“Beni meşgul eden meselelerin peşindeyim”

Çok boyutlu düşünme biçimi ve alt metin zenginliğinden etkilenerek çocuk kitapları yazmaya başlayan Burcu Aktaş, bugüne kadar dört kitabını okurla buluşturdu. Yazar, “Anlatmak istediğim hikâyeleri hayranlık duyduğum, etkilendiğim bir alanda yazmak istiyorum” diyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
“Beni meşgul eden meselelerin peşindeyim”

HELİN KAYA

Gazetecilik kariyerinin yanında kaleme aldığı Çarpık Ev, Durmayalım Düşeriz, İstasyonda Vals ve Vahşi Şeyler adlı dört çocuk romanıyla okurlarıyla buluşan Burcu Aktaş, kitaplarında toplumsal ezbere dayanan konuları özellikle seçmiyor. Yazarken yaşadığımız hayattan beslenen Aktaş, okurlarıyla buluştuğunda, bir yetişkin tarafından ‘büyük’ öğretilmişliklere boğulmayan bir çocukla konuşabilme fırsatına nail olmanın da keyfini bolca sürüyor…

Yazma hikayeniz nasıl başladı?

Okur olmakla başladı. Roman okudukça, farklı farklı hikâyelerin içine girdikçe, ben de hikâye anlatmak istediğimi keşfettim.  

Gazeteciliğin edebiyatla bir bağı var mı sizce?

Edebiyat, bazen bizimkine benzeyen bazen hiç benzemeyen dünyalar sunar. Bize sorular sordurur. Buradan hareket edersek, işi soru sormak olan gazeteciyle önemli bir bağı var diyebilirim. Gazeteci yazma pratiği olan kişidir, eğer bir de iyi bir edebiyat okuruysa bakış açısı iyice derinleşir. Aslında başka mesleklerde de geçerli bu. İyi bir edebiyat okuru olanların, işlerini farklılık yaratacak şekilde yaptıklarını gözlemliyorum.

Peki, kitap yazma sürecinde ilhamınızı neler besliyor?

Yaşadığımız hayat. Bir yazarın meseleleri, içinde yaşadığı çevreden, dünyadan hareketle filizleniyor. Ben de beni en çok meşgul eden soruların peşinden koşuyorum. Ama şunu özellikle belirtmeliyim: Çocukları tam on ikiden vuracak suni, toplumsal ezbere dayanan konuları seçmeyi ya da onları eğitecek, didaktik bir üslubun peşinden koşmayı tercih etmiyorum.

Özellikle çocuk edebiyatına yönelmenizin bir sebebi var mı?
Çocuk kitaplarının sunduğu çok boyutlu düşünme biçimi ve alt metin zenginliği beni hep etkiledi. Yaşım kaç olursa olsun çocuk kitaplarından hep destek aldım ve alıyorum. Bakış açımı onlarla genişletmeye çalışıyorum. Dolayısıyla anlatmak istediğim hikâyeleri hayranlık duyduğum, etkilendiğim bir alanda yazmak istiyorum.

Yazdığınız kitaplar doğrultusunda çocuklarla pek çok kez bir araya geliyorsunuz. Çocuklar için bir şeyler üretmek, onlarla edebiyat arasında bir bağ olabilmek size nasıl hissettiriyor?

Çocuklar net görebiliyor, önyargılarına yenik düşmüyorlar. Hayallerinin peşinden gitmesini biliyorlar. Hayal güçlerini geriye atmadıkları için düşünme biçimleri daha derinlikli oluyor. Bu yüzden onlarla buluştuğumda her şeyden önce iyi hissediyorum. Bir okur olarak ne kadar özenli olduklarını görüyorum. Eleştirideki objektif tavırlarını çok takdir ediyorum. Meraklarını dizginlememelerinden çok etkileniyorum. Ama teke tek karşı karşıya gelmenin en kıymetli yanı, bir yetişkin tarafından ‘büyük’ öğretilmişliklere boğulmayan ve zapturapt altına alınmayan bir çocukla konuşabilme fırsatı.

 Çocukların edebiyata ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Dijitalleşme süreci çocukları kitaplardan uzaklaştırdı mı sizce?

Çocukların edebiyatla ilişkileri olması için öncelikle az okuyan yetişkin bariyerini aşmaları gerekiyor, maalesef. Çocukların etrafını saran okurluk tecrübesi yetersiz yetişkinler edebiyatı çocukların hayatına yerleştiremiyor.

Ama cüretkâr ve iddialılar. Çocuklar adına en doğru seçimleri yaptıklarını düşünüyorlar, cümleleri cımbızlıyorlar, keyif için okumaktan alıkoyuyorlar, yazarlarla ilgili yargı dağıtıyorlar ve yalnızca kendi doğrularını görmek istiyorlar. Bana göre en önemli sorun bu.

Dijitalleşme, çocuğu okumaktan uzaklaştırıyor diye bir genellemeye katılanlardan değilim ben. Her nesil teknolojinin getirdiği birtakım yeniliklere doğuyor. Önemli olan edebiyatı ve dijitalleşmeyi aynı anda çocukların hayatlarında var edebileceklerini savunmak. Bunun peşinde koşmak. İlla birini diğerine tercih etmek zorunda değiller.