“Sürdürülebilirlik için acilen vahşi sulamadan damlamaya geçilmeli”

“Su ve Sürdürülebilirlik Zirvesi” nde konuşan Balıkesir Ticaret Odası Başkanı Rahmi Kula, “Su krizi yaklaşmıyor, artık kapımıza dayandı" dedi. Kula, damlama sulama yapanların tasarruf ederken daha da fazla verim aldıklarını kaydetti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
“Sürdürülebilirlik için acilen vahşi sulamadan damlamaya geçilmeli”

Esra SULTAN AZİZOĞLU / BALIKESİR

Balıkesir Ticaret Odası ve EKONOMİ Gazetesi işbirliğinde Balıkesir’de düzenlenen “Su ve Sürdürülebilirlik Zirvesi”nde suyla ilgili tasarruf, verimlilik ve sürdürülebilirlik konularında önemli mesajlar verildi. İş dünyasının katıldığı zirvede, sürdürülebilirlik için öncelikle tarımda damlama sulamaya geçilmesi gerektiği dile getirildi.

Balıkesir’de, Balıkesir Ticaret Odası ve EKONOMİ Gazetesi işbirliği ile düzenlenen “Su ve Sürdürülebilirlik Zirvesi”nde su, tasarruf, verimlilik ve özellikle tarımda kullanılan vahşi sulama konuları masaya yatırıldı. Kentin önde gelen isimlerinin ağırlandığı zirveye; Balıkesir Valisi İsmail Ustaoğlu, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın, Balıkesir Tarım İl Müdürü Erkan Alkan, Balıkesir Ticaret Odası Yönetim ve Meclisi ile kentin önde gelen iş dünyasının temsilcileri katılım sağladı. Moderatörlüğünü EKONOMİ Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz’un gerçekleştirdiği “Su ve Sürdürülebilirlik Zirvesi”ne, Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Üyesi Semra Sevinç ve EKONOMİ Gazetesi Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım konuşmacı olarak katıldı.

RAHMİ KULA BALIKESİR TİCARET ODASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI
“Su varsa; tarım, hayvancılık, sanayi, üretim ve hayat var”

Bugün, son yıllarda hepimizin bildiği gibi ciddi bir iklim krizi ile karşı karşıyayız. Bunun temel nedenlerinden bir tanesi de su ve suyun kullanımı. Her geçen gün farkındalığını artırmak için ilk zirvemizi gerçekleştiriyoruz. Balıkesir Ticaret Odası olarak, bu toplantıların devamını her yıl aynı tarihlerde gerçekleştireceğiz. Dünyada havaların ısınması ve iklim krizi ile birlikte maalesef dengeler değişmeye başladı. Eskiden dört mevsim yaşarken şimdilerde maalesef kıştan yaza ya da yazdan kışa geçer olduk. Konya Ovası’nda büyük oluklar oluşmaya başladı. Yer altı sularımız bir hayli sıkıntılar yaşanmaya ve sulama yapılamaz hale geldi. Maalesef önümüzdeki süreçte devam edecek gibi duruyor. Biz de Balıkesir olarak, “Türkiye’yi Doyuran İl” olarak biliniyoruz. Eskiden bölgemizde; çay, fındık ve muz üretilemiyordu. Geldiğimiz noktada Balıkesir’de artık muz ve fındık üretimi gerçekleştiriliyor. Şu an için yalnızca çayı üretemiyoruz. Çayın dışında tarımsal ve hayvansal bütün gıda ürünlerini üretiyoruz. Tarımsal, hayvansal gıda, et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, peynirde en çeşitli peynir dalında üretimimizden gurur duyuyoruz. Zeytin, zeytinyağı, pirinç ve 10 tane coğrafi işaretli ürünümüzün hem Türkiye’de hem de dünyada ihracatımız ile tüketimini sağlamaktan gurur duyuyoruz. Bunun için de Balıkesir olarak, suyumuza mutlaka sahip çıkmalıyız. “Türkiye’yi Doyuran İl” olarak hala Türkiye’yi beslemeye devam ediyorsak suyumuza ve su kaynaklarımıza mutlaka sahip çıkmalıyız. Çünkü yakında yaklaşan bir su krizi yok, artık kriz kapımıza maalesef dayandı. Türkiye’de kullanılan suyun yüzde 70’i tarımsal sulamada kullanılıyor. Bu suyun da maalesef yaklaşık yüzde 70’i vahşi sulama olarak yapılıyor. Vahşi sulama yapan ile damlama sulama yapanların da ücretlendirilmesinin ayrı olması gerektiğini düşünüyorum. Damlama sulama yapanlar hem suyu tasarruflu kullanıyor hem de daha fazla verim alıyorlar. Vahşi sulama yapanlar ise hem suyumuzu boşa harcayıp heba ediyor hem de daha az verim alıyorlar. Bunun da mutlaka ayrılması gerektiği düşüncesindeyim. Balıkesir olarak gelişmiş değil, gelişmekte olan bir iliz. Organize Sanayi Bölgemizde 10 yıl öncesine kadar dışarıdan yatırımcı ararken, bugün geldiğimiz noktada uluslararası firmaların şehrimize yatırım yapmak için kendileri görüşmeye geliyor. Sayın Valimiz ve OSB’nin Yönetim Kurulu olarak bizler de gelen yatırımcılarda seçici davranmaya çalışıyoruz. Burada sadece iş yaptığına değil ne kadar su tükettiğine ne kadar çevre kirliliği yarattığına bakarken, çok su tüketen firmaları ise kabul etmiyoruz. Çünkü suyumuzu kaybettiğimizde açıkçası her şeyimizi kaybedebiliriz. Balıkesir olarak, geçtiğimiz 3 ayda yaklaşık 52 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdik. İlimiz genelinde 2023 yılı ihracatını 1 milyar 77 milyon dolarla kapattık. İnşallah bu yılki ihracat hedefimizi yüzde 20 büyüme ile daha yukarılara taşımayı planlıyoruz. Balıkesir, topraklarından çıkan gıda ürünleriyle ön plana çıkan bir il ve gıda firmalarımız da çok ön planda.

İSMAİL USTAOĞLU BALIKESİR VALİSİ
“Su hayattır, yaşamdır, su bir medeniyettir”

Balıkesir Ticaret Odamız bölgemiz ve ülkemiz için çok önemli bir konuya ev sahipliği yapıyor. İnsanlık tarihinin en eski yerleşim yerlerinin genelde suların ve nehirlerin olduğu bölgelerde olduğunu görüyoruz. Su bir hayat, su bir yaşam su bir medeniyet demektir. Balıkesir, bir tarih ve kültür şehridir. Balıkesir’imizin en önemli özelliğinden biri de hem doğal güzelliklerine hem de kültürel mirasına sahip çıkmasıdır. Balıkesir tüm dinamikleriyle Türkiye’nin en önemli tarım kentlerinin başında geliyor. Bu yüzden Balıkesir “Türkiye’yi Doyuran İl” sloganı ile hareket ediyor. Gıda kenti olan ilimiz açısından tarım sulamalarının şekli çok önemli. Suya olan bakış açımızı değiştirmeliyiz. Geleceğimizi tehdit eden bir takım emareleri ve bir takım sıkıntıları da hep beraber görüyoruz. Ani sel baskını, su baskınları, geleceğimizi tehdit eden bir konuda, tüm kuruluşlarımızla, devletimize bir an önce alınması gereken önlemlerin gerekliliğini bize anlatıyor. Suyu verimli kullanmanın yanı sıra ekonomik kullanmak da büyük önem taşıyor. DSİ Genel Müdürlüğümüz bünyesinde bölgemizde yapılan çalışmalar bizleri bir adım öteye taşıyor. Yapılan barajlar ve sulama kanalları öncesinde açık kanallarla sulama işi yapılırken şimdi tamamen kapalı devre sulama gerçekleştiriliyor. Damlama sulama sistemine de teşvik anlamında gerek bankalar üzerinden direk başvuru gerekse devlet kurum ve kuruluşları üzerinden sağlanan birtakım imkânlar da üreticilerimizi damlama sulamaya teşvik edecektir. Balıkesir’imiz gerek coğrafi büyüklüğüyle gerek verimli tarımsal arazileriyle ülkemizin en önemli illerinden birisi. Coğrafi büyüklük olarak Türkiye’de 11’inci sırada ve nüfus olarak da 17'nci sıradayız. Bölgemizdeki doğru yapılanmanın sonucu bugün yıl boyu bazen 2 bazen 3 ürün alınıyor ve verimliliğin sonucunu bu şekilde görmüş oluyoruz. Bu zirveden çıkacak sonuçlar, önümüzdeki dönemde bizler için de bulunmaz birer rehber niteliği taşıyacaktır.

AHMET AKIN BALIKESİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI
“Sürdürülebilir, tasarruflu ve verimli belediyecilik anlayışıyla çalışıyoruz”

Hakkını vere vere sürdürülebilir, tasarruflu, verimli bir belediyecilik ile suyu verimli, ekonomik kullanan bir anlayışı Balıkesir’imizde inşa edeceğiz. Büyükşehir’i devraldıktan sonra ele aldığımız ilk konu, suyun verimli kullanımı oldu. Su konusunda dünyanın her yerinde maalesef büyük bir sıkıntı var. Sıkıntı vahşi sulama. Aynı şey Balıkesir’imizde de geçerli. Bunun dünyadaki uygulamalarını inceledik. Daha öncesinde de çalışmıştık; ne yapabiliriz diye. Ve bir hedef belirlemiştik, bu hedef ışığında ilerliyoruz, ilerlemeye de devam edeceğiz. Vahşi sulama konusunda gerekli önlemleri ivedilikle almaya başladık. İlimiz genelinde, damlama sulama sistemlerini yaygınlaştırmaya yönelik yatırımlar yaparak kullanımı yaygınlaştıracağız. Bu kapsamda vahşi sulamanın yapıldığı tarlalarda, çiftçilere damlama sulama borusu hediye edeceğiz. Bu aslında çiftçinin bize hediyesi. Suyun kaynağından itibaren en son noktaya kadar olan gidişatın verimli olması üzerine çalışmalarımızı başlattık. Gri su kullanımını önemsiyoruz. Yağmur sularından ve atık sulardan elde edilen gri suyu ve bunun enerjiye dönüşümünü önemsiyoruz. Bunlar üzerine tasarruf öncelikli bir çalışma modeli başlattık. Konuyla ilgili çok değerli hocalarımızdan destek ve yardım alıyoruz. Sürdürülebilirlik kavramını gerçek anlamda yüreğimize, hayatımıza işledik. Her şeyin sürdürülebilirlik adı altında ele alınması, bu kavramın değerini ucuzlatıyor.

SEMRA SEVİNÇ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK AKADEMİSİ YÖNETİM KURULU ÜYESİ
“İş dünyası sürdürülebilir iş modelinde kurumsal dönüşüm yaşıyor”

Sürdürülebilirlik kelimesinin anlamı, “içinde bulunduğumuz koşullarda nasıl var oluruz ve varlığımızı devam ettiririz”i barındırıyoruz. Bugün bütün bakanlıklara verilen görevlerin tamamı sürdürülebilir kalkınma eksenli. Bir diğeri yaşam modelimizin farklılaşması. Özellikle z kuşağı bizlerden, markalardan ve iş dünyasından beklentiler içerisinde. Dünyada artan bir nüfus var. Türkiye’nin de tahminlere göre 2030 yılında nüfusu 100 milyona ulaşacak. Buna oranla kaynaklar azalıyor. Artan nüfusun yaşaması için yılın sonunda yüzde 4 büyüyorsak bilelim ki yüzde 8 enerjiye ihtiyacımız olacak. Biz bu enerjiyi fosil yakıtlardan karşılıyorsak emisyonu daha fazla sanıyoruz. Karbon emisyonu bugün dünyanın en önemli krizleri arasında. İklim krizi etkilerini artırıyor. Bugün dünya iki kriz ve iki dönüşüm ile karşı karşıya. Biri ekonomik diğeri ise iklim krizi. Dönüşümde ise, yeşil dönüşüm ve dijital dönüşüm. Uzmanlara göre dünyanın iklimi normal akışında değişir. Biz bu değişime üretim ve tüketim modelimiz ile müdahale ediyoruz. Biz de Türkiye olarak tehlikenin sınırındayız. Bugün ilkim ve ekonomik krizin yanı sıra önemli bir kriz olan eşitsizlik krizi de var. Bir diğeri toplumsal farklı şekilde olan sosyal değişimler. Bozulan bioçelitlilik var. Son 50 yılda canlı türünün yüzde 50’si yeryüzünden yok oldu. Artık iş dünyası modelini değiştiriyor. Biz bu dünyaya kapitalizm 1-0’dan 2-0’a geçiş diyoruz. Önemli bir dönüşümün eşiğindeyiz. Artık iyi büyümenin zamanı. Bugün artık iş dünyası; kaynakları, iklim krizini doğru yönetmek için toplum refahı ile birlikte gezegenin refahını da düşünüyor. Sürdürülebilirlik ekseninden baktığımızda iş dünyası kurumsal bir dönüşüm yaşıyor. Bunun için sürdürülebilir iş modellerine geçiş yapıyor. Bu durum iş dünyasını, iş yapış modellerinin farklılaşması ve kaynak dönüşümü ile kaynak kıtlığına çare aramaya yönlendirdi.

ALİ EKBER YILDIRIM EKONOMİ GAZETESİ TARIM YAZARI
“Tarımsal sulama ile suyun yüzde 77’sini kullanıyoruz”

En önemli problemimiz, Türkiye’nin su zengini olmadığı halde suyu zenginmiş gibi kullanması. Tarımda 2024 yılındaki ana gündem konularına baktığımızda, Bakanlığın ana hedefi tarımsal üretim planlaması. Bununla ilgili bir takım yasa değişikliği yapıldı. Sözleşmeli bir modele geçiş yapılacak ve tarım sayımı yapılacak. 10 yılda bir tarım sayımı yapılması gerekiyor ama yapılamadı. Bakanın açıklamasına göre 2026 yılında yapılacak. Bugünkü teknoloji ile tarım sayımı yapılması artık çok kolay ama 2026 yılına kadar yapılmaması bence sıkıntı. Sayım yapmadan tarımsal planlamaya geçersek yine bir takım sıkıntılar çıkabilir. Hayvancılık ile ilgili ithalat politikası sürüyor. Balıkesir et ve süt ürünlerinde Türkiye’nin en önemli merkezlerinden birisi. Ancak Bakanlık beş yıllık bir yol haritası açıkladı ve çalışmalar devam ediyor. Ancak ithalat 2010 yılından bu yana kesintisiz olarak devam ediyor. Bugün karkas et fiyatları 350-400 liraya yaklaştı. Bizler üretime devam etseydik karkas et fiyatları bu seviyelere çıkmazdı. Balıkesir, suya dayalı bir üretim planlamasında yer altı suyu kısıtı olan 11 il ve 52 ilçe arasında yer almıyor. Dünyadaki suyun yüzde 97’si tuzlu su, yüzde 2,5’i ise tatlı su. Dünyada su riski ile karşı karşıya olan ikinci ülkeyiz. Türkiye’ye baktığımızda kullanılabilir su miktarı 98 milyar metreküp. Kullanılabilir yer altı suyu kaynağı 14 milyar metreküp. Burada tarımsal sulamada kullanılan miktar en yüksek tüketim ile yüzde 77 seviyesinde iken, sanayileşmede kullanılan ise yüzde 23. Suyun kullanım alanlarına bakıldığında en yukarılarda tarım sulamaları dünyada yüzde 72 seviyesinde yer alıyor. Kişi başına su miktarına göre Türkiye su zengini değil, su sıkıntısı olan bir ülke. Tarım Bakanlığı verilerine göre 2030 yılına kadar su kaynakları yüzde 30 azalacak. 2100 yılında ise yüzde 50 suyumuz azalacak. Su kıtlığına doğru gidiyoruz. Son 60 yılda Türkiye’de 70 göl kurumuş. Ayrıca su kaynakları da kirleniyor. Benim dikkat ettiğim şeylerden biri de tarım ilaçlarının en büyük kirlilik nedenlerinden biri olması.