Ankara’nın suyuna bak…

Maruf BUZCUGİL
Maruf BUZCUGİL ANKARA NOTLARI

Seçim yorgunluğu daha şimdiden ekonomiyi ve siyaseti etkisi altına almış durumda. Yaklaşık 1,5 yıla yakın süredir siyasette, ekonomide tüm hamlelerin 2023 baharında yapılması muhtemel seçimler gözetilerek atıldığı bir dönemden geçiyoruz. Daha önce deneyimlemediğimiz şekilde uzun ve yüksek enflasyon altında geçen bu süreç hepimizi yordu. Artış hızı giderek azalsa da indiği düzeyde bile kemikleşme işaretlerini aldığımız yıllanmış yüksek enflasyonu geçici bir durum olarak yansıtmak artık mümkün değil. Zaten seçim ekonomisi de yüksek enflasyonun üretimden, tüketime, olumsuz etkilerini bir nebze olsun rahatlatmak üzerine kurgulanmış durumda.

Hemen her yerde esnafından, sanayicisine, ihracatçısına emekçisine, emeklisine kadar herkesten “Hayırlısı ile şu seçimleri bir atlatsak” sözünü çok sık duyuyoruz. Siyasetin görüş mesafesi yüksek enflasyonun dayattığı koşullara paralel olarak iyice kısaldı. Mayıs’ın ilk yarısında yapılması beklenen seçimlerin tarihini kesinleştirmek bile stratejik hamle haline geldi.

Ülkemizin en temel yapısal sorunlarına uzun erimli bakış açılarımızın üzerine kısa vadeli popülist kaygıların yarattığı yoğun sis çökmüş durumda.

İklim değişikliğine kentlerin su rezervinden bakmak

Çalışma hayatı üzerinde uzun süreli etkileri olacak kararların (EYT, asgari ücret) iktidar ve muhalefetin el yükselttiği bahis üzerinden yürüdüğü ortamda diğer temel sorunlara yaklaşımda da dikkat dağınıklığı görüyoruz. Çevre ve iklim değişikliği ile ilgili konular bunların başında geliyor. Salgın döneminde biraz içimize döndüğümüzde hemen artan çevre ve iklim değişikliği kaygılarımız, duyarlılığımız da elbette nefes nefese günübirlik seçim politikalarından nasibini alıyor. Bu alanda da bakış açısı sonbahar yağmurlarının azlığı ve büyük kentlerin su rezerviyle sınırlanmaya başladı. EKONOMİ gazetesi okurları emin olsun ki seçim sürecinde de her zaman olduğu gibi çevre ve iklim değişikliği sorunlarının, yeşil dönüşüm politikalarının takipçisiyiz. Siyasi partilerin yakın zamanda açıklanacak seçim bildirgelerinde önerdikleri çevre politikalarını EKONOMİ gazetesi merceği altına alacağız.

Ankara su konusunda daha şanslı

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi, geçen hafta başında gazetecilerle 2022 yılını değerlendirdiği sohbet toplantısı düzenledi. Doğal olarak Bakana yöneltilen sorular arasında sonbaharın ardından ve kışa girerken gözlediğimiz yağış azlığının yarattığı “kuraklık endişeleri” öne çıktı. Bakan Kirişçi, “kuraklık” saptaması yapmak için henüz erken olduğunu söyledi. Bakanın bu sözleri üzerimizde nisan yağmuru etkisi yarattı, içimizi biraz rahatlattı. Büyük kentlerimizin su rezerviyle ilgili Kirişçi’nin verdiği bilgiyi hatırlatalım: “İstanbul’da barajlarda aktif doluluk oranı geçen yıl aynı tarihe göre yüzde 16,5 daha az, şu an doluluk oranı yüzde 33,3. Hiç su gelmemesi halinde bile 3,5 aylık ihtiyacımızı karşılayacak su rezervinin olduğunu belirtmek isterim. Ankara bu konuda daha şanslı, geçen yıla göre yüzde 10,7 oranında daha fazla su var, doluluk oranı yüzde 18,9. Barajlara su gelmemesi halinde tüm içme suyu talebini 6 aydan daha fazla karşılayacak kapasitemiz var. İzmir’de yüzde 3,6 oranında daha fazla su bulunuyor, yüzde 19,1 doluluk oranı. Hiç yağış olmaması halinde 7 aylık suyumuz var. Bursa’da yüzde 16,5 maalesef. Hiç su gelmemesi halinde 2 aylık karşılama kapasitesi var.”

CHP Ar-Ge Bilim Platformu raporu: Her 4 şirketten 3’ü yetenek açığı yaşıyor

Türkiye’de işverenlerin yüzde 88’inin gerekli mesleki beceriye ve niteliğe sahip eleman bulamadığı ve her 4 şirketten 3’ünün yetenek açığı yaşadığı belirtildi.
CHP Ar-Ge Bilim Platformu’ndan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Fethi Açıkel başkanlığında hazırlanan rapora göre, Türkiye en çok yetenek açığı yaşayan 40 ülke arasında 29’uncu sırada yer alıyor.

Raporda, “dünyanın gelişmiş ekonomileri Endüstri 4.0’a doğru yol alırken, Türkiye sanayisinin farklı sektörlerinin dijital olgunluk seviyesinin Endüstri 2.0 ve 3.0 arasında sıkışıp kaldığı” tespiti yapılıyor.

Türkiye’de 6 milyona yakın kişinin farklı yetkinlikler geliştirerek alanındaki teknolojik yeniliklere ayak uydurabilir duruma gelmesi ve teknolojik becerilerini geliştirmesi gerektiği belirtiliyor. 2021 yılı verileriyle Türkiye’deki 28,8 milyonluk toplam istihdam içinde düşük eğitim ve beceri seviyesindeki nüfus 8,7 milyon kişi olarak hesap ediliyor.
Türkiye’de her 10 işsiz genç mühendisten beşinin 1 yıldan az, dördünün 1 yıldan fazla, birinin ise 2 yıldan fazla zamandır işsiz olduğu öne sürülüyor.

KOBİ’lerde durum

Raporda yer verilen, İstanbul ve Ankara’daki firmaları ve insan kaynakları şirketlerini kapsayan bir araştırmaya göre, iş gücü piyasasında güçlü veya kısmen yetenek açığı hisseden KOBİ’lerin oranı %78, ihracatın 4’te 3’ünü gerçekleştiren büyük ölçekli şirketlerin oranı ise %99,9 olarak hesaplanıyor. Ankara OSTİM Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) her 10 işletmeden 4’ünün vasıflı teknik eleman temin etmekte güçlük çektiği belirtiliyor.

Kaynaklar heba edildi

Ortaya konulan tablonun son 20 yılda uygulanan yanlış politikalar sonucunda meydana geldiği savunulan raporda “Dijitalleşme ve Yeşil Dönüşüm tartışılırken, Türkiye’de iktidarın kentsel rantlara ve pahalı altyapı projelerine harcadığı on milyarlarca dolar yüzünden, teknolojik dönüşümleri yakalamak    için gerekli kaynakların heba edildiği” savunuluyor.
Raporda, CHP’nin politika önerileri de sıralandı. CHP iktidarında nitelikli ve becerikli işgücünün yetiştirilmesi ve istihdam edilmesini sağlayacak bir eğitim-istihdam bağlantısının güçlü bir şekilde kurularak, bu amaç doğrultusunda Yüksek Yetenek İnşası Acil Eylem Planının uygulamaya konulacağı kaydedildi.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar