Şimdi de "şirket tarikatları" türedi!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

✔ Bir yatırımcı bir şirketin hisse senedini niye alır, tasarrufunu değerlendirmek ve para kazanmak için, değil mi... Peki bu yatırımcı aldığı hisse senedine adeta aşık olur ve o hisse senedine tutkuyla bağlı olanların bir araya gelerek oluşturduğu görünmez tarikata girer mi, girer!

Sosyal medya çok eğlenceli bir mecra. İşim gereği de tabii ki ağırlıkla ekonomiyle ilgili sosyal medyayı izliyorum. Bu çerçevede son dönemde ilgimi en çok “şirket tarikatları”-nın oluşturduğu platformlar çekiyor.

Hemen altını çizeyim, burada şirketlerin hiçbir günahı yok. Tarikatı oluşturanlar bu şirketlerin hisse senedini alanlar, daha çok da küçük yatırımcılar.

Bir şirket niye değerlenir, dolayısıyla hisse senedinin değeri niye artar; bunun birçok nedeni var. Ama en temel neden tabii ki şirketin iyi çalışması; bunun sonucunda iyi kar etmesi, borcunun az olması ya da olmaması, yatırımları... Özü bu; şirket kar edecek, ortaklarına da kar payı dağıtacak. Karlı bir şirketin fiyatı da yukarı gidecek, böylece yatırımcı hem kar payı alacak, hem elindeki hisse giderek değerlenecek.

Şirketin iyi çalışıp çalışmadığını, karlı olup olmadığını ortaya koyan basit bir takım göstergeler var. Örneğin fiyat/kazanç oranı denilen gösterge. Her bir hisse senedine ödenen para kaç yıllık karla geri alınabilecek. Temel göstergelerden biri bu. Hani amortisman süresi gibi.

Bugün bir ev aldın, kaç yıllık kira geliri evin fiyatına eşit olacak...

Bugün bir hisse senedi aldın, verdiğin parayı kaç yıllık kar payıyla geri alabileceksin...

Bunlar bire bir aynı değilse de, benzer ölçüler...

Tek ölçü fiyatla kazancı kıyaslamak değil tabii ki. Hatta kimi zaman bu ölçü hiç işe yaramayabilir de. Çünkü fiyatla kazancı kıyaslarken o anın fotoğrafını çekmiş oluyoruz. Üstelik fiyat o anki durumu gösteriyor, kazanç ise geçmişte kalan dönemi. Eğer gelecekte kazancın daha da yüksek olacağını ya da düşeceğini ortaya koyan güvenilir işaretler varsa hiç kuşkusuz ona göre pozisyon alınabilir.

Şirketin yapmakta olduğu yatırımlara, sektörüne, ihracat durumuna, borçluluğuna, geçmiş performansına, yani bir dizi göstergeye bakılabilir; aslında bakılması da gerekir.

Herkes bilanço okuyamaz, satır aralarını göremez, iyi yorum yapıp ona göre iyi seçim yapamaz. O yüzden hep bilenlere, uzmanlara danışmak gerekir.

UZMANDAN GEÇİLMEZ OLMUŞSA...

Ne var ki son dönemde her alanda olduğu gibi bu alanda da uzmandan geçilmiyor. Girin sosyal medyaya, seçin popüler hisse senetlerinden birini, neler anlatılıyor neler. Tıpkı televizyonlarda elinde sopalarla ekran üstünde olmadık şeyler anlatan ve nasıl oluyorsa her konuyu bilen “uzmanlar” gibi.

Hisse senetleriyle ilgili anlatılanlar için yanlıştır, doğrudur diyemem, bir değerlendirme yapamam, çünkü bildiğim bir konu değil.

Ama şunu söyleyebilirim.

Aynı hisse senedi için aynı gün yorum yapanların bir kısmı “Artacak, şöyle tırmanacak, böyle tırmanacak” derken, bir kısım yorumcu “Göstergeler iyi değil, çok arttı, hatta düşüş beklenmesi gerekir” gibi şeyler söylüyorsa bunlardan birinin yanlış yorum yaptığını rahatlıkla dile getirebilirim.

Aynı zaman dilimini gözeterek aynı hisse senedinin yönü için taban tabana zıt iki yorum yapıldığına ve bu yorumların ikisinin birden doğru çıkması mümkün olamayacağına göre...

TARİKAT DEVREYE GİRİYOR!

İşte bu aşamada "hisse senedi tarikatları” devreye giriyor.

Özellikle son bir-bir buçuk yılda bazı hisse senetlerinde inanılmaz artışlar yaşandı ve her zaman olduğu gibi bazı yatırımcılar son vagona atladı ya... Bunlar haliyle trenin aynı hızda gitmesini istiyor. Hatta için için aksi olursa diye korkuyor. Ve başlıyorlar birbirlerine moral vermeye:

“Daha bu başlangıç, bu hisseyi seneye görün, üç sene sonra görün vs...”

Hani herkes birbirinin destekçisi ya, herkes birbirinin iyiliğini düşünüyor ya, öğüt vermeyi de ihmal etmiyorlar:

“Sakın elinizdeki hissenizi kaptırmayın, bu düşüşler düzeltmedir, hissenizi kapmak için yapıyorlar...”

Fiyat düşüyorsa “Sen de kap” demek geliyor insanın içinden ama, neyse...

Herkes birbirinin yardımcısı!

Aslında burada korku çok baskın:

“Benim gibi küçük yatırımcı olan kardeşim, hisse senetlerimizi satıp fiyatın düşmesine yol açmayalım, gelin hep beraber hareket edelim. Biz sattıkça fiyat düşer, düştükçe daha çok satılır, aman yapmayalım!”

UYARANLAR EN KÖTÜ İNSANLAR!

En zor ikna edilebilecek, hatta hiç ikna edilemeyecek insanlar herhangi bir konuya körü körüne inananlardır. Bu kişileri uyarmak işe yaramadığı gibi uyaranlar da en kötü insanlar olarak görülür.

Tarikatlar gibi... İşte bir hisse senediyle kendini adeta bütünleşmiş görenlerin durumu da böyle...

Bakıyorsunuz sosyal medyadaki yorumlara:

“Ne olursa olsun satmam.”

“İstediği kadar düşsün, bana bu hisseyi kimse sattıramaz.”

Sorası geliyor insanın:

“Sen para kazanmak için almadın mı o hisse senedini, bu ne tutku, bu nasıl izah edilebilir, bu yaptığın, söylediğin saplantı değil mi?”

Bunu soranlar ya da uyarıda bulunanlar dünyanın en kötü insanları!

Küçük yatırımcının para kazanmasını istemeyen kötü niyetliler!

Bir bırakmıyorlar ki vatandaş zengin olsun!

“AMA PİYASA DEĞERİ ÇOK DÜŞÜK!”

Girişte de dedim ya şirket tarikatlarında ibretlik görüşler dile getiriliyor.

Aynı sektörde faaliyet gösteren birkaç şirket. Birinin piyasa değeri örneğin 10 milyar, birinin 20 milyar, birinin de 50 milyar.

Tarikat mensubunun tek ölçüsü ya da görebildiği, piyasa değeri en düşük şirketin en ucuz olduğu. Bu şirket kar ediyor mu, borcu çok mu, nasıl yönetiliyor, varlıkları ne kadar; hiç önemi yok. İşte bazı yatırımcılar “Bu şirketin piyasa değer 10 milyar ve diğerlerinden çok ucuz, öyleyse artış potansiyeli en yüksek şirket bu” diye yaklaşıyor ve başlıyor alım yapmaya...

Bunun gibi neler neler...

Umalım filmin sonu güzel olsun...

Olabilir de, bu film değil ki!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar