Enflasyon sarmalından nasıl çıkabiliriz?

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Kime sorsanız ekonomimizde bir numaralı gündem enflasyon ve bunun sonucu sürekli artan hayat pahalılığı çıkar herhalde. Bu hafta gelen enflasyon rakamları süpriz olmayan bir şekilde enflasyonist dinamiklerin gücünü koruduğunu gösteriyor.

Verilere baktığımızda TÜFE enflasyonunun aylık %4,53, yıllık %67,07 arttığını gördük. İki aylık kümülatif artış %11,54 oldu. Merkez bankamızın yılsonu tahmininin %36 olduğunu düşünecek olursak yılın kalan 10 ayında %24 bir enflasyon yaşamamız gerekiyor. Bunun imkânsız olmasa da çok zor olduğunu net bir şekilde söyleyebiliriz.

Verilerin detayına baktığımızda, enflasyona yol açan faktörlerin başında gelen gıda sektöründeki sorunun ciddi biçimde devam ettiğini, hizmet sektörlerindeki yüksek kar marjlı fiyatlama eğiliminin hız kesmediğini açık bir şekilde görebiliyoruz. Kur- ücret- enflasyon sarmalını kırmamız gereken, bunun için beklentileri değiştirebilmemiz gereken bir süreçteyiz. Para politikasının etkinliğini 6-18 ay arasında gösterdiğini biliyoruz. Geçtiğimiz yıl Haziran ayında başlayan sıkılaşma adımlarının etkisini henüz güçlü bir şekilde göremediğimizi rakamlar ortaya koyuyor.

Hava şartlarının çok olumsuz olmadığı 2023 yılında, tarım sektörünün %0,2 daraldığını geçtiğimiz hafta görmüştük. Gerek nüfus artışı, gerek hızlanan turizm aktiviteleri ile çok ciddi gıda talebi yaratan bir ekonomimiz var. Arzın değil artmak, düştüğü bir ortamda talep yönlü gıda enflasyonunu güçlü bir şekilde besleyen bir dinamik bulunuyor. Akaryakıt fiyatları, işçilik maliyetleri gibi üretim sürecini maliyet açısından da olumsuz etkileyen unsurların devrede olması, sektörde yüksek kâr marjlı fiyatlamalara da bir zemin oluşturuyor.

Dünya gıda fiyatları geriliyor

(FAO) Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün küresel ölçekte izlediği gıda fiyat endeksi, 2020 yılından sonra, pandemi, Rusya - Ukrayna Savaşı gibi nedenlerle sıçrama göstermişti. Bu etkiler azaldıkça, 2022 ortalarında başlayan düşüş sürmeye devam ediyor. 2022 yılı ortalarında 160 seviyelerinde dolanan endeks Ocak 2024 itibarıyla 118 değerine gerilemiş durumda. Sektörel detaylara baktığımızda hemen hemen tüm sektörlerde düşüşün güçlü olduğunu izleyebiliyoruz. Tahıl, şeker, ayçiçeği ve et fiyatlarının Ocak ayı dahil gerilediği tabloda sadece süt ve süt ürünlerinde kısmi bir artış görülüyor.

Son 4 yılda gıda fiyatlarımız en az 5 ile 7 kat arasında artış gösterdi

Dünya gıda fiyatları gerilerken ülkemizde gıda ve alkolsüz içecekler’deki aylık artış Şubat ayında % 8,25, yıllık artış %71,12 oldu. Taze meyve ve sebze gibi işlenmemiş gıda fiyatlarının yıllık artış oranı ise %84,41 seviyesine geldi. FAO gıda endeksi 2020 yılında 100 değerinde iken şu anda 118 değerinde bulunuyor. Bilgi Üniversitesi finansal uygulama merkezinin günlük olarak açıkladığı gıda fiyat endeksi ise 2020 yılındaki 100 değerinden bugün 720 değerine ulaşmış durumda. TÜİK gıda endeksi de aynı dönemde 100’den 533 seviyesine gelmiş görünüyor. Dünya ile karşılaştırılamayacak kadar büyük bir gıda enflasyonu ile karşı karşıya bulunuyoruz. Bu noktada, tarım sektörünün ithal girdi bağımlılığı, ücretler, kiralar gibi birçok faktör gıda fiyatlarının yüksekliğini açıklamakta bize yardımcı olabilir. Fakat, konu bunların ötesinde ciddi bir kar marjlı fiyatlama eğilimine ve eksik rekabet piyasasının varlığına da işaret ediyor.

Hizmet enflasyonu yıllık yüzde 94’e ulaştı.

Enflasyon rakamlarında öne çıkan diğer önemli bir unsur hizmet fiyatlarındaki yıllık artış oranının %94,36’ya gelmesi görünüyor. Detaylara baktığımızda, kiralardaki yıllık artış %121, lokanta ve otellerde %95, ulaştırmada %97 seviyesine ulaşmış durumda. Son günlerde sık konuştuğumuz özel okul ücretlerindeki artış da Şubat ayı enflasyon rakamlarına yansımış görünüyor. Eğitim sektöründeki yıllık artış %91,84 seviyesine gelmiş durumda.

Enflasyon ile mücadelede kararlı olmak büyümeden bir süre vazgeçmeyi gerektirir

Bir vatandaş olarak sık kullandığınız ulaşım, yeme içme, eğitim, kira ve gıda gibi fiyat artışlarının bu kadar yüksek olduğu bir ortamda enflasyonla mücadelenin çok daha güçlü, beklentileri etkileyebilecek boyutta ve para politikası dışında da araçları kullanan bir çerçevede ilerlemesi gerekiyor. Bugün para politikamızın yönü doğru, sıkılaşma boyutu güçlü denilebilir. Fakat para politikasının aktarım mekanizması ve bunun sonuçları beklentilerin altında seyrediyor. Ülkemizde talebi etkileyen önemli bir faktör gelir olmakla birlikte, servet etkisi de çok ciddi biçimde devreye girmiş durumda. Tasarruf eğilimini çok daha güçlü artırabilmemiz gerekiyor. Enflasyonla mücadelede kararlı olmak büyümeden bir süre vazgeçmeyi gerektirir. Enflasyonla mücadelenin tüm sürecinde büyümeden vazgeçmek gibi bir sonuç çıkarmamız gerekmiyor. Beklentilerin, ücret - kur - enflasyon gibi sarmalların kırıldığı bir sürece ihtiyacımız var. Burada sadece para politikası değil, maliye politikası ile beraber ekonomi ve ekonomi dışı yapısal reformlara gereksinimimiz bulunuyor. 2000’lerin başındaki enflasyonla mücadelemizi unutmayalım. Yukarıda bahsettiklerimizin çoğunu gerçekleştirdik, mücadelenin ilk yılında ekonomimiz yaklaşık yüzde 4.5 daraldı fakat takip eden 4 yılda ortalama %6’dan fazla büyümeyi başardık. Ne yapmamız gerektiğinin cevabı yaklaşık 20 yıl önce neler yaptığımızda büyük oranda veriliyor.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
TL değerli mi? 28 Şubat 2024