Derinliklerde yatan ilham

Mad Paris’te 24 Nisan’a kadar devam edecek moda tarihinin en avangard tasarımcısı Iris Van Herpen solo sergisi, derin okyanuslardaki görünmez dünyayı keşfetmenizi sağlıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Derinliklerde yatan ilham

ADA ÜNLÜ

Iris Van Herpen, 1984 doğumlu Hollandalı bir moda tasarımcısı. Doğa ile iç içe büyüyen Van Harpen’in tasarımları, hayatının erken dönemlerinde tutku duymaya başladığı iki ana temadan etkileniyor. Bu temalardan ilki yaşayan dünya, ikincisi ise klasik dans. Bu iki tema, tasarımcının tüm çalışmalarında merkezi unsurlar haline gelmiş durumda.

Iris Van Herpen, 2007'de Amsterdam'da kendi stüdyosunu açmadan önce Alexander Mcqueen için çalıştı. 2011 yılında ise Haute Couture Sendikası, Paris Chambre Syndicale de la Haute Couture’e davet edildi.

Geçtiğimiz hafta Paris'te Iris van Herpen'in sergisine gitme şansı buldum. Sergi, modacının tasarımlarının yanı sıra, ilham aldığı temaları da detaylı bir şekilde işliyor.

Van Herpen’in tasarımlarında en dikkat çekici unsur ise, teknolojiyi geleneksel haute couture ile birleştirmesi.

Hollandalı moda tasarımcısı, giysileri deneyimlemek için tamamen yeni bir yol yaratıyor ve  podyumda 3D baskı teknolojisi ile üretilmiş elbiselere yer veriyor. Sergide aynı zamanda, denizden, deniz canlılarından, doğadan ve insan vücudundan nasıl ilham aldığı ve bunları haute couture ile nasıl bir araya getirdiği de anlatılıyor.

Iris Van Herpen’in geleneksel ve modern el işçiliğini harmanladığı sergi, 10 temadan oluşuyor. Bunlar; ‘Derinlerin yaşamı’, ‘Su ve rüyalar’, ‘Yaşamın güçleri’, ‘Bedenlenmiş iskelet’; ‘Yapıların dinamiği’, ‘Sinestezi’, ‘Simya atölyesi’, ‘Karanlık mitoloji’, ‘Yeni doğa’ ve ‘Kozmik yolculuk’.

Su ve deniz Van Herpen’in temel ilham kaynakları olarak ön plana çıkıyor. “Derinlerin yaşamı” teması kapsamında, insan gözünün ulaşamadığı derin okyanuslardaki görünmez dünya sergileniyor.

“Su ve rüyalar” teması altında yer alan kreasyonlarda ise, maddenin sıvı, katı ve gaz hallerini görüyoruz. Bunlar 2010 yılında sergilediği 'Kristalleşme' koleksiyonunun de ana temaları olmuştu.

Aynı anda hem uyumlu hem de kaotik olan tasarımlar, şiirsel bir etki yaratıyor.

Gerçek ile rüya arasında kendi sınırlarınız koyun

Favori temam olan ‘Bedenleşmiş İskelet’ ise, insan vücudunun iskeletini, kaslarını ve derisini analiz ediyor. Van Herpen’in de ifade ettiği gibi, "Giysiler melez yapılar, içsel anayasamızın bir izdüşümü, yenilenmiş bir bedenin kurgusu" olarak yaşam buluyor. Kendisi de moda ile olan ilişkisini şöyle anlatıyor: “Moda değişmez bir şey değil. Bu nedenle tasarımlarımda kendimi asla sınırlamıyorum. Moda, gözümüzün önünde, sürekli olarak dönüşen, değişen bir şey. Tasarımlarına sınırlar koymayı sevmiyorum. Her yeni tasarım, cevaplayamadığımız soruların arayışına çıktığımız bir yolculuk gibi.”

Tasarımcı, özellikle çocukluk yıllarında tutku duyduğu dansın, yaratıcılığında büyük bir etkisi olduğunu söylüyor. Bedenin mekanla ilişki kurmasını sağlayan dans gibi, giysilerin de bedeni değiştirip, dönüştürdüğünü düşünüyor.

Iris Van Herpen’in “moda tarihinin en avangard tasarımcısı” olarak anılması şaşırtıcı değil.

Kendi sözleri de bunu ortaya koyuyor: “Benim için moda, hem kendimle hem de bedenimle çok yakından ilgili bir sanat ifadesi. Modayı; arzu, ruh hali ve kültürel ortamla birleşen bir kimlik ifadesi olarak görüyorum. Kıyafet tasarlarken, kendimize verdiğimiz sınırları ya da sınır algısını esnetmeye çalışıyorum. Gerçeklik her şeydir ve rüya görmek de aynı şeydir. Sizin gerçeğiniz, bu ikisi arasına kendi sınırınızı koyduğunuz yerdir. Bence modanın çok büyük bir kısmı hayallerle, bir kimlik yaratmakla, birileri için bir hikaye anlatmakla ilgili. Modanın seri üretim tarafı benim daha az ilgilendiğim bir konu; çünkü seri üretimin bir hayal yaratmakla ilgisi yok.”