Alexis de Tocqueville

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ

Jon Elster Tocqueville ile olan ilişkisini –ilk defa Tocqueville okuduktan 50 yıl sonra- onu Thomas Schelling ve Paul Veyne ile birlikte anarak anlatmaya başlar. ‘Olgun’ Elster’e göre Tocqueville siyaset kuramcısı veya Amerikan toplumunun gözlemcisi değildir; daha çok bir sosyal bilimcidir. Bununla birlikte Tocqueville, Elster’e göre “ilk sosyal bilimci”, umduğu gibi bir grand theory kuramamıştır. Grand theory kuramadığı açıktır ama muhtemelen Elster’in belirttiği gibi bazı mekanizmalara, tercihlere ve sonuçlara işaret etmiş ve sadece gözlem yapmakla yetinmemiştir.

Fransa hakkında yazdıkları Tocqueville’i Fransız Devrimi konusunda sağa yerleştirebilir ancak sadece Thierry, Guizot ve Mignet sonrası, yani Fransız Devrimini sınıf savaşı olarak gören bakışın yerleşmesinden sonra yazılmış olması nedeniyle bile olsa önemlidir. Tocqueville yazarken devrimin tüm etkileri aşağı yukarı anlaşılmış, sonuçları yerleşmiş ve sel çekilmiş geriye kum kalmıştı. Amerika üzerine yazdıkları çok daha enteresan sayılabilir ancak tutarsızlıklar ve aşırı genellemeler dikkat çekici sezgiler ve hatta ara sıra parlak açıklama denemeleriyle at başı gider. Hemen bir örnek verebiliriz. Tocqueville Amerikalıların endüstri konusundaki cesaretlerinin hızlı ilerlemelerinin, güçlerinin ve büyüklüklerinin birinci nedeni olduğunu söyler ve ekler: “Amerikalılar için endüstri az sayıda insanın her gün kaybettiği ama devletin daima kazandığı devasa bir piyango gibidir”. Bu ilginçtir çünkü Tocqueville’in gözlemi Amerikalıların piyasanın ‘adaleti’ konusundaki inançlarına veya kaybedenleri kurban olarak görmemelerine aykırı olmalıdır. Açıktır ki ‘piyasa oyunu’ sürekli piyasa dışı bir aktöre veya kuruma kazandırıyorsa bu oyunu ‘adil’ bulmak ve isteyerek sürekli risk almak rasyonel olmamalıdır. Bilindiği gibi devlet, hükümet veya gazinonun sürekli kazandığı –jackpot makineleri gazinonun sürekli kazanmasına dayalıdır- bir oyun istatistiksel anlamda adil olamaz. Olamaz çünkü bu tür bir oyunda t zamanındaki enformasyona dayanarak t+T zamanındaki beklenen kazancın E(Dt+T) en iyi tahmin göstergesi t-1 zamanındaki kazanç (Dt-1) değildir. Bu tür bir oyuna “supermartingale” adı verilebilir –devlet veya gazino için süper. BU örnekte olduğu gibi Tocqueville’de modern oyun-teorik ve seçim-teorik kavramlara sıklıkla sözel biçimde –o zamanlar biçimsel halleriyle henüz icat edilmemişlerdi- göndermeler, henüz var olmayan matematiksel kavramları “hissetmeler” gibi parlak sezgilere rastlayabiliriz. Ancak bazen de hemen ardından gelen pasajlarda bu sezgilerle çelişen ifadelerle karşılaşmak mümkündür.

Tocqueville’i etkileyen özelliklerin bazıları daha önce yok muydu? Tocqueville’in Ancien Régime’e sorduğu soruyu kendisine yöneltebiliriz: 1760-1830 arasında Amerika’da ne değişmiştir? Tocqueville ilk yolculuğuna 1760 yılının Boston’undan başlasaydı aynı göreceli refahı, rekabeti, özgürlüğü gözlemlemeyecek miydi? Keza başka bir tema da akla gelmiyor değil. Tocqueville 1830’ların Amerika’sında sosyal mobilitenin çok yüksek olduğunu ve bu nedenle kimsenin o an içinde yer aldığı sınıfa aidiyet hissetmediğini yazar. Akışkanlık o kadar yüksektir ki sınıflar daha kurulamadan dağılmaktadır. Genellikle ABD demokrasisinin stabilitesinin kaynağı olarak gösterilen bir durumdur. Dikkat edersek burada kültürün/geleneğin adeta maddi bir güç haline gelerek neyin yapılacağını en azından bir kısıt olarak etkilemesinden söz edilmez –bundan bahsedecek olan 150 sene sonra Gerry Cohen’dir. Her şey şeffaftır. Sınıflar da bireyler de maddi çıkarlarının bilincindedir. Buna rağmen vaziyet budur.

Söylenene ek yapabiliriz. Zengin-orta-fakir gibi üçlü bir ayrıma gidelim. Başka bir terminolojiyle burjuva-küçük burjuva-işçi olsun. Çeşitli ağırlıklar verilebilir. Mesela yüzde 50’si orta sınıf olsun. Bunlar kendilerini 10 sene sonra nerede görmektedirler? Veya işçiler. Kendinizi geleceğin dükkân sahibi olarak görüyorsanız işçi gibi davranmazsınız. İlk ek şudur: Fiiliyatta yüzde kaçının bunu gerçekleştirdiği önemli değildir. Civarda yeteri kadar örnek olması yeterlidir. İkinci ek şu olabilir: On yıl içinde her 100 işçiden 10’unun hayali gerçekleşirken –bu gerçek bir oran- küçük burjuvazinin 30’u iflas etmekte 10’uysa burjuva saflara yükselmekte olsun. Yine de aşağı mobilite yukarı mobilite kadar etkili olmaz. Asimetri vardır. Belki burada “sapma” dolayısıyla algının kültürle bağı kurulabilir. Gerçi Tocqueville tam da tersini iddia etmiştir. Aristokrasinin olmadığı yeni kurulmuş bir göçmen ülkesinde nüfus görülmemiş bir hızla artarken gelenek yok olmakta, sınıflar akışkan hale gelmekte, saf ekonomik tercihler öne çıkmaktadır. Ve saf ekonomik tercihler, yani arı –veya dar- sınıf bilinci sınıfların kurulmasını engellemektedir. İlginç bir tez çünkü dünyanın pek çok yerinde aksi düşünülüyordu. 

Tocqueville’in III. Bonaparte’ın 2 Aralık 1851’deki darbesine giden süreçte bir parlamento ve komisyon üyesi olarak genellikle göz ardı edilen bir etkisi olmuştur. Oysa 1848 Constituante üyesi olarak 18 komiserin seçildiği oylamada listeye beşinci sıradan girmiş ve 490 oy almıştır ki mecliste 900 vekil vardı. Tocqueville Fransa’daki siyasal sistemin ve aşırı merkeziyetçiliğin melez biçimlere götürdüğünü ve tam boy yerinden yönetime geçilmediği takdirde Temmuz 1830 monarşisinin söz verdiği liberalleşmenin asla mümkün olamayacağını unutulması zor ifadelerle yazıya geçirmiş bulunuyor. Sonrasında denge oluşturmayan sallantıdaki kurumlar tasfiye edilerek durum bir şekilde çözülmüş ancak demokrasi veya liberalleşme yerine darbe gerçekleşmişti. Aslında Tocqueville 1847 yılından bakarak 1830’da devrimlerin ilk döneminin sona erdiğini, hatta gerçekte tek bir devrim söz konusu olduğu için Fransız devriminin ilk safhasının geride kalmış olduğunu yazmıştı. Daha önemlisi, 1847’den bakıldığında görülen oydu ki devrim asla sonuna ulaşamayacak, çember asla kapanamayacaktı. Bugünden bakıldığında çember kapanmış mıdır?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Siyasi mitler 23 Nisan 2024
Rerum Novarum 16 Nisan 2024
Cumhuriyetçilik 02 Nisan 2024
Fayda ve emek-değer 26 Mart 2024