AHBİB, 8 aylık ihracatını 755,7 milyon dolara çıkardı

AHBİB’in 2020 yılı ağustos ayı ihracatı geçtiğimiz yılın aynı ayına kıyasla yüzde 27 artış göstererek 83,8 milyon dolar gerçekleşti. AHBİB Yönetim Kurulu Başkanı Arslan, pastacılık ürünlerinin yüzde 24’lük pay ve 19,7 milyon dolarlık değeriyle en fazla ihraç ettikleri ürün grubu olduğunu ifade etti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
AHBİB, 8 aylık ihracatını 755,7 milyon dolara çıkardı

Akdeniz Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (AHBİB) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Arslan, AHBİB’in yılın ilk 8 ayındaki ihracatının da geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 19 artış ile 755,7 milyon dolara ulaştığını açıkladı. Başkan Arslan, “2020 yılı Ocak-Ağustos dönemi sektör ihracat rakamları dikkate alındığında ilk sırayı değer bazındaki yüzde 26’lık payı ile pastacılık ürünleri aldı. Tüm ürün grupları içinde ilgili dönemde ihracatı yapılan ürünler arasında en fazla pay ise yüzde 18 ile kırmızı mercimeğe aittir. Ayrıca ihracat rakamlarını ülkelere göre sıraladığımızda ilk 8 ayda Irak 119,6 milyon dolarlık değeri ve yüzde 16’lık payıyla ilk sırada yer alırken, yüzde 8’lik payla Suriye 2’nci, yüzde 6’lık pay ile Sudan 3’üncü sırada” diye konuştu. Ayrıca Ağustos ayında gerçekleşen 11,6 milyon dolarlık ihracatıyla kırmızı mercimek ürünlerinin toplam ihracatın yüzde 14’ünü oluşturduğuna dikkat çeken Arslan, 12,7 milyon dolarlık ihracat değeri ve yüzde 15’lik payı ile Irak’ın en fazla ihracat yapılan ülke olduğunu aktardı.

Küresel iklim değişikliğiyle mücadelede bakliyat stratejik öneme sahip

Karbon salınım oranlarına bağlı gelişen küresel iklim değişikliği ve afetlere neden olan olağandışı hava olayları dünyanın en önemli gündem maddeleri arasında bulunuyor. Son yıllarda etkisini ağır bir şekilde hissettiren afetler pek çok ülkede ölümlere ve milyarlarca doları bulan ağır ekonomik zararlara neden oluyor. Bu yıkıcı etkileri azaltmaya yönelik yürütülen yaklaşımlara farklı bir bakış açısı getiren Akdeniz Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (AHBİB) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Arslan ise karbon salınımını düşürmek için ilk etapta tüm dünyada bitkisel ağırlıklı yeni bir beslenme modeline geçilmesi gerektiğini belirtti.

Arslan, hayvansal protein ürünlerinin yoğunlukla tüketildiği ülkelerde kaydedilen karbon salınım oranları ile bitkisel protein ağırlıklı tüketimin olduğu ülkelerin oranları arasında ciddi bir fark olduğuna dikkat çekti. Arslan, “Sahip olduğu yüksek protein değerleri ile insanların tüm besin ihtiyacını karşılayacak gıda ürünleri olmakla birlikte düşük yetiştirme maliyeti, minimum gübre ve su kullanımı ile de dikkat çeken bakliyat ürünleri, iklim değişikliği ile mücadelede ve karbon salınım oranlarının düşürülmesinde stratejik silahlarımızdan biri olabilir” dedi.

“Uzun raf ömrüne sahip kuru gıda ürünlerinde TETT uygulamasına geçilmeli”
Gıda sektörü için en önemli mücadele alanlarından birisinin israf konusu olduğunu belirten Hüseyin Arslan, özellikle bakliyat ve hububat gibi kuru gıda ürünlerindeki israf oranını düşürmek için son kullanma tarihi uygulamasının esnetilmesi gerektiğini söyledi. Başkan Arslan, “Son kullanma tarihi uygulaması kuru gıda ürünlerinde insanlarda yanlış bir bilinç oluşturuyor. Çünkü bir bakliyat ürününü böceklenene kadar uzun bir dönem boyunca rahatlıkla tüketebilirsiniz. Son kullanma tarihi yerine Tavsiye Edilen Tüketim Tarihi (TETT) uygulamasının derhal başlatılması gerekiyor” şeklinde konuştu.

Teknoloji yatırımları ihracata artı etki yaratıyor

İhracatta yaşadıkları artışın Türk hububat bakliyat ve yağlı tohumlar sektöründe hem ürün kalitesini artıran hem de teknolojik altyapıyı geliştiren yatırımlarının karşılığı olduğunu belirten Hüseyin Arslan, "Bugün bulgur üretiminde rakipsiz bir konumda olan Türkiye, makarna üretiminde de dünyanın 2’nci büyüğüdür. Ancak son yıllarda hayata geçirilen yatırımlar sayesinde Türkiye’nin sahip olduğu makine teknolojisi dünyanın en büyük makarna üreticisi olan İtalya’dan bile iyi bir konuma yükseldi. Bakliyat üretiminde de firmalarımızın büyük çoğunluğu yüksek teknoloji kullanıyorlar. Sahip olduğumuz yüksek teknoloji ise sektöre verimlilik artışı ve ürün kalitesi olarak yansıyor” dedi.

Yeni pazar arayışı aralıksız sürüyor

Pandemi sürecinde ihracatçılara destek olmak için sanal toplantılara ağırlık vererek hızla büyüyebilecekleri hedef pazarlara odaklandıklarını belirten Başkan Arslan, “Tüm firmaların birlikte olduğu fuarlar yakın gelecekte çok mümkün görünmediği için yeni pazar çalışmalarımızı daha çok sanal toplantılar üzerinden yürütüyoruz. Bir yandan da bakliyat ve makarna ürünlerinin geleneksel tüketim alışkanlıkları arasına girmesi için bazı pazarlarımızda özel çalışmalar yapıyoruz. Bu gayretlerimiz sonucunda özellikle Avrupa ülkelerinde bulgur tüketiminde bazı artışlar yakaladık. Diğer bakliyat çeşitlerinin tüketiminin artması için de projelerimiz devam ediyor” diye konuştu.

Tedarik zincirinde minimum stok maksimum kar anlayışı terk edildi

Pandemi sürecinde tedarik zincirinde yaşanan kırılmalar nedeniyle bazı ülkelerde insanların gıdaya erişmesinde sıkıntılar yaşandığını belirten Başkan Arslan, geleneksel tedarik yönetimlerinin değiştiğini birçok pazarda stoklu çalışma modeline geçildiğini aktardı. Başkan Arslan, “Avrupa, en son soğuk savaş döneminde kullandığı stoklu çalışma modeline yeniden geçmek için yeni planlamalar yapmaya ve programlar uygulamaya başladı. Bunlara eskiden savaş stoku derlerdi. Savaştan sonra kritik stoklar oldu, ancak zamanla lojistik avantajlar nedeniyle firmalar stoklu çalışmaktan uzaklaştılar. Pandemi sürecinde boşalan rafların yeniden doldurulamadığı ülkelerde stratejik stokları bulundurmanın ne kadar önemli olduğu yeniden anlaşılınca devletler ve firmalar kendilerine yetecek kadar bakliyat ve hububat stoklamaya başladı” diye konuştu.

"Anadolu diyeti tüm dünya mutfaklarına örnek olabilir"

‘Türkiye’nin kendine özgü ve bitkisel protein ağırlıklı yemek kültürüne sahip olduğunu vurgulayan Hüseyin Arslan, “Yemeklerimiz az miktarda et ve çok miktarda bitkisel besinler üzerinden şekil almıştır. Evlerimizde bu oran oldukça yüksek olmakla birlikte hayvansal ürünler birçok yemekte sadece tat ve lezzet vermesi için küçük miktarlarda kullanılır. En önemli temel gıda ürünlerimiz bakliyat, makarna ve sebze yemekleridir. ‘Anadolu diyeti’ olarak adlandırdığımız yemek kültürümüz bizi pek çok ülkeye göre daha avantajlı hale getiriyor. Nesillerimizin geleceği ve sağlıklı bireyler yetiştirmek için tüm dünyanın Anadolu diyetine benzer yemek kültürüne yönlendirmemiz lazım. Son yıllarda insanların bilinçlenmesi ile birlikte hayvansal proteinden uzaklaşma başlarken insanlar daha sağlıklı beslenmek için bitkisel protein içeren ürünlere yöneliyor. Hatta bu yeni yaklaşım pek çok küresel gıda markasının dikkatini çekiyor. Bazı fast food firmaları menülerine sadece bitkisel protein ile hazırlanan yemekleri ekliyor” dedi.

Bakliyat tüketimi Türk mutfağının tanıtılmasıyla artırılabilir

Bakliyat üretim ve tüketiminin artırılması için Türk ve Hint mutfağının dış pazarlarda daha çok ön plana çıkması gerektiğini ifade eden Hüseyin Arslan, bölgeye özel tanıtım çalışmalarına ihtiyaç olduğunu kaydetti. “ABD ve Kanada’da sizin mutfağınız egemen olmaz ise dünya tanıtımını yapmanız mümkün değil” diyerek özellikle Kuzey Amerika’daki tanıtım faaliyetlerine ağırlık verilmesi gerektiğini belirten Hüseyin Arslan, “Hint ve Türk mutfağı, Avrupa başta olmak üzere ve birçok ülkede seviliyor ve yayılmış durumda olmasına rağmen Amerika ve Kanada’da çok tutulmadığı için hak ettiği yere gelemiyor. Bu nedenle Türk mutfağının Kuzey Amerika ülkelerinde tutunabilmesi için özel politikalara ve uzun vadeli çalışmalara ihtiyaç var. Örneğin, döner yemeğimiz Avrupa’da çok tutuldu ancak ABD’de aynı hızda yayılmadı. Aynı şey tüm dünyaya Anadolu’dan yayılan bakliyat ürünleri içinde geçerlidir. Hayata geçirebileceğimiz uzun vadeli projelerle ABD ve Kanada’da Türk mutfağını hak ettiği yere getirebiliriz” diye konuştu.