Enflasyon Raporu iyimserliğinin temeli

İsmet ÖZKUL
İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI

Merkez Bankası’nın yeni başkanı Hafize Gaye Erkan, yılın üçüncü Enflasyon Raporu’nun açıklanması münasebetiyle, ayaküstü açıklamalar dışında ilk kez kamuoyu önüne çıktı. Erkan’ın bu ilk kamuoyu performansı çoğunlukla beğeniyle karşılandı. Enflasyon Raporu da “daha gerçekçi” bulunarak iyimser, umutlu değerlendirmelere mazhar oldu. Kabul etmek gerekir ki Erkan’ın performansının bu düzeyde olumlu tepkilerle karşılanmış olmasına, önceki Başkan Şahap Kavcıoğlu döneminde Merkez Bankası ve Başkan’dan beklentilerin olağanüstü ölçüde aşağı çekilmiş olmasının getirdiği “baz etkisi” de hatırı sayılır bir katkı yaptı.

Olumlu değerlendirmelerin ana kaynağı Merkez Bankası’nın yılsonu enflasyon tahminini, bir önceki Enflasyon Raporu’na göre 35.7 puan birden yükselterek yüzde 22.3’ten yüzde 58’e çıkartmasıydı. Merkez Bankası’nın enflasyon tahminini piyasa beklentileriyle uyumlu bir düzeye çıkarması bir tür “gerçeğe dönüş” olarak değerlendirildi. Yüzde 17.5’lik politika faizi ile yüzde 58’lik ve yüzde 33’lük 2023 ve 2024 yılsonu enflasyon tahminleri arasında bir uçurum da olsa, tahminlerin “daha gerçekçi” düzeye çıkartılması gelecek için umutlu bir adım olarak yeterli bulundu.

Tek başına enflasyon tahmininin piyasa beklentileriyle uyumlu bir düzeye çıkartılmış olması bu denli bir iyimserlik için yeterli mi? Merkez Bankası, geçmiş yıllarda da yılsonu enflasyon tahminini önce düşük açıklayıp, sonra yüklü artışlar yapmıştı. Örneğin geçen yıl Kavcıoğlu da aynı dönemde 2022 yılsonu enflasyon tahminini, neredeyse yarı yarıya artırarak yüzde 42,8’den yüzde 60,4’e çıkarmıştı.

Kaldı ki 6 aylık enflasyon yüzde 20’yi bulmuşken ve üstüne böyle bir kur sıçraması, vergi artışı ve akaryakıt zamları binmişken Merkez Bankası’nın enflasyon tahminini radikal bir şekilde artırmaması, güven kazanma şansını daha baştan yok etmesi anlamına gelirdi. Özetle enflasyon tahmininin bu şekilde yükseltilmesi en olası sonuçtu. Bu aynı zamanda daha sonraki tahmin sapmalarını “makul düzeyde” tutabilmek için de zorunluydu.

Bu arada enflasyon tahminindeki 35,7 puanlık artışın kaynaklarına dair açıklama üzerinde pek durulmadı. Oysa bizce artışın kaynaklarına ilişkin açıklama, en az artışın kendisi kadar altı çizilmesi gereken noktalar içeriyor.

Merkez Bankası’na göre 35,7 puanlık artışın 10,9 puanı “tahmin sapması ve tahmin yaklaşımındaki değişimden” kaynaklanıyor. Merkez Bankası, Kavcıoğlu döneminde enflasyon tahminlerini kendisine “ara hedef” olarak alıyordu, yani tahminini gerçekleştirmeyi de hedefliyordu. Başkan Erkan ile enflasyon tahmini bir ara hedef olmaktan çıkartılmış, sadece bir öngörü haline gelmiş. Bu değişiklik ve eski tahminlerdeki sapma, güncellemeye en yüksek katkıyı yapmış.

Enflasyon tahmini güncellemesine en yüksek ikinci katkı 8,5 puanla gıda fiyatlarından geliyor. Bunu 7,5 puanlık bir katkı ile kur artışı ile petrol ve ithalat fiyatlarındaki artış izliyor. Asgari ücretle birlikte ücretlerde meydana gelen artış ile kamunun yönettiği ve yönlendirdiği fiyatlardaki artışın katkısının da 7,5 puan olacağı öngörülüyor. Çıktı açığının, yani talep düzeyinin katkısı ise 1,3 puanla sınırlı görülüyor.

Tahmin sapmasını bir yana bırakıp sadece nesnel faktörlere bakacak olursak, bunların enflasyon tahminindeki artışa katkısı toplam 24,8 puan. Bu grupta yer alan gıda fiyatlarındaki artış esas olarak talebe bağlı olmadığı için Merkez Bankası’nın para politikası ile etki ve kontrol edebileceği bir alan değil. Asgari ücret, maaş artışları ve yönetilen yönlendirilen fiyatlar da Merkez Bankası’nın etki alanında değil. Petrol ve ithalat fiyatları da, kurların dolaylı etkisi dışında Merkez Bankası’nın etki alanının dışında. Bu hesaba göre Merkez Bankası’nın politikası ile belirleyici etki yapabileceği tek alan iç talep, onun sonuca etkisi de Merkez Bankası’na göre diğerlerine karşılaştırıldığında önemsiz düzeyde. Merkez Bankası, bir anlamda “Benim etkim de sorumluluğum da kısıtlı” demiş oluyor.

Bu hesap bile ekonominin içine düştüğü sorunların ne kadar çok yönlü ve çetrefilli olduğunun dolaylı bir itirafı. Buraya yansıyan dengenin de gösterdiği üzere sorunların çözümü para politikasının çapını çoktan aşmış durumda.

Buna karşın ne mevcut durumun analizi ve buna yol açan yanlışlara dair, ne de çıkış stratejisi ve programına dair ihtiyaç duyulan açıklamaları, ne Merkez Bankası Başkanı Erkan’ın sunumunda, ne de Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “Twitter mesajlarında” henüz bulmuş değiliz. Yani sözünü ettiğimiz iyimserliğin temelinin sağlam olup olmadığından emin değiliz.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar