Merkez bankaları yarışıyor
Geçen hafta Wall Street Journal’ın manşetlerinden birisi “Merkez Bankaları Yarışıyor” oldu. ABD’de Fed’in gittikçe şahin tutum alması, hem gelişmiş hem gelişmekte olan birçok merkez bankasını faiz arttırım yarışına soktu. Geçtiğimiz hafta Fed’in faiz artırımı sonrası, Norveç’ten Güney Afrika’ya kadar birçok merkez bankası beklenenin üzerinde artışlar gerçekleştirdi.
Japonya bile müdahale ediyor
İsviçre Merkez Bankası 2014 yılından bu yana politika faizini yüzde 0’ın üzerine yükseltti. İsveç merkez bankası 100 baz puanlık artışla son 30 yılın en yüksek faiz artışını gerçekleştirdi. İngiltere merkez bankası geçen hafta 50 baz puanlık bir artışla faizi yüzde 2,25 seviyesine getirdi ama geçtiğimiz Cuma günü açıklanan anlaşılması çok zor genişletici vergi paketi ile yeni ve güçlü faiz artırımları yolda görünüyor. Avrupa Merkez Bankası da (AMB) beklenenin üzerinde faiz artırım sinyalleri vermeye başladı. Japonya bile faiz artırımı yapmasa bile dolar satarak Japon Yen’inin değerini korumaya çalışıyor.
Merkez bankaları neden böylesine bir faiz artırım sürecine girmiş durumda? Bunun bir nedeni hemen hemen bütün ülkelerde yaşanan enflasyon olduğu kadar, diğer nedeni ABD faiz artırımları sonrası yerel paraların göreli değerini korumak ve buradan gelebilecek olumsuz etkiyi bastırmak, sermaye hareketlerindeki terse dönüşü frenlemektir.
Son 40 yılın en güçlü sıkılaşma dönemi
Geçtiğimiz hafta yayınlanan Dünya Bankası raporu küresel ekonomide eş anlı olarak son 40 yılın en güçlü sıkılaşma dönemine girildiğini gösteriyor. Bunlar arasında iki önemli istisna Türkiye ve Rusya denilebilir. Türkiye 2021 yılı Eylül ayından bu yana faiz indirim sürecinde. Bu süreçte enflasyon yüzde 18’den yüzde 80’e, cari açığın GSYİH’ya oranı yüzde 1,7’den yüzde 5,9’a, kamu kesimi borçlanma gereği GSYİH’ya oran olarak yüzde 2,7’den yüzde 6,4’e gelmiş durumda. Cari denge ve kamu dengesi için verdiğimiz rakamlar bizim tahminimiz değil, OVP’de açıklanan rakamlar.
Rusya’da enflasyon düşüyor
Rusya’da savaş öncesi enflasyon yüzde 8, faiz 8,5 idi. Savaş sonrası enflasyon yüzde 17’yi geçince faizler 20’ye çıktı. Daha sonra enflasyon düşmeye başladı, şu anda yüzde 13 ve düşme eğiliminde. Bu yıl beklenen daralma yüzde 6 üzerinde. Cari fazlanın GSYİH’ya oranı yüzde 6,80, bütçe fazlasının oranı ise yüzde 1’e yakın. Ruble değer kazanıyor, enflasyonu bastırmaya devam ediyor. Muhtemelen çok yakında enflasyon başladığı nokta olan yüzde 8’in altına gerileyecek. Bu tabloda Rus Merkez Bankası faiz oranlarını yüzde 8’e indirdi.
Emtialar ve borsalarda düşüşe devam
Şu anda birçok merkez bankasının faizi, yaşadığı enflasyonun 3-5 puan altında olsa bile gelecek bir yılda çok muhtemelen gerçekleşecek enflasyonun üzerine çıkacak. Örneğin Fed faizleri gelecek yıl yüzde 4,6 seviyesine getirmeyi planlıyor. Büyük olasılıkla daha yukarı da gidebilir. Fakat bu kadar güçlü sıkılaştırma sonunda enflasyonun düşmemesi mümkün değil. Emtia fiyatları düşüyor, büyüme geriliyor. Konut, otomobil gibi öncü sektörlerde talep geriliyor. ABD’de 12 aylık beklenen enflasyon yüzde 4-5 aralığında görünüyor. Fed ve birçok merkez bankası faizlerini bir yıllık beklenen enflasyonun üzerine getirmeye çalışıyor.
Gerek arz yönlü şoklar gerek merkez bankalarının güçlü faiz artırımları gelecek yıl küresel resesyon ihtimalini ciddi biçimde arttırmış durumda. Bu tablo emtia fiyatlarını baskılamaya devam edecek. En fazla stres ana metal fiyatlarında olacak. Enerji emtiaları olası jeopolitik riskler nedeniyle oynak olmaya aday. Tarımsal emtialar ise gerek iklim krizi gerek Rusya - Ukrayna savaşı yüzünden aşağıdan çok yukarıya işaret ediyor. Faiz artışlarının yoğun olduğu bir dönemde Altın, Gümüş gibi değerli madenlerin bile direnmesi güç oluyor. Fakat faiz artırımları sonuçlandığında ve resesyon geldiğinde artması muhtemel siyasi ve jeopolitik risklerle altın başta olmak üzere değerli madenlerin yukarıya yönelme ihtimali yüksektir. Hisse senedi piyasaları ise faiz artırımları devam ettiği sürece ve ekonomiler resesyon’da dibi gören kadar yukarıdan ziyade aşağıya daha eğilimli olacaktır.