Ne bütçe çok kötü, ne de ihracat çok iyi

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM

Bu hafta ekim ayı bütçe açığı 83 milyar TL ve ilk 10 ay açığı da 128 milyar TL gelince, bütçenin kötüleştiğine dair bazı yorumlar yapıldı. Ancak 10. ay bitmiş olmasına rağmen toplam bütçe açığı aslında bu sene OVP’de yer alan gerçekleşme tahmini olan 461 milyar TL’nin çok altında seyrediyor. Aynı zamanda OVP’de bu seneki nominal GSYH 13.4 trilyon TL olarak tahmin edilmişti. Diğer bir ifadeyle sene sonunda bütçe açığı 461 milyar TL’yi bulsa dahi açığın milli gelire oranı yüzde 3,4 gibi yüksek, ama salt kendi başına ekonomik dengeleri bozacak kadar yüksek bir oran olmayacaktır. Kaldı ki, sene sonunda bu seviyede bir bütçe açığı görmemiz oldukça zor.                

Bu sene kurumlar vergisinin yatırıldığı şubat, mayıs ve ağustos aylarında gördüğümüz gibi kasım ayında da rekor bir tahsilat söz konusu olacak. Bu tahsilatla birlikte bütçe de en azından kasım ayında çok daha makul bir açık verecektir. Eğer senenin son ayında çoğu senelerde yapıldığı gibi bütün bütçe ödenekleri harcanmaz ise, sene sonu bütçe açığının öngörülen 461 milyarın oldukça altında kalması olasılık dahilinde.                  

Bu söylediklerimden kamu finansmanında her şey güllük gülistanlık sonucu çıkmamalı. Kamunun görünen açığı ve dolayısıyla da borçlanması beklendiği kadar artmamakla birlikte, muhasebede bilanço-dışı yükümlülükler olarak ifade edilen riskleri artmaya devam ediyor. Bunların başlıcaları Hazine’nin yabancı para borçlanmaları ve diğer kamu kuruluşlarının dış borçları için verdiği garantiler, KKM dolayısıyla oluşan riskler ve kamu kuruluşlarında biriken görev zararları. Örneğin, bugüne kadar Hazine KKM için mevduat sahiplerine 91.5 milyar TL aktarma yaptı. Son aylarda kurların hareketsiz kalmış olması ise Hazine’nin bu aktarımlarının düşük kalmasına yol açtı. (Ör: Hazine temmuz ayında bu hesaba 23.4 milyar TL aktarım yapmıştı, ekimdeki aktarım sadece 6.7 milyar TL oldu.) Ancak, döviz kurlarının bu sabitlikte devam etmesi de (biraz da aşağıda belirttiğim nedenlerden) giderek zorlaşmakta.                     

İyi gibi gözükmekle birlikte son aylarda belirgin bir şekilde yavaşlama eğilimine giren bir veri ise dış ticaret, daha doğrusu ihracat. Ticaret bakanlığının yayınladığı verilere göre Ekim’de ihracatımız sadece yüzde 2.8 arttı. Halbuki ilk 10 ay ortalama ihracat artışımız yüzde 15.4. (Muhakkak ki, Euro’nun bu 12 ay içerisinde dolara karşı yüzde 15 kadar değer kaybetmiş olması da ihracatımızın dolar değerinde düşüş yarattı.) Son dönemde özellikle Avrupa kaynaklı ihracat talebinde bir yavaşlama olduğu ifade ediliyor. Bu tabii ki hiç de şaşırtıcı bir durum değil. Avrupa’nın hem artan enflasyon nedeniyle para politikasını sıkılaştırmak zorunda kalması, hem de (her ne kadar tahmin edildiği kadar büyük bir darboğaza sebep olması artık beklenmiyorsa da) Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle oluşan enerji açığı nedeniyle üretiminin zayıflaması ve de tüketici iştahının düşmesi ile birlikte bizim gibi ihracatının çoğunu Avrupa’ya yapan ülkelerden olan ithalat talebinin düşmesi kadar doğal bir durum olamaz.     

Bu arada ihracat ile ilgili sorunumuz sadece dış pazarlardan gelen talebin azalması değil. Aynı zamanda, son dönemde fiyatlamada da sorunlar yaşanmakta. Her ne kadar Reel Efektif Döviz Kuru endeksi hâlâ tüm zamanların en düşük düzeylerinde gözükse bile, sene başından beri artış eğilimi içerisinde. Unutmayalım ki, bu endeks hazırlanırken resmi TÜFE rakamları kullanılmakta. Ancak TÜFE göründüğünden yüksek ise bu hesaplamalarda ciddi oynamalar olabilir. Nitekim, çok daha yüksek seyreden ÜFE endeksi üzerinden yapılan hesaplamalarda REDK’nın sene başından beri çok daha hızlı bir artış gösterdiği görülüyor (Aralıktaki 66 değerinden ekimde 90’a!) REDK’de görülen hızlı değerlenme doğal olarak ihracatçımızın rekabetçiliğini de azaltıyor. Hele yeni senede yüksek oranlı olmasına kesin gözüyle bakılan asgari ücret zamları sonrasında pek çok ihracat sektöründe rekabetçi fiyatlama yapmak oldukça zorlaşabilir.            

Pandemi sürecinde tedarik zincirindeki kopmalar ve Çin’deki kapanmalar neticesinde arz sıkıntılarının yaşandığı sektörlerdeki ihracat performansımız oldukça iyiyidi. Ancak, şimdi yavaş da olsa Dünya ticaretinde bir normalleşme geri gelmeye başlıyor. (Bu haftaki G-20 zirvesinde Çin- ABD arasındaki yakınlaşma da gözden kaçmadı.) Mutlaka ki, bu süreçte kazandığımız ihracat pazarlarının bir kısmını koruyacağız. Ancak, bu pazarları aynı hızda büyütmeye devam etmek hiç de kolay olmayacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar