Sorun futboldan kaynaklanmıyor

İlter TURAN
İlter TURAN SİYASET PENCERESİ

Geçtiğimiz haftanın büyük bölümü iki büyük Türk futbol takımı arasında Riyad’da oynanacak süper kupa maçının iptalini konuşarak geçti. Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü yılında yapılacak süper kupa maçının oynanacağı yer olarak Riyad’ın seçilmesi biraz tuhaf görünüyordu. Fakat kısa sürede anlaşıldı ki, olayı düzenleyen Suudi organizatörün önerdiği “gösteri bedeli” maçın Türkiye’de oynanmasına nispetle çok daha yüksek olacaktı. Her ne kadar, profesyonel takımların ellerinden her yıl milyonlar geçse de, yine de elde edecekleri gelirin cazibesinden kurtulamadılar.

Türk kamuoyu, olayın başından itibaren maçın başka bir ülkede, özellikle Suudi Arabistan’da oynanmasından memnun değildi, fakat gerek Futbol Federasyonu gerek takımlar yaptıkları planı sürdürmeye kararlı gözüktüler. Hükümetin maçın Suudi Arabistan’da oynanması kararında rolü olup olmadığı bilinmemekle birlikte, çoğu kişi hükümetin kararın oluşturulmasında aktif bir rol üstlendiğini ve diğerlerinin de buna uymak zorunda kaldıklarını varsaydılar. Böyle bir varsayım, son dönemde hükümetin Suudi Arabistan’a karşı sergilediği dostane yaklaşım muvacehesinde, olağan görülebilir. Örneğin, hükümet İstanbul’daki Suudi Konsolosluğu’nda öldürülen Suudi gazeteci Kaşıkçı dosyasını, tüm göstergelere göre cinayetin tertipleyicisi olduğu anlaşılan, Suudi Arabistan hükmetine devretmişti. Son zamanlarda Türk Cumhurbaşkanı Suudilere karşı sıcak yaklaşımlar sergiliyordu. Biraz saçma gözükebilirse de, Türk hükümeti Suudi Arabistan ile (daha doğrusu Mekke ve Medine ile) aynı saat diliminde kalabilmek için bir süredir ülkenin kış saatine geçmesini bile engellemiş ve başta okul çocukları olmak üzere vatandaşlarına zorluklar yaşatmıştı.

Maç, Suudi yetkililerin oyuncuların üzerinde Atatürk resmi olan fanilalar giymesine ve sahaya biri “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh,” olan iki vecizesi yazılı pankartlarla çıkmalarına izin vermemesi nedeniyle iptal edildi. Gelişmeler karşısında Türk hükümeti, maçın Riyad’da yapılması kararına kendisinin dahli olmadığını, karardan Futbol Federasyonu ve maçı oynayacak iki takımın sorumlu olduğunu açıkladı. Belki durum gerçekten de böyledir, çünkü konuya tamamen teknik olarak yaklaşıldığında, maçın Riyad’da oynanmasına ilişkin sözleşmenin özel aktörler arasında imzalandığı bellidir. Türk takımlarının sözleşmede yer almayan taleplerde bulunup bulunmadıkları, Suudi tarafının ise, maçın ulusal nitelikte olmasına karşın kararlarını uluslararası nitelikteki karşılaşmalar için kullanılan FİFA kurallarına dayandırdığına ilişkin tartışmalar uzun süreler devam edecektir. Ancak, olayların Türkiye’de siyasi nitelikli yankılanmaları olduğu ve Türk hükümetinin bunlarla ilgilenmek mecburiyetinde kalacağı kesindir.

Suudi Arabistan hükümetinin gelişmelerden memnun olmadığı aşikardır. Şimdiden bu yıl haç farizesini yerine getirmek isteyen Türk vatandaşlarının ülkeye gelmelerine izin verilmeyeceği dedikoduları (doğru da olmayabilir) ortalıkta dolaşmaya başlamıştır. Belki daha güvenilir bir değerlendirme, kısa süre öncesine kadar pek de sıcak olmayan fakat düzelmeye başlayan Türk-Suudi ilişkilerinin yeniden olumsuz bir mecraya girebileceğidir. Her ne kadar, Türk hükümeti ilişkilerin sarsılmasını arzulamasa da, yapabileceği fazla bir şey de olmayabilir. Neden? Görünüşe göre, hükümetin Türkiye’yi Batı’ya dönük, laik ve Orta Doğu ile mesafesini koruyan bir çizgiden ayırarak Arap ülkeleri ile birleşen bir çizgiye çekme gayretleri toplumda memnuniyetsizlik  ve öfke uyandırmıştır. Bu sütunlarda daha önceki yazılarımızda da ifade ettiğimiz gibi, mevcut hükümet Orta Doğu siyasetinde daha aktif rol üstlenmeye özenerek, eskidenberi uygulanagelen ve Araplararası sorunlara ve siyasete karışmamayı öngören dış siyaset ilkesini ihlal etmektedir. Bundan öteye, Türk toplumunu da kendine göre tanımladığı Sünni Müslüman bir topluma dönüştürmeye çalışmaktadır. Buna karşılık vatandaşlar, Atatürk’ün de yerleştirmeye çalıştığı gibi, daha ziyade diğerlerinden farklı bir Türk milleti aidiyetini benimsemeğe daha yatkın gözükmektedirler.   

Karşımıza çıkan memnuniyetsizlik patlaması aslında futbolda, hatta daha genel olarak spor alanındaki gelişmelerden değil; hükümetin toplumu diğer orta Doğu ülkelerine benzer bir şekilde dini temellere göre dönüştürme çabasından kaynaklanmaktadır. Böyle bakıldığında, hükümetin futbol sözleşmesine katkıda bulunup bulunmadığı pek de önemli değildir. Vatandaşlar hükümetin izlediği siyasetten memnun gözükmüyorlar. Suudi hükümetinin özellikle kendileriyle iktisadi ilişkileri geliştirmekten fayda uman bölge ülkelerine karşı sergilediği küstahça yaklaşım ise sadece kızgınlıkların artmasına yol açıyor. Ancak toplumun hükümete karşı tepkisi bir iç siyaset konusudur. Hükümet toplumu dini temeller üzerinden dönüştürmekte ısrar ettiği sürece de Türk siyasetinde gerilim konusu olmaya devam edecektir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Kim, ne, neden? 01 Nisan 2024