Bakliyat üretimi ve ticaretinde rekabetçi gücümüzü daha da artırabiliriz
Abdullah Özdemir yazdı...
Ö. Abdullah ÖZDEMİR - Mersin Ticaret Borsası Başkanı ve Ulusal Baklagil Konseyi Başkanı
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarım ve gıda sektörüne ilişkin önümüzdeki on yıllık öngörülerini içeren raporu yayınladı. İlgili raporda, koronavirüs salgınıyla birlikte stratejik açıdan önemi büyük ölçüde artan bakliyat ürünleri de ayrı bir bölüm olarak yer almaktadır.
Bu kapsamda dünya bakliyat üretimi, tüketimi ve ticareti açısından yapılan tahminlerin iyi analiz edilmesi ve ülkemizin mevcut durumu ile gerçekçi bir şekilde kıyaslanması gerektiği kanaatindeyim. Gelecek on yıllık dönemi kapsayan bu öngörüler üç ana başlık altında toplanabilir:
1. Dünya bakliyat üretiminin yüzde 19 artarak 102 milyon ton seviyesine ulaşması beklenmektedir.
2. Kişi başı 7.7 kg olan ortalama bakliyat tüketiminin 8.3 kg düzeyine çıkması öngörülmektedir.
3. Şu an 17 milyon ton olan dünya bakliyat ticaretinin ise aynı seviyelerde kalması tahmin edilmektedir.
Ülkemizin bakliyat üretimindeki artış hızı dünya ortalamasının üzerinde
Öncelikle üretim açısından incelendiğinde, Devletimizin bakliyata verdiği önemi artırmasıyla birlikte son altı yılda ülkemizde bakliyat ekili alanlar yüzde 21 ve üretim ise yüzde 19 oranında artış göstermiştir. Bu oranlar aynı dönem için dünya ortalamasının üzerindedir. Bu üretim hacmi ile Türkiye, dünya nohut üretiminde üçüncü, mercimek üretiminde ise dördüncü sırada yer almaktadır.
Diğer yandan, Devletimiz 2019 yılının Aralık ayında kuru baklagilleri özel ürün statüsünde değerlendireceğini açıklamış ve önümüzdeki döneme yönelik yol haritasını belirlemişti. Bu kapsamda ilgili yol haritasında yer alan kuru tarım alanlarında bakliyatın ekim nöbetine girmesi, bakliyat üretiminde havza modelinin adına uygun olarak oluşturulması, ihracat pazarlarının kaybedilmemesi için uygun kalite ve miktarda bakliyat üretilmesi, üreticilerin bilinçlendirilerek talebe uygun üretimin teşvik edilmesi ve Ar-Ge hizmetlerinin artırılması gibi hedefler dirayetle uygulandığı taktirde önümüzdeki dönemde üretim hacmimize ivme kazandıracağı kanısındayım. Böylece dünya üretiminden ülke olarak alınan payın da artacağını düşünüyorum.
Bakliyatta türev ürünler ön plana çıkıyor
İlgili raporda dikkat çeken bir diğer husus ise önümüzdeki on yıllık süreçte artması beklenen kişi başına düşen bakliyat tüketim miktarının nedeni ile ilgilidir. Buna göre; hızlı kentleşme, değişen yaşam koşulları ve yoğun çalışma şartları ile ilişkili olarak sağlıklı, hazır ve atıştırmalık gıdalara olan talep önemli ölçüde artış göstermektedir. Bakliyat ürünleri tüm bu gereksinimleri karşıladığından, üstelik saklanması kolay ve ekonomik olma özellikleriyle bu sürecin en önemli sac ayağı haline gelmiştir.
Dolayısıyla, dünyanın önde gelen şirketleri geleceğe dönük planlamalarında bu eğilime göre politika uygulamaktadırlar. Bu firmalar dünya genelinde birçok ülkenin milli gelirini aşan düzeyde rakamları sadece bu alanda Ar-Ge yatırımı olarak harcamaktadırlar.
Ülke olarak, bakliyat tüketiminde meydana gelen bu önemli değişimlerin göz ardı edilmemesi gerektiği kanısındayım. Bu bağlamda, dünya pazarlarında yeni bir kapı açılması ülkemiz için büyük önem taşımaktadır. Bu sürecin hedefine ulaşabilmesi için de Bakanlığımıza bağlı araştırma enstitülerimizin, üreticilerimizin ve sanayicilerimizin koordinasyon içerisinde çalışması gerektiği fikrindeyim. Yüksek katma değer yaratacak ilgili yatırımların teşvik edilerek cazip hale getirilmesi de bu amacın yerine getirilmesine büyük katkı sağlayacaktır.
İhracatta mevcut pazarlarımızı korumalıyız
OECD ve FAO tarafından hazırlanan raporun bir diğer önemli vurgusu ise dünya bakliyat üretimi ve tüketiminde artış öngörülmesine karşın, dünya ticaretinin mevcut 17 milyon tonluk seviyesinde sabit kalacağıdır.
Bu tespitin temel gerekçesini ise Hindistan oluşturmaktadır. Çünkü dünya bakliyat ticaretinde en önemli tedarikçi toplam talebin yüzde 20’sini gerçekleştiren Hindistan’dır. Ancak Hindistan şu anda kendi kendine yeterlilik politikası uygulamaya başladığından son dönemlerde tohumculuk, mekanizasyon ve devlet teşviği uygulamalarına ağırlık vermiştir. Başka bir ifade ile, Hindistan bakliyatta üretim artışı sağladığı sürece, önümüzdeki yıllarda ithalat hacmi de bununla orantılı olarak azalacaktır.
Dolayısıyla, Hindistan’a ihracat yapan Kanada ve Avustralya gibi ülkeler, bu pazar kapandığı taktirde ülkemizin rekabetçi olduğu piyasalara yönelebilecektir. Ülkemiz şu anda dünya kırmızı mercimek ihracatında üçüncü ve nohutta ise beşinci sırada bulunmaktadır. Önümüzdeki on yıllık dönemde mevcut konumuzu güçlendirmek ve mevcut pazarlarımızı kaybetmemek amacıyla bu öngörülerin iyi değerlendirilmesi ve olumsuz senaryolara hazırlıklı olunması gerektiği kanaatindeyim.
Hedefimiz tüm bakliyat ürünlerinde net ihracatçı konum olmalıdır
Sonuç olarak, bu tür raporlarda yer alan tahminler belirleyici faktörler olmasa dahi, sektöre yönelik risklerin tespiti ve bu risklerin ileriki yıllarda yönetilmesi açısından önem arz etmektedir. Özellikle son altı yılda Devletimizin atmış olduğu adımlar ve sektörümüzün de sahiplenmesiyle 80’li yıllarda yaşadığımız altın çağı yeniden yakalama yolunda önemli mesafe kat ettiğimizi düşünüyorum.
Bu doğrultuda, uygulanan mevcut politikaların etki analizinin gerçekçi bir şekilde yapılarak eksik alanların tespit edilmesi ve bunları giderecek uzun vadeli kalıcı politikalar oluşturulmasının büyük önem taşıdığını düşünüyorum.
Bu gerçekleştirildiği taktirde, Bakanlığımız tarafından oluşturulan ve hayata geçirilmeye başlanan politikalar neticesinde üretim hacmimizde yaşanacak artış ile orantılı olarak ilk etapta kendi kendine yeten ve takip eden aşamada bakliyat ihracatında yeniden rekabetçi olan bir ülke konumuna yeniden ulaşabileceğimiz kanısındayım. Böylece ülkemiz gelecekte hem üretim hem de ihracat yönüyle sektörün hâkimi ülkeler arasında yeniden yer alacaktır.