Seçime 5 kala Brezilya’dan dersler

Ussal ŞAHBAZ
Ussal ŞAHBAZ Global İşler

8 Ocak Pazar günü 5.000 kişilik bir güruh, Brezilya’nın başkentindeki belli başlı kamu binalarını işgal etti ve yönetime el koymaya kalktı. Konunun siyasi altyapısını Zeynep Gürcanlı salı günü yazmıştı. Brezilya’da olaylar, akıllara iki sene önce Washington’da yaşanan Kongre binası baskınını getirdi. 2021’deki olaylarda Amerikalı göstericiler sosyal medya üzerinden organize olmuştu. Brezilya’daki güruh ise daha çok WhatsApp ve Telegram gibi mesajlaşma kanallarını kullanmış. Gelin bakalım neler olmuş ve Türkiye’de yaklaşan seçimler için neler öğrenebiliriz.

“Seçim” diye aratınca “Oylar nasıl çalındı?” gibi içerikler çıkıyormuş

Brezilya’daki olaylardan aylar, hatta yıllar önce, seçimlerin güvenilir olmadığına dair dezenformasyon kampanyaları başlatılmış. Bunun bir benzerini ABD’de Donald Trump yapmıştı. Brezilya’da da Bolsanaro yapmış. Washington Post’un haberine göre, Brezilya’da TikTok’ta “seçim” diye tarama yapan her sekiz kişiden beşinin karşısına “oylar nasıl çalındı?”, “seçim nasıl manipüle edildi?” gibi içerikler çıkıyormuş. Facebook ve Instagram’da “seçim” diye taratıldığı zaman ise seçime hile karıştırıldığına dair komplo teorileri üreten gruplar sıralanıyormuş. İşin dezeformasyon boyutu seçim sonuçlarına, dolayısıyla demokrasiye olan inancı ortadan kaldırma da etkili. Güvensizlik üzerine inşa edilen algından sonra eylem kısmı başlıyor.

Eylemden önce ise örgütlenmek lâzım. Ancak Bolsanaro yandaşları, ABD’nin aksine, bu sefer sosyal medya üzerinden örgütlenemedi. Çünkü çoğunun hesapları yargı kararıyla kapatılmıştı. Batı basınında bu kararların çoğunun keyfi olduğu iddia ediliyor. Burada bir parantez açalım. Seçimler olduğunda Bolsanaro henüz 4 yıldır iktidardaydı ve bu nedenle yüksek yargı organlarını dizayn edip yargıya nüfuz edecek yeterince zamanı olmadı. Yani bu kararları alanlar daha önce sol iktidar döneminde atanan yargıçlardı. Hal böyle olunca örgütlenme yer altına indi ve daha çok WhatsApp ve Telegram üzerinden örgütlenme yoluna gidildi. Geçen hafta “En az 2 milyon kişi pazar günü başkente!” diye başlatılan kampanyayla konvoylar organize edildi. Her bir konvoyun hangi kasabada saat kaçta durup katılımcıları alacağı yine WhatsApp ve Telegram’dan ilan edildi. Sonuçta birkaç bin kişi katılmış olsa da bu organize kalabalık başkenti işgal etmeye yetti. Demek ki, bu tip toplumsal olayları önlemek için sosyal medya hesaplarını kapatmak yetmiyormuş.

Sonuçta isyan bastırıldı ve Brezilya’da asayiş tesis edildi. Ancak Brezilyalıların yaklaşık yarısı hâlâ seçim sonuçlarına inanmıyor. Yargıya da güvenmiyor. Peki, böyle demokrasi olur mu?  Görünen o ki, sosyal medya çağında artık demokrasi maalesef böyle bir şey haline geliyor. Sosyal medya moderasyonu önemli ama demokrasinin dertlerine çare değil. Öte yandan mesajlaşma uygulamalarının denetimi önemli ama nasıl yapılacağını bilen yok.

Dezenformasyon seçim döneminde en önemli gündem maddesi olmalı

Birkaç ay içinde Türkiye’de seçim olacak. Seçim döneminde yapılacak dezenformasyon, demokrasimizi korumak için en önemli gündem maddesi olmalı. Bunun için iktidar-muhalefet, kamu-sivil toplum demeden ortak hareket edip gerekli tedbirleri almalıyız. Ne yazık ki, üzerinde tedbir alınması gereken platformlara sahip şirketlerin hiçbiri Türkiye’den yönetilmiyor. Bu şirketlerin yöneticileri Kaliforniya’da yaşayan beyaz erkekler. Hal böyle olunca şirketlerin öncelikleri de bizim ihtiyaçlarımıza göre değil, bunların algı ve düşünce dünyalarına göre şekilleniyor.

Öte yandan, ülkemizde açık yetkimiz olan bazı konularda da düzenleme yapmıyoruz. Mesela, daha önce de yazdığım gibi seçim mitinglerinin saatlerinden parti amblemi asılacak yerlere kadar birçok şey kurallara tabi olsa da dijital seçim reklamlarına dair detaylı düzenleme yok. Avrupa’da seçimle ilgili dijital reklam verdiğiniz zaman yanında reklamın parasını verenin kim olduğunu ve ne kadar verdiğini de açıklamanız zorunlu. Avrupa Birliği 2018 yılında Google ve Facebook gibi dijital reklam mecraları ile konuşup seçimlere yönelik bu standartlara uymayan dijital reklamları durdurmuştu. Bunu da yasak koyarak değil, “gönüllülük” esasına göre yapmıştı. Belirsizliğin yüksek, hızın önemli olduğu dijital mecralarda bazen kanun/kurallar koymak yerine, konuşarak tedbir almak daha etkili. Yani bu şirketlerle etkin diyalogun yolunu bulmamız lazım. Seçime çok az kaldı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar