Ekonomi ve hukuk Diyarbakır’da buluştu

Daha İyi Yargı Derneği’nin, “A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu”nu iş ve hukuk dünyasına anlatmak için başlattığı “Ekonomi ve Hukuk Buluşmaları”nın 13’üncüsü Diyarbakır’da gerçekleşti. Dernek başkanı Av. Mehmet Gün, “Yargı ve hukukun üstünlüğü, Cumhuriyetin çözülememiş en büyük sorunudur” dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

MAHİR SOLMAZ / DİYARBAKIR

Ekonomi ve Hukuk Buluşmaları’nın 13’üncüsü Diyarbakır’da gerçekleştirildi. Diyarbakır’daki buluşmanın konusu, İstikrarlı Büyüme ve Kalkınma’ydı. Program Açılışta konuşan Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya, Türkiye'nin en önemli sorunlarından yargı-ekonomi ilişkisinin konuşulmak istenmeyen bir sorun olduğunu ifade etti.  Kaya yaptığı konuşmada şunları söyledi, "Ama olması, konuşulması gereken konu. Dünya örnekleri de bize bunu Türkiye'de çok detaylı konuşmamızı gerektiğini söylüyor. 

Maalesef 1980 Anayasası’ndan bu yana tüm iktidarlar ülkeyi yönetirken, sürekli önümüze yeni bir yargı paketi, yeni bir yargı reformu veya yeni demokrasi paketi, yeni bir açılım paketi adı altında, sürekli bazı değişimlerle yol almaya çalışıyor. Ülkenin temel sıkıntısı, yeni bir Anayasa oluşturamaması. 1980'deki Anayasa, yamalı bir bohça gibi dönem dönem bazı müdahalelerle düzeltilip, tamda 80'li yıllardaki yasaklara uygun uygulamaları önümüze getiriyor. Ülkenin ilk tartışması gereken konusu yeni bir Anayasa konusu. Sadece Anayasa yazmak tek başına çözüm değil, özellikle Denge Denetleme sistemini içinde barındırmazsanız. Irak Anayasası Dünya'nın en demokratik Anayasası diye bilinir ama Irak'ın durumu ortada. Kurumlar arası gücü kurmak, yasama, yürütme yargı gibi tanımlanan ve aynı zamanda bugün basın ve sivil toplumun da bir denge oluşturduğu yapıyı da Anayasa içerisinde muhafaza etmek gerekir. Demokrasi-hukuk, ekonomi-hukuk bağlantısını en iyi bilen en çok bunu yaşayan bir kentsiniz. Yani uzun bir süre burada hukuk askıya alındı. Diyarbakır tarihinde 40 yıldan fazla bir süre OHAL ile yönetildi. Olağanüstü hal ile yönetilmenin ne olduğunu Türkiye 15 Temmuz darbesinden sonraki 2 yıllık süreçteki uygulamalarda gördü. Ama bu bölge 80'li yıllardan beri sıkıyönetim ve OHAL'lerle yönetildi. Hukukun askıya alındığı dönemlerde en büyük zarar ekonomiye vuruluyor.”

DOGÜNSİFED BAŞKANI A. AZİZ ÖZKILIÇ: Refahı kalıcı olarak sürdürmenin en önemli yolu ileri bir hukuk devleti ve güçlü bir demokrasidir 

Doğu Güneydoğu Sanayici ve İş İnsanları Dernekleri Federasyonu (DOGÜNSİFED) Başkanı A. Aziz Özkılıç ise yaptığı konuşmasında, DOGÜNSİFED olarak 12 dernek ve 1500’ü aşkın üye ile bölgesel, sektörel ve hukuksal ekonomi politikalarına katkıda bulunmak ve kalkınma vizyonları geliştirmek amacıyla yola çıktıklarını söyledi. Özkılıç, “Kalkınma hedefli bu konferansları çok önemsiyoruz. DOGÜNSİFED ve TÜRKONFED Olarak toplumsal cinsiyet eşitliği, kadının güçlenmesi, Dijital, Yeşil ve Toplumsal dönüşüm olarak 3D vizyonumuz doğrultusunda yol alarak çalışıyoruz. Kalkınmanın yolunun ülkemizden geçtiği bilinci ile iş dünyamızı bilgilendiriyor, işletmelerimizin kapasitelerini geliştirecek ve gençlere yönelik projeler üreterek destekliyoruz” dedi.

Yargının bağımsızlığını hukukun üstünlüğünü ve ileri demokrasiyi güçlü ekonomi ve yüksek refahın olmazsa olmaz şartı olarak görüyoruz diyen Özkılıç, “Ekonomik sıkıntıların giderilmesi refahımızı kalıcı olarak sürdürebilmenin en önemli yolu ileri bir hukuk devleti ve güçlü bir demokrasidir” ifadesini kullandı.

DAHA İYİ YARGI DERNEĞİ BAŞKANI AV. MEHMET GÜN: Yargı sorunu, bütün sorunların anası” 

Açılış konuşmalarının ardından Ekonomi Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ moderatörlüğündeki panel kısmına geçildi. Panelde TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Özatay, “İstikrarlı Büyüme ve Kalkınma İçin Gereken Yapısal Reformlar”ı anlattı.

Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Av. Mehmet Gün de Türkiye’nin yargı düzenini değerlendirip, daha iyi bir yargı için derneğin hazırladığı “A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu” başlıklı çözüm önerilerini sundu. Av. Mehmet Gün, konuşmasında şunları söyledi: “Türkiye’nin temel meselesi, güvenlik, eğitim, kalkınma ve sosyal adalet konusunda yönetimin bilimsellikten uzaklaşması, keyfi yönetim ve keyfi kararlar alınması; yöneticilerin hesapvermezliği, yolsuzluk, rüşvet, görevi kötüye kullanma ve sair suçlarının soruşturulmaması; adam kayırma ve liyakatsizlik şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bütün bunların kök sebepleri ise hukukun üstünlüğünün her alanda aksaması, karar vericiler ve yöneticilerin hesapvermez olmasıdır. Her ikisinin kökeni ise yargının görevini yapamaz olmasıdır. Yargının görevini yapamaz olması hukukun üstünlüğü sorununa, hukukun üstünlüğünün aksaması temsilde adaletsizlik ve yönetime katılma hakkının kısıtlanmasına neden olmaktadır. Bu döngüden de görüldüğü üzere yargı sorunu, Türkiye’nin bütün sorunlarının anasıdır!

“En büyük zenginliğimiz farklılıklarımız”

“Halbuki Türkiye ihtiyacından fazlasını üretebilecek dinamik insan kaynağına, coğrafi ve kültürel zenginliğe ve fırsatlara sahip. En büyük zenginliğimiz ise bu sorunları çözme dinamiklerini oluşturan farklılıklarımız. Ne var ki ileri bir demokrasi, hukuk devleti ve refah ülkesi haline gelemiyoruz. Demokrasi ve hukuk devleti siyasi istikrarın, siyasi istikrar da toplumsal dayanışmanın, makro ve mikro alanda davranışların ve nihayetinde ekonomik istikrarın temelidir. Türkiye, 2021’de ‘uluslararası siyasal istikrar endeksi’nde 194 ülke arasında 169. sırada, 20 Avrupa ülkesi arasında ise 19. sıradaydı. En sonda savaş halinde bulunan Ukrayna geliyordu.

“Hukukun üstünlüğü endeksinde, 140 ülke arasında 116. sıradayız”

“Yargının hukukun üstünlüğünü gerçekleştirme performansı, toplumun ve siyasal yapının devinimini, makro kararların isabetini ve ekonominin performansını belirler. Dolayısıyla yargı, ekonomik performansın ana belirleyicisidir. Hukuk devleti; hukuk kurallarına tâbî devleti, hukukun üstünlüğü; devletin işleyişini belirleyen kuralların mevcut ve uygulanır olduğunu anlatır. Kurallar var fakat uygulanmıyorsa ya da keyfi kararlara göre işliyor ise hukuk devleti de hukukun üstünlüğü de yoktur. World Justice Project’in ‘hukukun üstünlüğü endeksi’nde, 2022 yılında, 140 ülke arasında, Meksika ve Mali’den sonra 116. sıradayız.

Siyasiler ile kamu görevlilerinin suçlarının soruşturmasına kendi kurum veya amirlerinin izin vermesi şartı, cezasızlığa neden oluyor. Bürokrasi, siyasetçiyi hukuk sınırları içinde kalmaya zorlayamıyor. Yargı yürütmeye ve Adalet Bakanı’na bağlı. Hakimlerin kürsü teminatları yok. Doğal hakim ilkesi aksıyor. Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) idari kararlarının yargısal denetimi yok. Yargının kapasitesi, usul ve süreçleri, görevini yapmak için yeterli değil.

“50 milyon vatandaşımız mahkemelik”

Türkiye’de her sene ortalama 8,2 milyon dava açılıyor, üçte biri sonraki yıllara devrediyor. Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre 2021 yılında Türkiye’de devam etmekte olan 28 milyon dava var. Bunların 15 milyondan fazlası savcılık dosyası, 5 milyon kadarı ceza davası, 5 milyon 600 bini hukuk davası, 1 milyon 300 bini idare ve vergi davası. Yaklaşık 50 milyon vatandaşımız ya şikâyetçi ya sanık ya davalı ya da davacı. Diyarbakır’da ise 290 bin açık savcılık dosyası, ağır cezada 10 bin, idare mahkemesinde 13 bin dosya var. Dört-beş ayda bitmesi gereken bir dava, istinaf ve temyiz aşaması dâhil en az beş sene, ortalama dokuz sene sürüyor. Anayasa Mahkemesi’nde yığılan bireysel başvuruların %77’den fazlası, ihlal kararlarının %60’tan çoğu, adil yargılanma hakkı ihlaline ilişkin.

"Kamu hizmetleri arasında en kötüsü, yargı hizmetleri"

“Kamu hizmetleri arasında en kötüsü, yargı hizmetleri. Halk kendi arasında ve devletle sonuçlanması yıllar süren uyuşmazlıklara ve davalara boğulmuş durumda. Uyuşmazlıklarımızı çözemeyerek kendi kendimizi köstekliyoruz. Yargının görevini yapamaz olması, mikro alanda, tedarik zincirinde, bireyler arasında itimatsızlığa, aktörlerin işbirliklerinden ve ortaklıklardan kaçınmasına, küçük kalmasına neden oluyor. Güveni kötüye kullanma suçlarındaki gecikmeler, profesyonel yönetim, kurumlaşma ve ortaklıkları istenilmez hale getiriyor;  işletmelerde profesyonel yönetici istihdamına, kurumlaşmaya ve ölçek ekonomisine göre büyümeye, ortaklıklar, ortak girişimler kurmaya, güçlerimizi birleştirerek devasa sinerjilerimizi hayata geçirmemize, uluslararası rekabet gücü kazanmamıza engel oluyor. Makro alanda ise karar vericilerin sorumsuz davranmalarına, bilimsellikten uzaklaşarak hatalı ve keyfi karar almalarına, kayırma ve liyakatsizliğe, yolsuzluk ve rüşvetin yaygınlaşmasına yol açıyor. Bu da bir yandan siyasi istikrarı, diğer yandan makro dengeleri bozarak ekonomik aktörlerin uzun vadeli plan yapmasına ve kararlar almasına engel olmakta.

“Türkiye sorunlarını çözmeye, yargı sorunundan başlamalı”

Türkiye sorunlarını temelli olarak çözmeye, en başta yargı sorununu kökten çözerek başlamalı. Yargı, görevini bağımsız olarak özgürce yerine getirebiliyor ise hukukun üstünlüğünü gerçekleştirebilir. Yargı, etkin ve verimli çalışarak kaliteli hizmet üretiyorsa, hukukun üstünlüğüne riayet ederek örnek oluyorsa, şeffaf ve hesapverir ise tam bağımsızlığı hak eder, kazanır ve bağımsızlığını koruyabilir. Bunu gerçekleştirmek için ise yargının hesapverirliğinin ve bağımsızlığının sağlanması, yargının etkin ve verimli çalışır ve görevini yapabilir hale getirilmesi, yargı bağımsızlığını güvenceye alan dengenin kurulması gerekir.

Hukukun kusursuz, istisnasız üstünlüğü için ise yargı dahil kamu görevlilerinin suçlarını soruşturmada kurum ve idari amir izin şartı kaldırılmalı, davalarına uzman bir mahkeme bakmalıdır. Dokunulmazların suçlarını soruşturmaya, Yüce Divan’da dava açmaya, TBMM’deki siyasi çoğunluk değil, kurulacak bir Adalet Yüksek Mahkemesi hukuka uygunluk denetimi yaparak karar vermeli, milletvekillerinin kürsü dokunulmazlığını yargı korumalı ve geliştirmeli, cezasızlık ve algısı giderilmelidir. Böylece bürokrasiye hukuk güvencesi, sorumluluğu ve disiplini kazandırılmalı, yönetimde keyfilik, hesapvermezlik ve öngörülemezlik giderilmelidir.

“Cumhur ve Millet İttifakları uzlaşmak zorunda”

Yargı ve hukukun üstünlüğü cumhuriyetin çözülememiş en büyük sorunudur. Cumhur ve Millet İttifaklarının parlamentonun güçlendirilmesinde buluşan vaatleri, aralarında bir uzlaşmayı zorunlu kılmaktadır. Bu uzlaşma zorunluğu, Türkiye’ye, yargı sorununu çözmek için asırlık bir fırsat penceresi açmaktadır. Bu fırsat, karşıt ittifakların, en başta, etkin ve verimli çalışan, şeffaf, hesapverir ve tam bağımsız yargıyı oluşturmakta anlaşmaları halinde değerlendirilebilecektir. Bu gerçekleştiği takdirde Türkiye hızla ileri bir hukuk devleti ve demokrasi haline gelecek, refahımız hızla yükselecek, kişi başı milli gelirimiz 25-30 bin dolara çıkacaktır.

A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu

Türkiye’deki yargı sorunlarını tespit edip çözüm önerileri geliştirmek, bu öneriler üzerinde toplumsal mutabakat sağlanması ve çözümlerin hayata geçirilmesi için çalışmak üzere Kasım 2014’te kurulmuş, siyaseten tarafsız bir sivil toplum kuruluşu olan Daha İyi Yargı Derneği’nin yargının kaliteli hizmet vermesi için geliştirdiği çözüm önerilerini içeren “A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu” çalışması, yargıda şu temel dokuz reformu öneriyor:

1.Hakimler Savcılar Kurulu’nu, toplumun tüm kesimlerini temsil eden, hiçbir kişi, grup veya koalisyonun etki edemeyeceği, tam bağımsız hale dönüştürerek, kaliteli yargı hizmeti üretimine odaklanan düzenleyici bir kurum olarak Adalet Yüksek Kurumu oluşturmak.

2.Yargının idaresiyle ilgili her türlü karar ve işlemi etkin yargısal denetime açıp, bu amaçla yargı konularında uzmanlaşmış Adalet Yüksek Mahkemesi oluşturmak.

3.Anayasa Mahkemesi’nin daire sayısını 3’e çıkarmak, üye sayısını 15’den 30’a yükseltmek, seçimlerini kamuoyunun katılımına açık şeffaf ve yargı denetime tabi tutarak kapasitesini artırmak ve siyaseten tarafsızlığını geliştirmek.

4.Hukuk mesleklerinin her biri için, yönetimleri sadece meslek mensupları tarafından seçilen, tam bağımsız yargısal meslek kuruluşları oluşturmak.

5.Yargı görevlerine kabul ve atamalarında tam liyakati sağlamak; yargı üst organlarına, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay üyeliklerine adaylık ve atamalarda kamuoyunu dahil ederek tam şeffaflığı, seçme ve atama kararlarını gerekçeli açık oya tabi tutup bütün aşamaları yargı denetimine tabi kılarak tam hesapverirliği sağlamak.

6.Ahi geleneğinin özüne uygun olarak yeknesak hukuk meslekleri kariyer planı oluşturmak ve insan kaynaklarını ihtiyaca uygun olarak geliştirip liyakat esaslı olarak değerlendirmek.

7.Yargı hizmet birimlerini, mahkemeleri ve insan kaynaklarını 26 kalkınma bölgesi bazında optimum şekilde dağıtmak, uzmanlıkları merkezlerde yoğunlaştırırken hizmeti halkın ayağına götürmek.

8.Uyuşmazlıkları erken aşamada tespit ederek yargının iş yükünü önceden kestirmek, yargı kaynaklarını ileriye yönelik planlamak, modern uyuşmazlık yönetim usulleri ve dava öncesi dürüst ifşa ve ibraz kurallarıyla sulh ve uzlaşmayı teşvik etmek, davaları en geç üç-dört ay içinde sonlandırmak.

9.Herkese karşı hukukun üstünlüğü için kamu görevlilerinin suçlarında idari amirlerinin ve kendi kuruluşlarının soruşturma izni vermesi şartını kaldırmak.