İş dünyasından "bölgesel asgari ücret” çağrısı: Finansman yükü şirketleri zorluyor

Antalya'da “Küresel Kırılma Döneminde Türkiye” başlığıyla biraraya gelen iş dünyasının önemli temsilcileri 2026 yılı asgari ücreti için geçtiğimiz yıllardakilere benzer şekilde “bölgesel asgari ücret” çağrısını yineledi. TÜRKONFED Başkanı Süleyman Sönmez, “Bölgesel asgari ücret mutlaka değerlendirmeye alınmalı. Sektörel ve bölgesel teşvikler olmadan Türkiye’nin rekabetçiliği güçlenemez” açıklamasını yaparken, dış ticaret açığının da “teknoloji açığı” olduğuna işaret etti. TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan da önemli çağrılar yaptı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
İş dünyasından "bölgesel asgari ücret” çağrısı: Finansman yükü şirketleri zorluyor

 

Türk İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), 26. İş Dünyası Zirvesi’ni ‘Küresel Kırılma Döneminde Türkiye’ temasıyla düzenledi. Batı Akdeniz Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu’nun (BAKSİFED) ev sahipliğinde Antalya’da gerçekleştirilen zirvenin açılışında konuşan TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez, küresel kırılma döneminde Türk ekonomisinin yapısal sorunlarına dikkat çekti. Türkiye’nin, Dünya Rekabetçilik Endeksi 2025 listesinde bir önceki yıla göre 13 sıra gerileyerek 69 ülke arasında 66’ncı sırada yer aldığını söyleyen Sönmez, “‘Düşük katma değer, düşük gelir ve düşük verimlilik’ şeklinde bir kısır döngüye sıkışmış durumdayız” dedi. Son dönemde tüketim ürünleri ithalatı öncülüğünde yükselen dış ticaret açığının aslında bir teknoloji açığı olduğunu dile getiren Sönmez, “Bugün bazı sektörlerde tökezlesek de otomotiv, beyaz eşya ve savunma sanayisinde bölgemizin lideriyiz ve milli gelirimizin dörtte birini sanayiden elde ediyoruz. Ancak fiyat rekabeti içinde olduğumuz Çin’de yüksek teknolojili ürün ihracatının payı yüzde 30’a dayanmışken bu oran bizde yüzde 3-4 seviyesinde kalıyor. Sanayide biz üretiyoruz, kâr başkasının hanesine yazılıyor. Biz sanayi ham maddesi satıyoruz, ihracat pazarlarımızdaki iş ortaklarımız bunun üzerine inovasyonu, tasarımı ve markalaşmayı ekleyerek kendi milli gelirlerine bizimkinin katbekat fazlasını kazandırıyor. Ar-Ge harcamalarımızı yüzde 1,5’tan, yüzde 3,5 seviyesine taşıyarak agresif bir yüksek teknoloji atılımını ve ara malı üretiminde bir millileşme hamlesini başlatmamız gerekiyor” diye konuştu. Sönmez bu konudaki çözüm önerilerini ise “İhracatı belli sektörlerdeki sayılı şirketin başarısı olmaktan çıkarıp Anadolu sathında bir kalkınma yolculuğuna dönüştürmeliyiz. Tüm şirketlerin ortak kullanabileceği Ar-Ge ve inovasyon merkezlerini hem bizzat kurmalı hem de kurulmasını talep etmeliyiz. Birbirimizden öğrenme ve ‘rekaberlik’ kültürünü geliştirebilmeliyiz. Türk diasporası aracılığıyla Silikon Vadisi, Berlin, Singapur, Dubai gibi teknoloji merkezleriyle daha güçlü bağlar kurmalıyız” sözleriyle sıraladı.

Sönmez, asgari ücrette bölgesel uygulamalarının devreye alınması gerektiğine ve iyileşmelerin ancak gelecek yılın sonlarında görülebileceğin şu şekilde değindi: “Bölgesel asgari ücret uygulamasının mutlaka değerlendirmeye alınması ve uygulanan teşviklerde bölgesel–sektörel bazda KOBİ’lerin önceliklendirilmesi gereğini de yeniden vurguluyoruz. Diğer yanda, yıl sonuna doğru, sanayi üretim endeksinde yıllık bazda bir ilerleme söz konusu. Ekonomik güvende temkinli ama dengeli bir iyileşme var. Önümüzdeki dönemde büyüme oranının yüzde 3–3,5 bandında seyretmesi, enflasyonun yüzde 30’lara gerilemesi öngörülüyor.  Elbette yeni yılda da olmamız gereken noktanın halen çok uzağında olacağız ve nominal büyüme devam etse de reel anlamda bir denge yılı geçireceğiz. Bununla birlikte, 2026’nın sonlarına doğru finansal istikrar alanında nesnel bir iyileşmenin ilk belirtilerini de hissetmeye başlayacağımızı düşünüyorum.

2026 yılına girerken olunması gereken noktanın halen çok uzağında bulunulduğuna dikkat çeken Süleyman Sönmez, yeni yılda bu nedenle nominal büyüme devam etse de reel anlamda bir denge yılı olacağını söyledi. Bununla birlikte 2026’nın sonlarına doğru da finansal istikrar alanında nesnel bir iyileşmenin ilk belirtilerini hissedileceği öngörüsünde bulunan Sönmez, “Finansal istikrarı, bölgesel kalkınmayla üretimi ise yeşil ve dijital dönüşümle birleştirebilirsek içinden geçtiğimiz yeniden yapılanma dönemine yön veren ülkeler arasında yerimizi alabiliriz” dedi. Sönmez, “Ancak bu başarı hikâyesinin en önemli unsurları; yargı bağımsızlığı, kurumlara güven ve demokrasiye duyulan inançtır. Güven ve şeffaflık olmadan ekonomik büyüme de gelecek inşası da olamaz. Eğer büyümede kalıcılığı istiyorsak önce hukuka, sonra birbirimize güveneceğiz” ifadelerini kulandı.

Zirvenin açılışında konuşan Batı Akdeniz Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu (BAKSİFED) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Cengiz de dünyanın içinden geçtiği sürecin tarihin en sert dönüşümlerinden biri olduğunu belirterek, Türkiye’nin bu dalgayı izleyen değil, yön veren bir ülke olması gerektiğini vurguladı. Dünyanın en sert ekonomik kırılma dönemlerinden birinin içinden geçerken bir araya gelmiş bulunuyoruz” sözleriyle başlayan Cengiz, içinde bulunulan dönemin geçmişte geçerli olan kuralların hiçbiriyle açıklanamayacağını ifade etti.

“Türkiye’nin eksiği öngörü sorunu”

Cengiz, bu küresel dönüşümlerin ortasında Türkiye’nin çoğu zaman olayları takip eden ve reaksiyon veren bir ülke konumunda kaldığını söyledi. İş dünyasının büyük potansiyele sahip olmasına rağmen uzun vadeli stratejiler yerine günü kurtaran reflekslere mahkûm edildiğini ifade eden Cengiz, “Türkiye’nin en büyük sorunu öngörü eksikliği veya yeteneksizlik değil tutarlılık ve strateji eksikliğidir. Dünya koşuyor, biz ise çoğu zaman yürümekle yetiniyoruz” dedi. Cengiz, küresel kırılma dönemlerinin bekleyenleri değil, erken pozisyon alanları ödüllendirdiğini vurguladı. Türkiye’nin önünde iki yol olduğunu ifade eden Cengiz, “Ya küresel kırılmanın pasif mağduru olacağız, her dalgada yeniden savrulacağız; ya da bu kırılmayı fırsata dönüştürüp yeni küresel düzenin bölgesel merkezlerinden biri hâline geleceğiz” dedi. Bu yol ayrımında karar verici aktörün iş dünyası olduğunu söyleyen Cengiz, kalkınmayı, üretimi, inovasyonu, istihdamı ve uluslararası bağlantıları taşıyan kesimin iş insanları olduğunu belirterek “Bu dönemin sorumluluğu omuzlarımızdadır” ifadelerini kullandı.

“Savunmada kalan kaybeder”

Konuşmasının devamında iş dünyasını uyaran Cengiz, “Bu dönemde savunmada kalan kaybeder” diyerek, beş yıl önceki iş modelleriyle hareket eden, dijital dönüşümü maliyet gören, inovasyondan kaçınan ve risk almaktan uzak duran şirketlerin sadece pazar kaybetmekle kalmayıp tamamen yok olabileceğini söyledi. Dünyada hiçbir şirketin ve hiçbir ülkenin dönüşümün bitmesini beklemediğini, aksine kriz gerçekliği içinde yeni ekonomiyi kurduğunu belirten Cengiz, Türkiye’de ise birçok şirketin hala “kriz geçsin, sonra yatırım yaparız” anlayışıyla hareket ettiğini dile getirerek, “Zaman bekleyenleri değil; cesaretle öne çıkanları ödüllendirir” dedi.  Türkiye’de iş ortamının hala öngörülebilirlikten uzak olduğunu belirten Cengiz, kur baskısı, mevzuat belirsizliği, finansmana erişim güçlüğü, nitelikli insan kaynağı kaybı ve verimlilik sorunlarının iş dünyasını zorladığını ifade etti.

“Türkiye’nin geleceğini ithal edemeyiz”

Bu şartlarda iş insanlarının ses yükseltmesinin eleştiri olarak görülmemesi gerektiğini söyleyen Cengiz, “Ülkesinin geleceğini dert eden herkes, yanlış giden şeyleri söylemek zorundadır. Bizim eleştirilerimiz politik değil; gerçeklere dayalıdır. Çünkü bugün bu sorunlarla yüzleşmezsek yarın çok daha ağır bedeller öderiz” dedi. Konuşmanın sonunda güçlü bir uyarıda bulunan Cengiz, “Eğer bu dönemi yönetemezsek, bu dönem bizi yönetecek. Kararsız kalanlar kaybedecek, cesur olanlar kazanacak. Türkiye’nin geleceğini ithal edemeyiz; geleceği biz inşa edeceğiz” dedi.

Turan: Küresel sistem yeniden yazılıyor; Türkiye için fırsatlar artıyor

TÜRKONFED’in İş Dünyası Zirvesi’nde konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, küresel ekonomiden teknolojiye, jeopolitikten iklim krizine kadar birçok alanda kuralların yeniden yazıldığı bir dönemden geçildiğini belirterek Türkiye’nin bu dönüşümde önemli fırsatlar yakalayabileceğini söyledi. Turan, TÜSİAD yönetimiyle son bir ayda gerçekleştirdiği ABD ve Çin temaslarından aktardığı gözlemlerle iş dünyasına “değişimi doğru okuyun, fırsatları kaçırmayın” çağrısı yaptı. ABD’de finans, akademi ve teknoloji çevreleriyle yapılan görüşmelerde belirsizliklerin öne çıktığını aktaran Turan, Amerikan ekonomisinde resesyon beklenmediğini ancak risklerin arttığını vurguladı. ABD’de ticaret politikasındaki sert korumacılık ve gümrük vergilerinin küresel tedarik zincirlerini yeniden şekillendirdiğine dikkat çekerek “Bu ortam gelişmekte olan ülkeler için hem risk hem fırsat barındırıyor; Türkiye için fırsatlar daha büyük olabilir” dedi.  İklim krizinin ekonomik etkilerine de işaret eden Turan, COP31’in Türkiye’de yapılacak olmasının ülkenin iklim politikalarında yeni bir liderlik fırsatı sunduğunu söyledi. ABD verilerine göre aşırı hava olaylarının küçük işletmeler üzerinde yıkıcı etkiler yarattığını hatırlatarak şehirlerin ve şirketlerin dayanıklılığını artırması gerektiğini vurguladı. Küresel dönüşümün hızını “benzeri görülmemiş” olarak tanımlayan Turan, iş dünyasına şu mesajı verdi: “Kısa vadeli şoklarla mücadele ederken uzun vadeli hedeflerden vazgeçmemeliyiz. İş modelleri kökten değişiyor. Kendimizi, şirketlerimizi ve şehirlerimizi bu yeni döneme hazırlamalıyız. Doğru okuma ve zamanında önlemle bu süreçten kazançlı çıkabiliriz.”

İş Dünyası