Havza ölçekli düşünme ve işlerin verimi

Rüştü Bozkurt yazdı...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Havza ölçekli düşünme ve işlerin verimi

Dünya Gazetesi bir ihtisas gazetesi. İhtisas gazeteciliği, kendini belli bir alanın derinliklerine inmek için başka alanlara mesafeli durmaktır. Hele bu-günün ‘analitik algoritmaları ve derin öğrenme olanakları’ genelde ekonomi, özelinde sektör gazeteciliğini sık sık kendine ayna tutmayı gerektiriyor. Dünya Gazetesi’nin bir ihtisas gazetesine dönüşümü sürecinin her adımının içindeyim. Yazılarımı yakından izleyenlerini tanıklık edeceği hususlardan biri de, ‘ilçe, il-odaklı değil havza odaklı bakış açısının’ gerekli olduğunu ısrar-la yazdım. Bir toplumun kalkınmasında ‘kapsayıcı ruhun kurumların içine sinmesi’ hayati önemde.

İndirgemeci mantıktan sakınalım

Ülkemizde yaygın kasaba kültürü ise ‘bütünleyici değil, indirgemeci düşünme; kendini kabilesi, aşireti, boyu, soyu, köyü, kasabası ve kenti ile açıklama’ algısı son derece yaygın. Bu algı sapması bizi ‘insanların ne yaptıklarıyla ilgilenme yerine, kim olduklarıyla ilgilenmeye’ götürür. O zaman, liyakat değil sadakat, adalet değil kayırma, aykırı düşünce değil itaat, yaratıcılık değil taklitçilik, düşünce değil inanç, birlikten güç değil parçalanma ve güç yitirme olguları güç kazanır. O zaman Sürmen’e ile Araklı, Hopa ile Arhavi, Eskişehir ile Bilecek,

Adana ile Mersin, Maraş ile Antep arasında bir köksüz yarışa tanıklık ederiz. Köksüz olduğu kadar yararsız bir yarıştır bu… Kasaba kültürünün yüzleşen değil arkadan vuran, pusu kuran özgüvensizliğine dayanır; bende olmayan başkasında da olmasın kıskançlığından beslenir.

Aşırı odaklanmış yerel bakış, günümüz dünyasında kalkınmanın, gelişmenin, refahın önündeki büyük engellerden biri. İşin fıtratında ‘ülke ve havza bütünlüğü’ var… Birçok tarihçinin vurguladığı gibi, Anadolu’da kurulan beyliklerin iç bütünlüğü Roma İmparatorluğu’nun eyaletlerin bütünlüğünü yansıtır. Bir eyaletin ya da bir beyliğin yaşamını sürdürmesi, güvenliğini sağlaması için coğrafyanın yarattığı sınırlar belirleyicidir. Bu açıdan havzalar, teknik gelişmeye bağlı değilse de kararlılık gösterir.

Bugünün teknikleri değişmiştir: Uçaklar, hızlı tren yolları, bölünmüş yollar, otoyollar, hızlı deniz yolu araçları Roma İmparatorluğu ve Selçuklu Beylikle-ri sınırlarını aşabilen ölçekte yerleşimlerin iç bütünlüğüne imkan vermiştir. Yine de teşvik sistemlerini ve kalkınma süreçlerini izlediğimizde şu kural geçerli: Kalkınma, ülkenin en uygun yerinden başlayarak, durgun sudaki dalgalar gibi birbirini izler.Biri dalga alanı gerekli olgunluğa gelmeden, teşviklerle büyük sıçramalar yaratmanız mümkün olmaz. Kalkınma stratejileri hazırlayanlar ülke bütününün dünya bağlamı kadar iç bütünlüğünün coğrafi olanak ve kısıtlarını iyi analiz etmedir.

Üretimin mekansal hiyerarşisi

Bütün dünyada özellikle küreselleşmenin hızlandığı dönemlerde ‘üretimin mekansal hiyerarşisi’ değişti. Örneğin, ucuz-emek odaklı üretim alanları, iş gücünün uzak olduğu uygun ülkelere göç etti. Ülkelerin kendi iç bünyelerin-de de, bazı üretim alanları uygun bölgelerde odaklanırken, bazı üretim alanları da ülkenin derinliklerindeki yerleşim yerlerine doğru kaydı. Ankara’nın özel durumunu ayrı düşünürsek Konya, Kayseri, Adana, Kahramanmaraş, Gaziantep, Çorum gibi birçok Anadolu kentine üretim tesislerinin kayması da ülke içinde üretim hiyerarşisinin değişmesidir.

İster tarımsal üretimde yeni bir hamle yapmayı düşünelim, isterse endüstri alanında bir atılıma yönelelim bir önyargıyı kırmak zorundayız: İlçe, il ölçeğinde bakarak kalkınmayı hızlandıramayız, havza ölçeğinde ölçeğinde bakışı yaygınlaştırmak, içselleştirmek ve derinleştirmek zorundayız. Üzerinde çalışmakta olduğum ‘yeni nesil organize sanayi bölgeleri’ analizlerini okudukça, yerinde gözlemler yaptıkça ‘havza ölçeğinde planlama’ yapmanın hayati önemde bir konu olduğunu daha iyi anlıyorum.

Havza ölçeği kalkınma planlaması yapmanın uygun alanlarından biri de Mersin’den Urfa’ya Doğu Akdeniz Havzası’nı bir bütün içinde ele alınması. Örneğin, Antakya’da Celalettin Lekesiz Vali’nin gündemde tuttuğu Hassa’da 40 bin dönümlük hazine arazisinin yeni nesil OSB’lere dönüştürülmesini tartışırken, Gaziantep ve Şanlıurfa etkileşimi kadar, Kahramanmaraş, Adıyaman, Osmaniye, Adana ve Mersin ‘etkileşimini’ dikkate almazsak, karşılaştırmalı üstünlüklere dayalı öncelikler belirlemezsek, ayırdığımız kaynakla aldığımız sonuçlar arasında denge kuramayız.

Doğu Akdeniz Havzası’nın uygulanabilir ana planını, siyasi iradeler, bürokrasi, yerel STK’lar birlikte yaparlarsa anlamlı olur…

O zaman çok şey değişebilir

O zaman anlamı çok net açıklanamayan limanlar yerine, maliyet düşüren limanlar ortaya çıkar. O zaman hızlı trenin ne zaman havzanın uç noktalarına erişeceği netleşir. O zaman, birbirine rakip sanayileri aynı yerde kurma yerine birbirlerini besleyen sanayiler kurulur; kümelenme ile yığılma karıştırılmadan, sinerji yaratan kümeler oluşturulur. O zaman, bölgede yaratılacak ekosistem en küçük teknik birimler olan iş yerlerinin önünü kesen etkiler yaratmaz, önünü açın etkiler yaratır. O zaman havzada yapılan toplantılarda her anlama gelen makro anlatımların sonuç yaratmayan anlamsızlığı, her-kesin gözle ve sözle kontrol edebileceği projelerin konuşulması ortaya çıkar. Örneğin, Dörtyol’da greyfurt yetiştirilmesinin tarihsel gelişimini net bilmeden, yeni bir tarımsal teşvikle yöreye katkı yapmak istersek, büyük bir olasılıkla başarısız oluruz.

Kırk yıldır havza ölçekli düşünmenin, planlamanın ve yapılar oluşturmanın önemini anlatıyor; Doğu Akdeniz Havzası potansiyellerinin altını çiziyorum. Bir yerde bir metot eksikliğimiz olmalı ki, kalkınma, yatırım ve üretim sorunlarında havza ölçeği planlamalarda başarılı örnekler veremedik. Bu içtenlikli çağrıdır: Gelin yeni birikimlemizi, kapsayıcı bir bakış açısı, çağın teknoljisini değerlendirmeye bilinçle havza ölçeğinde ele alalım. Vasatlık yaratan ve aynı şeylerin tekrarlandığı toplantılar yapma yerine havzayı geliştirecek yeni anlayışlarla yola çıkalım.