Saf ve bakir Anadolu çocuğu

Fehmi KÖFTEOĞLU
Fehmi KÖFTEOĞLU BU AÇIDAN

O sıfatın hakkını en iyi biçimde verdiği halde Prof. Dr. sıfatını kullanmıyordu. Kendisini “saf ve bakir bir Anadolu çocuğu” olarak ifade eden Güngör Uras’ı geçen hafta aramızdan ayrılışının dördüncü yılında DÜNYA Gazetesi’nin İstanbul Sanayi Odası’nda (İSO) düzenlediği toplantıda andık.                   

O, kendisini ve yaptığı işi şöyle tanımlıyordu:              

“Önemli olan yazılanın okunması, anlaşılmasıdır. Ben roman, hikâye değil, ekonomi yazıyorum. Yazdıklarımın anlaşılır olması gerekiyor. Konuya yabancı olanların yazıyı sıkılmadan okuyabilmelerini temin etmek, konuya ilgi duymalarını sağlamak gerekiyor. Arada sırada olayları hafife almak, okuyucunun tanıdığı kişileri, yazının içine oturtmak ilgi çekiyor. Nasıl ki “saf ve bakir bir Anadolu çocuğu” olarak kendi üzerimden, başkalarının sorunlarını anlatıyorsam, aynı şekilde halkımızın çoğunluğunun temsilcisi olan Ayşe Hanım Teyzem, Ali Rıza Bey Amcam ve İşçi Memed üzerinden de halkın sorunlarını tartışmaya açıyor, halka bilgi veriyorum.”             

Ben de Güngör hocayı yazılarından biri ile 30 Ağustos 2009’da yazdığı, bugüne de ışık tutan bir yazısıyla anıyorum.         

Emme basma tulumbayı bilir misiniz

Eski günlerde kuyulardan su çekmek için “el tulumbaları” kullanılırdı. El tulumbası denilen şey, kalın, dökme demirden yapılmış geniş bir silindir içinde yukarıya aşağıya inip çıkan bir pistondur. Kolunu indirip kaldırdıkça silindir içindeki piston da yukarı ve aşağıya hareket eder. Yukarıya çıkarken havayla birlikte kuyudan suyu emer. Aşağıya inerken de suyu öndeki oluktan kovaya boşaltır.             

Pistonun, silindir içinde yukarı aşağı hareket ederken hava kaçırmaması için deriden geniş bir conta kullanılır. Güneş altında kalan el tulumbalarının dökme demir gövdesi kızar, deri contası kurur. Tulumbanın kolu ne kadar indirilip kaldırılsa piston hava kaçırdığından kuyudan su çekemez.                

Bu durumlarda bir yerlerden bir kova su bulunur, o su tulumbanın tepesinden içeriye, pistonun inip çıktığı silindirin içine boca edilir. Bu arada tulumbanın kolu indirilip kaldırılır. Üzerine su boca edilen piston inip çıkarken kuruyan deri yumuşar. Üzerindeki suyun da etkisiyle piston hava kaçırmadan kuyudan suyu emmeye başlar. Tulumbayı çalıştırmak için üzerine boca edilen o bir kova su, “can suyu”- dur. O su olmadan kuruyan pistonlar su çekmez. Tulumba işe yaramaz.            

Pump priming, su çekmeyen tulumbayı çalıştırmak için bir kova suyu gözden çıkarmak demektir. Tulumba çalışır, kuyudan su çekmeye başlarsa akan sudan o bir kovayı tekrar doldurmak imkânı her zaman vardır. …         

O, kimseye yalakalık yapmadı, düşmanlık gütmedi, değerlendirmelerini yandaş/kandaş demeden kişiler üzerinden değil olay/konu üzerinden yaptı.     

Saygıyla anıyorum…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İşler iyi, peki bu ne? 20 Mayıs 2024
Konkordato, iflas, ahlak 13 Mayıs 2024
Turizmin kredi borcu 25 Mart 2024
Yapay zeka ve turizm 18 Mart 2024