Bankaların karlılığı yeterli olacak mı?

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM

Bugünlerde kamuoyunda bankaların çok kâr ettikleri gibi bir izlenim var. Ancak elde edilen kârları 3 açıdan değerlendirmemiz gerekir. Birincisi elde edilen kârların yüksek enflasyon karşısında eriyip erimediğine bakılmalı. İkinci nokta, özellikle bizim gibi finansal sektörü hala büyümeye müsait ülkelerde bankacılık kesimi yüksek “reel” kâr etse bile, bu durum bankacılığın genel olarak kredi verme kapasitesini artıracağı için olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmeli. Üçüncü nokta ise bu elde edilmiş gözüken kârların ilerideki bir politika normalizasyonu sürecine yönelik bir sermaye tamponu birikimi olarak yeterli olup olmadığına bakılmalı.

İlk olarak kârların enflasyon karşısında eriyip erimediğine bakalım. Bu sene sektörün 9. ay kârı 286 milyar TL, geçen sene aynı dönemdeki kâr ise sadece 57 milyar TL idi. Böyle bakıldığında müthiş bir artış varmış gibi gözüküyor. Ancak doğrusu sadece kâra değil, özkaynaklardaki toplam artışa bakmak. Özkaynaklarda artış sağlayan 2 önemli kalem daha var. Bunlar sabit kıymet ve menkul değer yeniden değerleme fonları. Son dönemlerde düşen piyasa faizleri nedeniyle bankaların menkul değer portföyleri değer kazandı. Bu değer kazancı 9. ay itibarıyle 146 milyar TL. (Aslında bu miktar gerçek bir kâr değil, gerçek kâra dönüşmesi için bankaların piyasa faizlerinden bu menkul değerleri satmaları lazım. Ancak bu mümkün olmadığı gibi getirilen düzenlemelerle daha da fazla menkul kıymet almak zorundalar. Zaten bizzat bu yüzden piyasa faizleri anormal düşmüş durumda.) Aynı dönemde sabit kıymetlerin yeniden değerlemesi ise özkaynaklara 42 milyar TL artış sağladı. (Yılsonu yeniden değerleme oranının yüzde 122.9 olarak açıklanması ile son çeyrekte bu kalemde önemli bir artış daha olacak.)

Çok kaba bir hesapla sene sonunda özkaynaklara kârdan 400 milyar TL, sabit kıymet yeniden değerlemeden 60 milyar TL ve menkul değer yeniden değerlemeden de 160 milyar TL geleceğini varsayalım. Kısaca toplamda özkaynaklar 620 milyar TL artmış olacak. Sene başında toplam özkaynaklar 714 milyar TL idi. Bu yüzde 87’lik bir özkaynak artışı anlamına geliyor. Sene sonu TÜFE’si yüzde 65 civarında geleceği için bu artış özkaynaklarda reel bir artışı ifade etmekte. (Bu noktada menkul kıymet portföyünden gelen değerleme artışlarının “gerçek ve kalıcı bir özkaynak artışı mı, yoksa suni ve geçici bir özkaynak artışı mı?” tartışmasına girmiyorum.) Ancak görüldüğü gibi bu çok da müthiş bir artış değil, ve esasında bankaların kaldıraç kapasitesini artırdığı için de ekonomi açısından faydalı.

Ancak asıl en kritik konu seçim sonrasında herkesin beklediği gibi deneysel politikalardan ortodoks politikalara dönüş durumunda bunun banka bilançolarına nasıl yansıyacağı, ve bugün elde edilen kârların onlar açısından yeterli bir sermaye tamponu yaratıp yaratmayacağı konusu. Ortodoks politikalar demek piyasa faiz oranlarının gerçekçi seviyelere çekilmesi demek. Şahsen, ben para politikasında normalizasyonu MB’nın politika faizini minimumda piyasanın 12 aylık enflasyon beklenti seviyesine yükseltmesi olarak anlıyorum. Bugün TÜFE yüzde 85 iken, 12 ay sonrası beklenti yüzde 37.3. İyi şartlarda enflasyonun 2023 ortasında yüzde 35’e kadar gerilemesi söz konusu olacaktır. Böyle bir durumda yüzde 25 civarında bir politika faizi yeteri kadar sıkılaştırıcı sayılabilir.

Bu durum bankaları 2 yönden etkileyecektir. Birincisi bankacılık genelde kısa vadeli kaynaklarla uzun vadeli plasman yapan bir sektör olduğu için faiz artışı bankaların plasmanlarından belirli bir müddet zarar etmeleri anlamına gelecek. İkinci darbe ise faizlerdeki artış sonucunda kredi portföylerinde meydana gelecek bozulmadan kaynaklanacak. Zaten uzunca bir süredir (düşük reel faizlerin de sayesinde) “yüzdürülen” krediler var. Bunların bilançolardan silinmesi özkaynakları negatif yönde etkileyecektir. Sonuçta bu 2 darbenin toplam etkisinin ne olacağı, banka bilançolarını nasıl etkileyeceği bazı kritik varsayımlar altında yapılacak kapsamlı bir çalışmayı gerektiriyor. Ancak geleceğe baktığımızda rahatlıkla şu söylenebilir: Bankacılık bugün elde ettiği kârlara yarın mutlaka ihtiyaç duyacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar