Sosyal medya aile albümü değil!

Araştırmalar, bir çocuğun beş yaşına geldiğinde, ebeveynleri tarafından kendi rızası olmadan internete yüklenmiş ortalama bin 500 fotoğrafının olduğunu gösteriyor. Çocukların çevrimiçi ortamda istismar edilmesinin giderek artan bir sorun haline dönüşmesiyle birlikte, bilinçli bir küresel koordinasyona acil ihtiyaç olduğu kesin...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Sosyal medya aile albümü değil!

DİDEM ERYAR ÜNLÜ

Ortak deneyimlerimizi dijital olarak paylaşmayı seviyoruz. Tatil resimleri, aile kutlamaları, okul gezileri veya hafta sonu gezileri bunların başında geliyor. Bu paylaşımlar genellikle dikkatsiz bir şekilde gerçekleşiyor.

Ortaya çıkan sorun ise şu: Resimler ve diğer kişisel veriler internette yayınlandıktan sonra dünya çapında ve sınırsız bir şekilde erişilebilir oluyor. Dünyanın dijital yollarla giderek birbirine daha bağlı ve bağımlı hale gelmesi, benzersiz fırsatlar yarattığı gibi, zorlukları da beraberinde getiriyor. Bugün, dijital ortam 5 milyardan fazla kullanıcıyı kapsıyor. Bu durum, çevrimiçi oluşabilecek zararlara ilişkin ortak bir anlayışın oluşturulması gerektiğini ortaya koyuyor. Terör ve şiddet içerikli yayınların ve özellikle çocukların çevrimiçi ortamda istismar edilmesinin giderek artan bir sorun haline dönüşmesiyle birlikte, dijital güvenliğin iyileştirilmesi için daha bilinçli bir küresel koordinasyona acil ihtiyaç olduğu kesin.

Dünya Ekonomik Forumu, çevrimiçi tehditlere ilişkin evrensel algıları harekete geçirmek amacıyla oluşturduğu Dijital Güvenlik için Küresel Koalisyon girişimi ile dijital güvenliğe yönelik işbirlikçi ve haklara saygılı bir yaklaşımın hayata geçirilmesini hedeflediğini açıkladı. Yeni çevrimiçi güvenlik düzenlemeleri için en iyi uygulamaların paylaşılmasına, çevrimiçi zarar riskini azaltmak için koordineli eylemde bulunulmasına ve dijital medya okuryazarlığını geliştirmeye yönelik programlarla işbirliğinin ilerletilmesine hizmet edecek olan bu Koalisyon, çevrimiçi zararlı içerikle mücadele etmek için kamu-özel sektör işbirliğini de hızlandırmayı amaçlıyor.

DİKKATLE PAYLAŞIN!

Deutsche Telekom da, geçtiğimiz sene, çocukların fotoğraflarının ve farklı verilerin internette sorumlu kullanımına yönelik farkındalık yaratmak amacıyla, ‘ShareWithCare’ kampanyasını hayata geçirdi.

Bu noktada öncelikle ‘Sharenting’ kavramına değinmek gerekiyor. İngilizcede ‘sharing (paylaşan)’ ve ‘parenting (ebeveynlik)’ kelimelerinin birleşiminden oluşan bu kavram, çocuklarının fotoğraf ve videolarını dijital ortamda paylaşan ebeveyn anlamına geliyor. 

Ebeveynlerin çocuklarının her halini paylaşmaları, ‘dijital mahrem’ kavramını gündeme getirdi; çünkü bu paylaşımlarda çocukların izni çoğu zaman sorulmuyor. Yapılan paylaşımların da, çocuğa zarar verme ihtimali olup olmayacağı sorgulanmıyor.

“ELLA’DAN BİR MESAJ”

Kampanyanın çıkış noktası, 9 yaşındaki Ella ve aslında Ella, tüm çocukları temsil ediyor. Deutsche Telekom’un kampanya iletişimi, deepfake spotu ‘Ella'dan Bir Mesaj’ ile başlıyor. Çocukların fotoğraflarını internette paylaşmanın sonuçlarını göstermek için bir aile örneği kullanılıyor. Şirket, ebeveynlerin çocuklarının fotoğraflarını, videolarını ve hayatlarının ayrıntılarını internette paylaştıkları ve çok eleştirilen bir uygulama olan ‘sharenting’e dikkat çekiyor.

Deepfake kampanya filminde, bir çift sinemada otururken, aniden ekranda kendi kızlarını görüyor. Sinema perdesinde, Ella'nın DeepFake ile oluşturulan yetişkin hali beliriyor. Deepfake, genellikle yapay zeka veya makine öğrenmesi tekniklerini kullanarak oluşturulan sahte veya manipüle edilmiş bir video veya ses kaydını ifade ediyor. Ella’nın yetişkin hali, ekrandan anne ve babasını suçluyor. Fotoğraf ve videolarını sosyal medyaya nasıl koyabildiklerinin hesabını soruyor. Çünkü bu paylaşımla birlikte, Ella’nın fotoğrafları, her tür kötü kullanıma açık hale gelmiş oluyor.

BİN 500 FOTOĞRAF

Çocuklar da dahil olmak üzere her bireyin dijital kimliği hakkında kendi kararlarını verme hakkı var. Ancak araştırmalar, ortalama bir çocuğun beş yaşına geldiğinde, en güvendiği kişiler olan ebeveynleri tarafından kendi rızaları olmadan internete yüklenmiş bin 500 fotoğrafının olduğunu gösteriyor. The New Yorker’da yer alan bir araştırmaya göre, uzmanlar 2030 yılına kadar tüm kimlik hırsızlığı vakalarının üçte ikisinin paylaşım içereceğini tahmin ediyor.

HEM FIRSAT HEM RİSK

Deutsche Telekom Türkiye Genel Müdürü Sinan Kılıçoğlu internetteki verilerin güvenli ve sorumlu bir şekilde kullanılması için gerekli bilgi ve araçlara ihtiyacımız olduğunu söylüyor.

Kılıçoğlu, “Yapay zekanın gelişimi fırsatlar ve riskler barındırıyor. Her iki faktörle de uygun şekilde başa çıkmayı öğrenmeliyiz. Herkesin dijital dünyaya katılabilmesi için dijital alanda güvenli, güçlü ve adil bir şekilde hareket edebilmeleri önem taşıyor. Deutsche Telekom’un dört yapısal bloğundan biri siber güvenlik. Hem müşterilerimiz açısından hem kendimizi korumamız açısından önemli. 180 milyon mobil aboneye sahibiz. Yaklaşık 40 milyon civarında karasal hat kullanan abonemiz var. Binlerce de kurumsal hizmet veriyoruz. Sürekli saldırı alıyoruz. Koruma bu nedenle çok önemli. Siber güvenlikte, siber korsanlardan ileride olmak zorundayız. Bu nedenle bu alana ciddi yatırım yapıyoruz. Güvenlik konusunun önemi giderek artacak. Güvenlik altyapısı olmadan dijital çağı sorunsuz sürdürmek mümkün değil. Siber güvenlik, dijital dönüşümde, iletişim tarafında ve sosyal medyada bütün ülkelerde öne çıkıyor.”

OKURYAZARLIK ÖNEMLİ

Dijital okuryazarlığın gelişmesinin çok önemli olduğuna da dikkat çeken Kılıçoğlu, şu yorumları yapıyor: “Dijital beceriler, dijital katılımın ayrılmaz bir parçası. Bu nedenle Deutsche Telekom, çok sayıda uluslararası girişim aracılığıyla dijital becerileri teşvik etmeyi hedefliyor. Bir diğer önemli husus da ebeveynler arasında medya becerilerinin teşvik edilmesi. Bu, sosyal medyadaki fotoğraflar, bilgiler ve verilerle başa çıkmayı içeriyor. Biz, ebeveynlerin çocuklarının gizliliğini korumalarına ve dijital riskleri en aza indirmelerine yardımcı olmayı amaçlıyoruz.”

GÜVENLİ VE YETKİN MEDYA KULLANIMI İÇİN ‘TECHTODAY’ 

Deutsche Telekom aynı zamanda, güvenli ve yetkin medya kullanımını teşvik eden bir girişimi hayata geçirdi. Teachtoday adı verilen girişim, çocuklara, gençlere, ebeveynlere ve eğitim uzmanlarına, medyanın günlük yaşamın bir parçası olduğu bir dünyada ebeveynlik ve çocukların büyüme sürecine yönelik materyaller ve ipuçları içeriyor.

Veri koruma ve gizlilik, telif hakkı ve çevrimiçi paylaşım, dijitalleşme sürecinde giderek daha fazla önem kazanırken, Teachtoday, çocukların ve gençlerin aile içinde, okulda ve boş zamanlarında medyayı kullandıkları farklı ortamları ve yolları dikkate alıyor. Girişim, uluslararası en iyi uygulama projeleri hakkında da örnekler içeriyor. Bu kapsamda, 9-12 yaş arası gençlere yönelik tasarlanan SCROLLER dergisi, çevrimiçi ve basılı versiyonlarda, güvenli ve yetkin dijital medya kullanımı deneyimleri sunuyor.