Çatal ilk kez İstanbul’da kullanıldı, ilk modern tasarımını Da Vinci yaptı

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

GÖKHAN TURHAN - MUTFAĞIN TARİHİ

Geçtiğimiz hafta, Osmanlı İmparatorluğu döneminde askerler için yapılan çatal-bıçak-kaşık kombinasyonunun oluşturduğu Osmanlı Çakısı’ndan bahsetmiştim. Sahiplenemediğimiz, geliştiremediğimiz en az 150- 200 yıllık geçmişi olan bu aletin, Avrupa tarafından markalaştırıldığını ve tüm dünyada İsviçre Çakısı olarak satıldığını ifade etmiştim. Bu hafta ise soframızın en ilginç demirbaşı; çatal hakkında kısa bir bilgi vermek isterim.

Bıçak, madenin ilk şekillenmesine kadar gidiyor. Kaşık da öyle. Ancak çatalın öyküsü o kadar derin değil.

Yunan mitolojisinde Denizler Tanrısı Poseidon’un simgesi olan 3 dişli mızrağı bizlere çatalı hatırlatsa da hikaye denizler ile ilgili değil, toprak ile alakalı. İngiliz dilinde “folk”, Latince’deki “furca”dan geliyor. Yani “3 ila 5 dişe sahip yaba” anlamına geliyor. İşlevleri farklı olsa da görüntüleri aynı olan iki alet, tek bir noktada buluşuyor: Toprak… Biri toprağı işliyor, diğeri ise topraktan geleni tüketmemizi sağlıyor. Çatalın ilk mutfağa girişi ise İstanbul’da karşımıza çıkıyor. Bizans İmparatorluğu Sarayı’nda ilk kez kullanılan çatal, 11’inci yüzyıl civarında İtalya’da meyve yemek için kullanıldı. Bizans İmparatoru’nun yeğeni Maria Argyropoulina’nın Venedik Dükü’nün oğluyla evlenmesi ile çatal ilk kez kıta Avrupası’na ulaştı. Çatallarını çeyiz olarak yanında götüren Prenses Maria’nın bu aletleri Venedik’te pek hoş karşılanmıyor. Prenses Maria’nın iki yıl sonra vebadan ölmesi de çatalın lanetlenmesine neden oluyor.

3 asır boyunca lanetlendi

Zira Vatikan, çatalı Poseidon’dan çok Şeytan’ın mızrağına hatta kuyruğuna benzetiyordu. Maria’nın elleriyle yemek yemeye tenezzül etmediğini bu gerekçe ile tanrı tarafından cezalandırıldığını düşünen Kardinal Petrus Damiani’nin şu sözü çatalın da bir süreliğine olsa sonu da oldu: “Tanrı bu şeytani aleti kullanmamızı isteseydi, bize parmaklarımızı vermezdi.”

İtalya’daki bu kısa tarihinin ardından çatalın tekrar sofraya dönmesi 3 asrı buldu. Rönesans’ın dahi çocuğu Leonardo Da Vinci, 3 uçlu bir tasarımla çatalı mükemmel bir modele çevirdi. Günümüzde kullandığımız çatalı çizdi, üretti.

Hani helikopteri, uçağı, bisikleti, denizaltıyı, havan topunu, hareketli vinci ilk kez düşünen Da Vinci… Sadece sanat ve savunma sanayisine yaptığı katkılarla anılmıyor Da Vinci. Spagetti makinesini, rendeyi de icat eden yine o.

Çatala Dali imzası

Derler ki; Da Vinci’nin bu önemli tasarımı uzun süre kullanılmadı Avrupa’da. Fransa’nın Güneş Kralı 16’ncı Louis, İngiliz tarihinin simge ismi Kraliçe Elizabeth, çatalı yok sayıp elleriyle yemek yemeğe devam etti. Denemeler adlı eseriyle tanıdığımız ve hızlı yemek yemesiyle meşhur Fransız yazar Montaigne, çatal kullanmadığı için birkaç kez parmaklarını fena halde ısırarak yara etmiş. Klasik müziğin efsane isimlerinden Claudia Monteverdi, çatalla yediği her lokma için kiliseye gider, 3 kez ayine katılırmış. Rönesans döneminde mükemmelleştirilen çatalın tasarımına dokunan ilk kişi Da Vinci’ydi ama son olmadı. Ünlü ressam Salvador Dali de çatalın bir formunu tasarladı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar