de veriyor bir yandan. Çünkü kitap çok güzel bir mülkiyet. ‘Benim kitabım’ diyebilmek...

Bu güne kadar kaç kitaba basılmıştır sizin tasarladığınız mühürler? Aralarında tanınmış isimler var mı mesela? Kitapları çok kıymetli olan ve bu geleneği yaşatan…

4 yıl önce 1001 Ex Libris diye bir grafik hazırlamıştım. Ama şimdi kabaca 2 bine yakın kitapseverin kitaplarında benim tasarladığım Ex Libris tasarımlarım var.

Murathan Mungan, Haydar Ergülen ve Jale Sancak’a tasarlamış olmak çok özeldi. Büyürken bana eşlik eden yazarlardı, onları çok önemsiyorum Eleni Karaihduru için yaptığım tasarım yine çok özeldir benim için.