“Refahı kalıcı olarak artırmanın en öneli şartı ileri bir hukuk devleti ve demokrasi”

EKONOMİ Gazetesi ve Daha İyi Yargı Derneği tarafından düzenlenen ‘Ekonomi ve Hukuk Buluşmaları’nın 12’ncisi Antalya’da gerçekleştirildi. Türkiye ekonomisi ve hukuk sorunları ile çözüm önerilerinin tartışıldığı etkinlikte Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Av. Mehmet Gün, refahı kalıcı olarak artırmanın en önemli şartının ileri bir hukuk devleti ve demokrasi olduğunu söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

FİKRİ CİNOKUR

Türkiye’nin kalkınmada öncelikle yargı sisteminin yeniden düzenlenmesi başta olmak üzere niteliğe, kurumsallığa, eğitim kalitesinin artırılmasına ağırlık verilmesi gerektiği belirtildi. EKONOMİ Gazetesi ve Daha İyi Yargı Derneği tarafından Su Otel’de düzenlenen ve moderatörlüğünü EKONOMİ Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz’un yaptığı ‘’Ekonomi ve Hukuk Buluşmaları’’na, Batı Akdeniz Sanayici ve İş İnsanları Dernekleri Federasyonu (BAKSİFED) Başkanı Abdullah Erdoğan, ATSO Başkan Vekili Boğaçhan Göksu, TOBB Antalya Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Serap Kocaoğlu, Antalya Organize Sanayici ve İş İnsanları Derneği (OSİAD) Başkanı Erdal Kılıç, Manavgat Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Seydi Tahsin Güngör ile iş insanları ve hukukçular katıldı.

ABDULLAH ERDOĞAN / BATI AKDENİZ SANAYİCİ VE İŞ İNSANLARI DERNEKLERİ FEDERASYONU (BAKSİFED) BAŞKANI: EKONOMİ VE YARGIDAKİ SORUNLAR GEÇİCİ PANSUMANLARLA ÇÖZÜLMEZ

 BAKSİFED Başkanı Abdullah Erdoğan toplantının açılışında yaptığı konuşmada, dünyada dijital dönüşümün getirdiği yaratıcılık inovasyon, yeşil dönüşümün getirdiği sürdürülebilirlik temelli iş uygulamaları ve toplumsal dönüşümün ortaya koyduğu insan odaklı bir ekonomi anlayışı çerçevesinde üretim tedarik zinciri ticaret ve rekabetin bütünüyle yeniden yazıldığını belirtti.

BAKSİFED ile birlikte dijital dönüşüm, yeşil ve toplumsal dönüşüm odaklı dönüşüm ekseninde bölge ve ülkenin kalkınma dinamiklerini güçlendirmeye çalıştıklarını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti: “Bölgemizin iş dünyasını bilgilendiriyor işletmelerimizin kapasitesini geliştirerek projeler üreterek eğitim ve mentörlük yoluyla destek veriyoruz. Toplumsal dönüşümün odalarımızın bir parçası olarak yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü ve ileri demokrasiyi güçlü ekonominin ve güçlü refahın olmazsa olmaz şartı olarak görüyoruz. Pandeminin etkisi sona ermeden patlak veren Ukrayna krizi ve diğer politik sıkıntıları fırsata çevirmek Türk Lirası'nın değer kaybı, yüksek enflasyon, artan borç ve finansmana erişim sıkıntılarını aşma, sürdürülebilir kalkınmayı sağlayarak, refahımızı kalıcı olarak artırmanın ilk ve en önemli şartı ileri bir hukuk devleti ve demokrasidir. İleri demokrasi, yargının şeffaf ve hesap verebilir, tam bağımsız ve hukukun üstünlüğünü gerçekleştirebilir olması, topluma kaliteli hizmet vermesiyle mümkündür.’’

Temel hakların özellikle ifade özgürlüğünü koruyup geliştirmenin aslında ekonomide rekabet gücünün kazanılmasını ve katma değeri yüksek inovatif üretim yapmanın zeminini ve iklimini oluşturacağına dikkat çeken Erdoğan, şöyle devam etti, “Bu sebeple yargı sisteminin bir millete verebileceği en değerli hizmet, başta ifade özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlükleri etkin olarak korumak ve geliştirmektir. Ekonomi ve yargıdaki sorunları geçici pansumanlar değil, kültürel reformlarla kalıcı olarak çözmek gerekiyor. Risk puanını ve algısını azaltarak yatırımları artırmamız gerekiyor. Bunun için hukuk devleti ve demokratikleşme yolunda adımlarımızı gecikmeden ve kararlı olarak atmamız gerekiyor. 2000’li yılların başındaki demokratikleşme adımlarımız ve sağlıklı bir finans yönetimimiz ekonomiyi iyi bir seviyeye çıkardı. Ülkemize orta demokrasi ve orta gelir tuzaklarını aşma ümidi verdi. Ancak 2011 yılından sonra yaşadıklarımız sonucunda ülkemiz orta gelir ve orta demokrasi tuzaklarına takıldı. Orta gelir tuzağını aşmak için demokrasimizi ileri seviyeye, demokrasi endeksinde 8 puan üstü kategorisine çıkarmamız gerekiyor.’’

BOĞAÇHAN GÖKSU / ANTALYA TİCARET VE SANAYİ ODASI (ATSO) BAŞKAN VEKİLİ: HUKUK KALKINMA İÇİN TEMEL FAKTÖR

Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkan vekili Boğaçhan Göksu da konuşmasında, ‘’Hukuk olmadan şehir olmaz, devlet olmaz, hatta millet de olmaz. Daha iyi yargı insanların eşit, mutlu, onurlu ve güvenli yaşamalarını sağlar. Bu da zaten kalkınmanın kendisidir’’ dedi.

Kalkınmanın günümüzde sadece kişi başı gelirle ölçülmediğini, insanların mutluluğu, eşitliği yaşam ve çevre kalitesi gibi değerlerle ölçüldüğünü anımsatan Göksu, şunları kaydetti, “Kişi başı geliri 100 bin dolara çıkarsanız da adil bir hukuk sistemi yoksa bu ülke geri kalmış bir ülkedir. Yani hukuk büyüme ve kalkınmanın aracı değildir. Hukuk aslında kalkınmanın ta kendisidir. Öncelikle piyasa ekonomisinin kendisi başlı başına hukukla çalışır. Çünkü piyasa arz ve talep kanunları ile çalışır. Bu noktada devletin ana görevi eşit rekabeti sağlamak, üretimi desteklemek, insan kaynağını yetiştirmek, piyasanın kurallarını ve standartlarını yönetip belirlemektir. Hiçbir üretim, yatırım, istihdam, borç ve alacak, hepsi sözleşmeye dayanır. Dolayısıyla ticaret ancak hukuk ve güvenle gelişir. İş insanları yatırım yaparken uzun vadede kuralların geçerli kalacağına, oyunun kurallarının değişmeyeceğine güvenmek ister. Yabancı sermaye için bu hususlar çok çok daha önemlidir.’’

Türkiye güçlü ülke

Türkiye’nin Doğu Avrupa’dan Hindistan’a kadar olan bölgede sanayi, tarım turizm, ticaret ve inşaat gibi her sektörde iddiası olan güçlü bir ülke olduğunu anımsatan Boğaçhan Göksu, şöyle konuştu, “Dünyada çeşitli sanayi ve tarım ürünlerinde ilk 10 içindeyiz. Turizmde ilk sıralardayız. Turizmde 45 – 50 milyon turistle rekorlar kırıyoruz. Oysa Türkiye 80-90 milyon turist alabilecek ve dünyanın en büyük yatırımlarını kendisine çekebilecek bir ülkedir. Yenilenebilir enerji, endüstri 4.0 teknolojileri, çevreci ürünler gibi her alanda ilerleyecek potansiyele sahibiz. Biz doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını yalnızca finansman olarak görmüyoruz, aynı zamanda küresel ortaklık teknoloji, küresel iş kültürü olarak değerlendiriyoruz.. Sahip olduğumuz yatırım iklimini ileri götürmenin yolu bellidir. Bu yol yapısal reformlardan geçmektedir. Yapısal reform denildiğinde akla ilk gelen de hukuk olmalı. Çünkü daha hızlı etkin ve adil bir hukuk sistemi hem insanca yaşamanın hem de kalkınmanın temelidir. Ülke olarak ortak akla önem veren bir anlayışla çağın gereklerine uygun reform paketleriyle yolumuza devam edelim.’’

 ŞEREF OĞUZ / EKONOMİ GAZETESİ YAYIN KURULU BAŞKANI: HERKESİN HUKUK TALEBİ VAR

EKONOMİ Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz ise, çeşitli vesilelerle Anadolu’yu şehir şehir dolaştıklarını, iş dünyasını dinleyip taleplerini paylaştıklarını söyledi. Ekonomide zor bir dönem yaşayan Türkiye’nin seçim sürecine girdiğini belirten Oğuz, “Seçimden sonra da Türkiye’yi zor bir süreç bekliyor. Faiz, enflasyon, hayat pahalılığı, hukuksal gibi sorunlar daha da artacak’’ dedi.

Ekonomi ve hukukun birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğuna vurgu yapan Oğuz, şöyle konuştu: “Gazeteci olarak Anadolu’yu dolaşıyoruz, Daha İyi Yargı Derneği ile dolaşıyoruz, Kurumsal Yönetim Derneği ile dolaşıyoruz. Anadolu’da insanlarımız yatırım yapmak istediklerini söylüyor. Ama işlerin açılmasını istiyor. Ama sözlerinin arkasında gelen gerekçeleri bakıyoruz. Herkesin bir hukuk talebi var. Herkesin elindeki hakların yitirilmemesi talebi var. Herkesin bir gece yarısı resmi gazete ile elindekilerin elinden alınmaması var. Herkesin adil bir hukuk sistemi içerisinde ekonomiyi yüceltme gayreti var, beklentisi var. Biz de buna hizmet etmek istiyoruz. Farklı alanlarda farklı insanlarla temas içindeyiz ve açıkçası sadece bizde iş insanlarını, sizleri de dinlemek istiyoruz.’’

Şeref Oğuz, açılış konuşmalarından sonra "İstikrarlı Büyüme ve Kalkınma için A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu’’ bölümünde sözü konuklarına bıraktı.

 PROF. DR. FATİH ÖZATAY / EKONOMİ GAZETESİ YAZARI VE TOBB ETU ÖĞRETİM ÜYESİ: DÜNYA BANKASI’NA GÖRE TÜRKİYE 2. LİGDE

▶EKONOMİ Gazetesi Yazarı ve TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Özatay da ‘’İstikrarlı Büyüme İçin Yapısal Reformlar’’ konusunda Antalya İş ve hukuk dünyası temsilcilerine bilgi verdi. Ekonomide uzun vadeli, kısa ve orta vadeli sorunlar ile Türkiye’nin rekabet ettiği ülkeler ile zengin ülkeler arasındaki kalkınma ve gelir farklılıkları ile yüksek enflasyondan çıkış yollarını anlatan Prof. Dr. Özatay, şöyle devam etti, “Dünya Bankası ülkeleri gelir gruplarına göre dörde ayırıyor. Yüksek gelir grubu, Yüksek orta gelir, düşük orta gelir ve fakir grup… Türkiye olarak biz 2. ligdeyiz. Yüksek orta gelir grubunda niye birinci ligde değiliz. Bulunduğumuz 2. ligden çıkıp birincili lige niye giremiyoruz. Zengin ülkelerle aralarındaki gelir farkını kapatan ülkelerin bazı ortak özellikleri var. Bunlar iyi yatırım yapıyorlar. Yatırımları hem içerik hem de nitelik olarak iyi. Eğitim düzeyi, beşeri sermayeleri yüksek. Toplam ihracat içinde yüksek teknolojili ürün ihracatının payı yüksek. Kurumsal kalite önemli. Mesela Merkez Bankası bağımsız, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu bağımsız çalışıyor. Şimdi bankalar baskıyla kredi açıyor. Ahbap çavuş kapitalizmi mi var yoksa… Kurumsal kalite deyince bankalar düzgün hesaplarına göre kredi açıyorlar mı, hukuk sistemi iyi çalışıyor mu, adil ve hızlı sonuç veriyor mu buna bakılmalı. Farklı kurumlar deyince de sendikalar, sosyal güvenlik sistemi iyi çalışıyor mu, seçim sistemi nasıl. Dolayısıyla bunların hepsinin ekonomiye profil yansıması var.’’

Türkiye’nin kendi ayarında olan ülkelerle aralarındaki gelir farkını kapatan ülkelerin ortak özelliklerinin birinin yatırımların yüksek olduğunu ifade eden Özatay, ‘’Bu açıdan baktığımızda gelişmekte olan ülkeler ilk sırada, en altında ise Türkiye var. Bizim yatırım düzeyimiz gelişmekte olan ülkelerin çok altında. Her birimiz bu gruptan çıkmak istiyoruz’’ dedi.

Enflasyonun çok adaletsizlik ve yolsuzluk yarattığını anlatan Fatih Özatay, şöyle konuştu, “Enflasyon asgari ücretliyi vuruyor, emekliyi ve yoksulluğu vuruyor. Yüksek enflasyon nedeniyle Türkiye’nin riski çok yükseldi. Bu nedenle Türkiye yurtdışınsa yüzde 9-10 faizle dolar cinsinden borçlanmak zorunda kalıyor. Krediye erişim sorunu yaşanıyor. Ekonomi dışı alanlardaki sorunlar birleştiğinde ya da sorunlar çözüldüğünde, bu sizi riskli ülke ya da güvenilir ülke yapıyor. Riski azaltacak güveni sağlayacak bir program konulmalı. Bunu yapabilirsek Türkiye enflasyonu ve risk durumunu hızlıca düşürebilir. Türkiye bunu 2001 krizinde başardı.’’

Şu anda çok ağır kurumsal erozyon yaşandığını vurgulayan Özatay, sözlerini şöyle dürdürdü, “Merkez Bankası bağımsız değil. TÜİK inandırıcı değil. Liyakat sorunu var. Kamu özel sektör işbirliği projeleri çerçevesinde yolcu gelmeyen havaalanları, az taşıt geçen otoyollara köprülere verilen gelir garantileri gibi sorunlar var. Sistemi bağımsız bir yargı gerekiyor. Yeni bir Planlama Teşkilatına ihtiyaç var. Merkez Bankası tekrar bağımsız yapılması gerekiyor. Bunların hepsi riski düşürecek uygulamalar. İhale yasası önemli.’’

E-DURUŞMA SİSTEMİ YAYGINLAŞMALI

PROF. DR. AYŞE ODMAN BOZTOSUN / AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ:

Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Odman Boztosun da “Reform Önerilerinin Kısa Değerlendirilmesi’’ konusunda açıklamalarda bulundu. Ruhu özgür olmayan bir hâkimin bağımsız yargılama yapamayacağını ifade eden Boztosun, hukuk eğitiminde bir dönüşüm yaratmak için çaba gösterdiğini söyledi.

Boztosun, bugün çok özverili, çok kaliteli, işini iyi yapan hâkimlerin de olduğunu ama bunların yılmış olduğunu kaydetti. Savcı ve hâkim atamalarının çok önemli olduğunu anlatan Prof. Dr. Boztosun, sözlerini şöyle tamamladı, “İş dünyası olarak yargı kalitesine odaklanıp iyi uygulamaları yüceltmek gerekiyor bunları ödüllendirmek gerekiyor. Hâkimlik mesleğini teşvik etmek gerekiyor. Hâkim ve savcı atamaları milletvekili seçimlerinden daha önemli. Kaçımız hâkim savcı adayları nasıl seçiliyor diye merak etti. Ama yarın bir gün davanız onların önüne geliyor. Ve o kişi ne kadar kaliteliyse o kadar kaliteli hizmet alabilirsiniz. Kaliteli iş çıkaran hâkimleri desteklediğimizi göstermemiz için mekanizmalar geliştirmemiz gerekiyor. E- duruşma sistemi yaygınlaştırmalı. Hâkimler coğrafya ve ekonomik şartlarda Antalya’da yaşamasıyla Kütahya’da yaşaması arasında ciddi fark oluştu. Hâkimlerimiz artık merkezde bile yer bulmakta zorlanıyor. Hâkimler istedikleri yerde yaşasınlar, dosyaları önlerine gelsin. Hâkimler uzmanlaşsın. Günleri sulh ceza mahkemesinde, sonra ticaret mahkemesinde ve iş mahkemesinde geçen hâkimden kaliteli bir yargılama bekleyemezsiniz.’’

DAHA İYİ YARGI DERNEĞİ BAŞKANI AV. MEHMET GÜN: YARGI BAĞIMSIZLIĞI VE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ EN ÖNEMLİ YAPISAL SORUN 

Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Av. Mehmet Gün de ‘A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu’ hakkında bilgi verdi. Gün, Türkiye’de 2021’de açık olan Cumhuriyet Başsavcılığı dosya sayısında 15 milyon – 50 milyon civarında ceza davası, 5 milyona yakın hukuk, 2-3 milyon da idari davaları olduğunu bildirdi. Dava süreçlerinin ortalama 5, temyiz süresinin de 2 yıl olmak üzere toplam 9 yıla kadar çıkabildiğine dikkat çekti. Türkiye’de 28 milyon adet uyuşmazlık dosyası olduğunu anlatan Gün, “Bu uyuşmazlıkları 2 ile çarpılsa şikayetçi - şikayet edilen, davacı-davalı sayısı 56 milyon kişi eder. Mükerrer şikayetçi olanlarla 50 milyon adet uyuşmazlık dosyası var. Bu da 85 milyon nüfus arasındaki ilişkilerin düzgün olmadığını gösteriyor. Üretim seviyemiz, ekonomimizin gücü bu kadar oluyor. Yani iyi üretemiyoruz, kapasitemizi kullanamıyoruz, ürettiklerimizi iyi değerlendiremiyoruz, yetiştiremiyoruz, başkalarından borç alıyoruz’’ diye konuştu.

İş dünyası ve ekonomistlere göre yapısal sorunların en başında yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü geldiğini ve bu sorunun çözülmesi gerektiğini dile getiren Mehmet Gün, şöyle konuştu: ‘’Öncelikle yargıyı bağımsız yapmamız, hukukun üstünlüğünü sağlamamız lazım. 2007’den sonra yargı iktidarın bir uzantısı haline geldi. Yargıçlar devleti korkusunu kaldırmak için 2 önerimiz var. Birincisi Adalet Yüksek Kurumu oluşturulmalı. HSK, Adalet Bakanlığına verilmiş olan yetkiler de verilmek suretiyle Adalet Yüksek Kurumu'na dönüştürülmeli. Bu kurumun, hiçbir kişi, grup, tarikat, koalisyonun nüfus edemeyeceği, toplumdaki bütün paydaşların temsil edildiği bir kurum olarak yapılanmasını öneriyoruz. Bu öneri tek başına yargı bağımsızlığını sağlayabilir ama ‘Yargıçlar devleti’ korkusuna neden olur. Adalet Yüksek Kurumu ve altındaki kurulların kararlarına karşı dava edilebilecek, vatandaşın hiçbir kuruş harcamadan hiçbir risk almadan dava edebileceği bir özel mahkeme, uzmanlık mahkemesi kurulmasını öneriyoruz. Adalet Yüksek Kurumu’ndaki işlemleri denetleyen ve benzer daireleri olmasını öneriyoruz. Barolar gibi ayrı ayrı savcılar birliği ve hakimler Birliği kurulmasını ve Adalet Yüksek Mahkemesi oluşturulmasını öneriyoruz.’’

Görevleri ve konumları gereği farklı korumalara sahip kamu görevlilerinin tamamı için soruşturma izinleri müessesinin kaldırılmasını önerdiklerini anlatan Gün, şöyle devam etti, ‘’Adalet Yüksek Mahkemesi’nde, Bakan izin vermediği takdirde soruşturma açılmayan Soma faciasında, Pamukova tren kazasında Anayasa Mahkemesi’nin tespit ettiği gibi suçlu oldukları halde yargı önüne çıkarılmayan, suçları zaman aşımına uğrayan insanların da hiç kimsenin iznine gerek olmaksızın yargılanmalarını sağlamamız gerekiyor. Anayasa Mahkemesi'ne, Danıştay’a Yargıtay’a, Sayıştay’a üye atanması, Genelkurmay tarafından bir general atanması kadar önemli bir karardır. Ama Türkiye’de bu kararların yargıya ilişkin alınmasında hiçbir denetim yok. Özellikle üst düzeydeki yargı kurumlarına atanacak olan üyelerin kamuoyunun da dahil olacağı, yetkinliklerinin ve niteliklerinin o işe uygun olduklarının tamamının ortaya çıkarılacağı, açık ve gerekçeli oy esasıyla aday gösterilmesine kamuoyunun da dahil olmasını, en son yapılacak atamaların da gerekçeli olmasını ve Adalet Yüksek Mahkemesi önünde dava edilebilir olmasını öneriyorum. Yargıya güvenimizi tamamen kaybettirdiler. Şu anda Türkiye’de yargıya güven yüzde 20’lere düşmüş.”